Hayrat Neşriyat Meali |
|
O vâkıa (o kıyâmet) koptuğu zaman!(56:1) | |
Onun meydana gelişini yalanlayacak olan hiçbir kimse yoktur.(56:2) | |
(O, kimini) alçaltıcıdır, (kimini) yükselticidir.(56:3) | |
(4-6) (Ey insanlar!) Yer (şiddetli) bir sarsılışla sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp yayılmış toz toprak hâline geldiği zaman!(56:4) | |
Ve (siz) üç sınıf olduğunuz (zaman)!(56:7) | |
Artık (bir kısmınız) Ashâb-ı Meymene (kurtulduğuna bir alâmet olarak amel defterleri sağ eline verilenler) ki, ne (mutlu o) Ashâb-ı Meymene(ye)!(56:8) | |
Ve (bir kısmınız) Ashâb-ı Meş’eme (amel defterleri sol eline verilenler) ki, ne(bedbaht insanlardır) Ashâb-ı Meş’eme!(56:9) | |
Ve (üçüncü kısmınız da) sâbikun (olup hayırda öne geçenlerinizdir) ki, (onlar mükâfâtta da) öne geçenlerdir!(56:10) | |
İşte onlar (o öne geçenler), mukarrabîn (Allah’a yakın kılınan kimseler)dir.(56:11) | |
Naîm Cennetlerindedirler!(56:12) | |
(13-14) (Sâbikundan olanlar) önceki (ümmet)lerden birçok, sonrakilerden ise azdır.(56:13) | |
(15-16) (Mücevherlerle) işlenmiş tahtlar üzerinde karşı karşıya (kurulup) yaslanmış kimselerdir.(56:15) | |
(17-18) (Aynı yaşları üzere) ölümsüz kılınmış çocuklar (ve genç hizmetçiler),pınardan (akan Cennet şerbetleriyle doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehlerle onların (o sâbikunun) etrâfında dolaşır!(56:17) | |
Ondan (o şarabdan) ne başları ağrıtılır, ne de sarhoş olurlar!(56:19) | |
Ve beğenmekte olduklarından (her türlü) meyve!(56:20) | |
Ve canlarının çekmekte olduğundan kuş eti!(56:21) | |
Bir de iri (güzel) gözlü hûriler!(56:22) | |
(Sadeflerinde) saklı inciler gibi!(56:23) | |
(Dünyada iken) yapmakta olduklarına karşılık olarak!(56:24) | |
Orada ne boş bir söz, ne de günâhı gerektiren bir şey işitirler!(56:25) | |
Ancak bir söz (işitirler ki, o da): 'Selâm (olsun!), selâm (olsun)!'dur.(56:26) | |
Ashâb-ı Yemîn (amel defterleri sağ eline verilenler) ise, ne (mutlu o) Ashâb-ı Yemîn(e)!(56:27) | |
(28-34) (Onlar,) dikensiz sedir ağaçları ve (salkımları) dizili muz ağaçları içinde, yayılmış bir gölgede, çağlayan su (kenarların)da, tükenmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyveler arasında ve yükseltilmiş döşeklerdedirler!(56:28) | |
Şübhesiz ki biz onları (Cennetteki o kadınlarını yeni) bir yaratılışla yarattık.(56:35) | |
İşte onları (dâimî) bâkireler kıldık!(56:36) | |
Eşlerine düşkün ve (onların hepsi) aynı yaştadırlar.(56:37) | |
(Bunlar) Ashâb-ı Yemîn içindir!(56:38) | |
(39-40) (Onlar) önceki (ümmet)lerden birçok, sonrakilerden de birçoktur.(56:39) | |
Ashâb-ı Şimâl (amel defterleri sol eline verilenler) ise, ne (bedbaht insanlardır o)Ashâb-ı Şimâl!(56:41) | |
(42-44) (Onlar) nüfûz edici bir ateş ve bir kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu (bir faydası) olmayan simsiyah dumandan bir gölge içindedirler!(56:42) | |
Çünki onlar, bundan önce (ni'metler içinde) şımartılmış kimseler idiler.(56:45) | |
Ve o büyük günâh üzerine (şirki işlemekte) ısrâr ediyorlardı.(56:46) | |
(47-48) Ve diyorlardı ki: '(Biz) öldüğümüz ve bir toprak ve bir kemik yığını hâline geldiğimiz zaman mı, gerçekten biz mi yeniden diriltilecek olan kimseleriz? Önceki atalarımız da mı?'(56:47) | |
(49-50) De ki: 'Şübhe yok ki öncekiler de, sonrakiler de, bilinen bir günün belli bir vaktinde elbette toplanacak olanlardır.'(56:49) | |
(51-52) Sonra muhakkak ki siz, ey dalâlet içinde olanlar, yalanlayıcılar! (Siz) şübhesiz bir ağaçtan, zakkumdan yiyecek olan kimselersiniz!(56:51) | |
(53-54) Üstelik ondan karınları(nızı) dolduracak olanlarsınız! Onun üzerine de kaynar sudan içecek kimselersiniz!(56:53) | |
Hem de bir türlü suya kanmayan bir hastalığa yakalanmış develerin içişi gibi içecek olanlarsınız!(56:55) | |
(56-57) İşte dîn (hesab) gününde onların ağırlanışı böyledir! Sizi biz yarattık; o hâlde tasdîk etmeniz gerekmez mi?(56:56) | |
(58-59) Peki söyleyin bana, akıtmakta olduğunuz menîyi! Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratanlar biz miyiz?(56:58) | |
(60-61) Ölümü aranızda biz takdîr ettik ve biz, (yerinize) benzerlerinizi (getirip, sizinle)değiştirmekten ve sizi bilemeyeceğiniz (başka) bir şekilde yaratmaktan önüne geçilecek (acze düşürülecek) olan kimseler değiliz!(56:60) | |
Şübhesiz ki, ilk yaratılışı bildiniz; öyle ise (düşünüp) ibret almanız gerekmez mi?(56:62) | |
Peki söyleyin bana, ekmekte olduğunuz şeyleri?(56:63) | |
Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler (onu yetiştirenler) biz miyiz?(56:64) | |
Dileseydik onu elbette kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız.(56:65) | |
(O vakit:) 'Doğrusu biz, gerçekten zarara uğratılmışlarız!'(56:66) | |
'Daha doğrusu biz mahrum bırakılanlarız!' (derdiniz.)(56:67) | |
Peki söyleyin bana, içmekte olduğunuz suyu!(56:68) | |
Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indirenler biz miyiz?(56:69) | |
Dileseydik onu tuzlu (acı bir su) yapardık; o hâlde şükretmeniz gerekmez mi?(56:70) | |
Peki söyleyin bana, (dallarını birbirine sürterek) çakmakta olduğunuz ateşi!(56:71) | |
Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratanlar biz miyiz?(56:72) | |
Biz onu (o ateşi, Cehennem ateşi için) bir hatırlatma ve çölde yolculuk edenler için bir menfaat kıldık.(56:73) | |
O hâlde, Azîm (pek yüce olan) Rab bi nin ismiyle (سُبْحَانَ رَبِّيَ الْعَظ۪يمِ diyerek) tesbîh et!(56:74) | |
İşte yıldızların yerlerine yemîn ederim!(56:75) | |
Ve şübhesiz bu, eğer bilirseniz, gerçekten pek büyük bir yemindir!(56:76) | |
(77-78) Şübhesiz ki bu, korunmuş bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da) bulunan elbette pek şerefli bir Kur’ân’dır.(56:77) | |
Ona ancak temizlenmiş olan kimseler dokunur.(56:79) | |
Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.(56:80) | |
Şimdi siz, bu sözü mü küçümseyen kimselersiniz?(56:81) | |
Ve gerçekten siz, rızkınızı (Kur’ân ni'metine karşı şükrünüzü, onu) yalanlıyorken mi yapıyorsunuz?(56:82) | |
(83-84) Öyle ise, değil mi ki (can) boğaza geldiğinde, artık siz, o sırada (can çekişen o kimseye çâresizlikle) bakar durursunuz.(56:83) | |
Hâlbuki biz, ona sizden daha yakınız; fakat (siz) görmezsiniz.(56:85) | |
(86-87) O hâlde, (mâdem ki siz) cezâlandırılmayacak kimseler idi iseniz, (hem iddiânızda) doğru kimseler iseniz, onu (o canı) geri çevirsenize!(56:86) | |
(88-89) Fakat (ölen o kimse), (Allah’a) yakın kılınanlardan (sâbikundan) ise, artık (ona)bir rahatlık, güzel kokulu bir rızık ve Naîm Cenneti vardır.(56:88) | |
(90-91) Eğer (o kimse) Ashâb-ı Yemînden ise, bunun üzerine (kendisine): 'Sana Ashâb-ı Yemînden selâm olsun!' (denilecektir.)(56:90) | |
(92-94) Ama o (kimse) sapık yalanlayıcılardan ise, artık (ona da) kaynar sudan bir ağırlama ve alevli bir ateşe (Cehenneme) atılmak vardır.(56:92) | |
Şübhe yok ki bu, kat'î gerçeğin ta kendisidir.(56:95) | |
O hâlde Azîm (pek yüce olan) Rabbinin is mi ile (سُبْحَانَ رَبِّيَ الْعَظ۪يمِ diyerek) tesbîh et!(56:96) | |