Ümit Şimşek Meali |
|
Nûn. And olsun kaleme ve yazdıklarına.(68:1) | |
Rabbinin nimeti sayesinde, sen bir mecnun değilsin.(68:2) | |
Senin için ardı arkası kesilmeyecek bir ödül vardır.(68:3) | |
Şüphesiz ki sen pek büyük bir ahlâk üzeresin.(68:4) | |
Sen de göreceksin, onlar da görecekler:(68:5) | |
Deliren hanginizmiş?(68:6) | |
Yolundan sapanları Rabbin çok iyi bilir; doğru yolda olanları en iyi bilen de Odur.(68:7) | |
Yalanlayanların sözüne uyma.(68:8) | |
Onlara yaltaklanmanı isterler, tâ ki onlar da sana yaltaklansınlar.(68:9) | |
Uyma sen çok yemin edene, aşağılık kimseye,(68:10) | |
Başkasını çekiştirene, söz taşıyana,(68:11) | |
Hayra engel olana, haddini aşana, çok günahkâr olana,(68:12) | |
Kaba ve katı kalpli olup üstelik bir de soysuz olana.(68:13) | |
Malları, oğulları var diye onlara uyma.(68:14) | |
Ona âyetlerimiz okunduğunda, 'Eskilerin efsaneleri' der.(68:15) | |
Biz onun burnunu sürteceğiz.(68:16) | |
Onları, tıpkı bağ sahiplerini sınadığımız gibi sınadık. Onlar sabah olur olmaz bağlarının ürününü devşireceklerine yemin etmişlerdi.(68:17) | |
Bir istisna da yapmamışlardı.(68:18) | |
Onlar uyurken Rabbin tarafından bir âfet orayı kuşatıverdi.(68:19) | |
Bağ simsiyah küle döndü.(68:20) | |
Sabah olduğunda seslendiler:(68:21) | |
'Devşirecekseniz, erkenden ürününüzün başına geçin.'(68:22) | |
Giderken fısıldaşıyorlardı:(68:23) | |
'Sakın yanınıza bir yoksul sokulmasın' diye.(68:24) | |
Erkenden vardılar, yoksula engel olmak ellerindeymiş gibi.(68:25) | |
Bir de ne görsünler! 'Herhalde biz yanlış geldik' dediler.(68:26) | |
'Yok, yanlış gelmedik; mahrum kaldık.'(68:27) | |
Aklı başında olanı 'Ben size Allah'ı tesbih edin dememiş miydim?' dedi.(68:28) | |
'Rabbimizi tesbih ederiz,' dediler. 'Doğrusu biz kendimize yazık etmişiz.'(68:29) | |
Dönüp birbirlerini suçladılar.(68:30) | |
'Eyvah bize,' dediler. 'Gerçekten azgınmışız.(68:31) | |
'Ama bakarsın, Rabbimiz bunun yerine daha iyisini bize verir. Biz artık Rabbimize yöneliyoruz.'(68:32) | |
İşte azap böyledir. Âhiret azabı daha da büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı!(68:33) | |
Doğrusu, muttaki olanlar için rableri katında nimetlerle donatılmış cennetler vardır.(68:34) | |
Yoksa Biz Müslümanları mücrimlerle bir tutar mıyız?(68:35) | |
Ne oluyor size? Nasıl bir yargıya varıyorsunuz böyle?(68:36) | |
Yoksa ders aldığınız bir kitabınız mı var?(68:37) | |
O kitap 'Beğendiğiniz herşey sizin olsun' mu diyor?(68:38) | |
Veya 'Siz neye hükmederseniz o olur' diye, kıyamete kadar geçerli olmak üzere size yeminler mi etmişiz?(68:39) | |
Sor onlara, buna hangisi kefil?(68:40) | |
Yoksa onların ortakları mı var? O zaman çağırsınlar ortaklarını, eğer sözlerinde doğru iseler.(68:41) | |
O gün işler çetinleşir de secdeye çağrılırlar; fakat güçleri yetmez.(68:42) | |
Gözleri baygın düşmüş, kendilerini zillet kaplamıştır. Halbuki sapasağlam iken de onlar secdeye çağrılmışlardı(68:43) | |
Bu sözü yalanlayanı Bana bırak. Onları ummadıkları yönden yavaş yavaş helâke yaklaştıracağız.(68:44) | |
Ben mühlet veririm; tuzağım ise pek çetindir.(68:45) | |
Yoksa sen onlardan ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altına mı giriyorlar?(68:46) | |
Yahut yanlarında gayb bilgisi var da ona bakarak mı yazıyorlar?(68:47) | |
Rabbin hükmedinceye kadar sabret; balığın yoldaşı gibi olma. Hani o gamla dolmuşken Rabbine seslenmişti.(68:48) | |
Rabbinin nimeti erişmeseydi, o bomboş araziye kınanmış bir halde atılıp gidecekti.(68:49) | |
Fakat Rabbi onu seçti ve salih kullarına kattı.(68:50) | |
Kur'ân'ı işittiklerinde, o kâfirler neredeyse seni gözleriyle yıkacaklardı. Yine de 'O delinin biri' diyorlar.(68:51) | |
Halbuki o âlemler için bir öğüttür.(68:52) | |