Gültekin Onan Meali |
|
Nun. Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun.(68:1) | |
Sen, rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin.(68:2) | |
Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir vardır.(68:3) | |
Ve kuşkusuz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.(68:4) | |
Artık yakında göreceksin ve onlar da görecekler.(68:5) | |
Sizden, hanginizin 'fitneye tutulup çıldırdığını'.(68:6) | |
Elbette senin rabbin, kimin kendi yolundan şaşırıp saptığını daha iyi bilendir; ve kimin hidayete erdiğini de daha iyi bilendir.(68:7) | |
Şu halde yalanlayanlara itaat etme.(68:8) | |
Onlar, senin kendilerine yaranmanı (uzlaşmanı) arzu ettiler; o zaman onlar da sana yaranıp uzlaşacaklardı.(68:9) | |
Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık,(68:10) | |
Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan),(68:11) | |
Hayrı engelleyip sürdüren, saldırgan, alabildiğince günahkar,(68:12) | |
Zorba, saygısız, sonra da kulağı kesik,(68:13) | |
Mal (servet) ve çocuklar sahibi oldu diye,(68:14) | |
Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman: "(Bunlar) Eskilerin uydurma masallarıdır" diyen.(68:15) | |
Yakında biz onun hortumu (burnu) üzerine damga vuracağız.(68:16) | |
Gerçek şu ki, biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.(68:17) | |
(Bu konuda) Hiçbir istisna yapmıyorlardı.(68:18) | |
Fakat onlar, uyuyorlarken, rabbin tarafından dolaşıp gelen bir bela onun üstünü sarıp kuşatıverdi.(68:19) | |
Sonunda (bahçe) kökünden kuruyup kapkara kesildi.(68:20) | |
Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler.(68:21) | |
"Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkıp çıkın."(68:22) | |
Derken, aralarında fısıldaşarak çıkıp gittiler:(68:23) | |
"Bugün sakın oraya hiçbir yoksul girip de karşınıza çıkmasın."(68:24) | |
(Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.(68:25) | |
Ama onu görünce: "Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız" dediler.(68:26) | |
"Hayır, biz (her şeyden ve bütün servetimizden) yoksun bırakıldık."(68:27) | |
(İçlerinde) Mutedil olan biri dedi ki: "Ben size dememiş miydim? (Tanrı'yı) Tesbih edip yüceltmeniz gerekmez miydi?"(68:28) | |
Dediler ki: "Rabbimiz seni tesbih eder, yüceltiriz; gerçekten bizler zalim imişiz."(68:29) | |
Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamaya başladılar.(68:30) | |
"Yazıklar bize, gerçekten bizler azgınmışız" dediler.(68:31) | |
"Belki rabbimiz, onun yerine daha hayırlısını verir; şüphesiz biz, yalnızca rabbimize rağbet eden kimseleriz."(68:32) | |
İşte azab böyledir. Ahiret azabı ise, muhakkak çok daha büyüktür; bir bilseler.(68:33) | |
Doğrusu, muttaki olanlar için rableri katında nimetlerle donatılmış cennetler vardır.(68:34) | |
Öyleyse, müslümanları suçlu günahkar olanlar gibi (eşit) kılar mıyız?(68:35) | |
Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?(68:36) | |
Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?(68:37) | |
İçinde, neyi seçip beğenirseniz, mutlaka sizin olacak diye.(68:38) | |
Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlaka sizin kalacak, diye.(68:39) | |
Onlara sor: "Hangisi bunun savunuculuğunu yapacak?"(68:40) | |
Yoksa onların ortakları mı var? Şu halde eğer doğru sözlü kimselerse, ortaklarını getirsinler.(68:41) | |
Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün, artık güç yetiremezler.(68:42) | |
Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük', kendilerini de zillet sarıp kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi.(68:43) | |
Artık bu sözü yalan sayanı sen bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.(68:44) | |
Ben, onlara süre tanıyorum. Elbette benim düzenim (cezalandırmam) sapasağlamdır.(68:45) | |
Sen, onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, onlar, haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altında kalmışlar?(68:46) | |
Yoksa gayb (görünmeyenin bilgisi) onların yanında mıdır ki, kendileri yazıp duruyorlar?(68:47) | |
Şimdi sen, rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (rabbine) çağrıda bulunmuştu.(68:48) | |
Eğer rabbinden bir nimet ona ulaşmasaydı, mutlaka yerilmiş ve çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı.(68:49) | |
Fakat rabbi onu seçti ve onu salih olanlardan kıldı.(68:50) | |
O küfredenler zikri (Kuran'ı) işittikleri zaman, seni neredeyse gözleriyle devireceklerdi. "O, gerçekten bir delidir" diyorlar.(68:51) | |
Oysa o (Kuran), alemlere bir zikr (öğüt, hatırlatma, hüküm ve üstün bir şeref)den başka bir şey değildir.(68:52) | |