Kırık Meal (Arapça) Meali |
|
|الم: Elif lam mim | (29:1) | |
|أَحَسِبَ: -mı sandılar? | النَّاسُ: insanlar | أَنْ: | يُتْرَكُوا: bırakılacaklarını | أَنْ: | يَقُولُوا: demekle | امَنَّا: inandık | وَهُمْ: onlar | لَا: hiç | يُفْتَنُونَ: sınanmadan | (29:2) | |
|وَلَقَدْ: ve andolsun | فَتَنَّا: biz sınadık | الَّذِينَ: kimseleri | مِنْ: -den | قَبْلِهِمْ: onlardan öncekiler- | فَلَيَعْلَمَنَّ: elbette bilecektir | اللَّهُ: Allah | الَّذِينَ: kimseleri | صَدَقُوا: doğruları | وَلَيَعْلَمَنَّ: ve bilecektir | الْكَاذِبِينَ: yalancıları | (29:3) | |
|أَمْ: yoksa | حَسِبَ: -mı sandılar? | الَّذِينَ: kimseler | يَعْمَلُونَ: yapan(lar) | السَّيِّئَاتِ: kötülükleri | أَنْ: | يَسْبِقُونَا: bizi geçeceklerini | سَاءَ: ne kötü | مَا: | يَحْكُمُونَ: hüküm veriyorlar | (29:4) | |
|مَنْ: kim | كَانَ: ise | يَرْجُو: umuyor | لِقَاءَ: ile buluşmayı | اللَّهِ: Allah | فَإِنَّ: şüphesiz | أَجَلَ: (buluşma) vakti | اللَّهِ: Allah'ın | لَاتٍ: gelmektedir | وَهُوَ: ve O | السَّمِيعُ: işitendir | الْعَلِيمُ: bilendir | (29:5) | |
|وَمَنْ: ve kim | جَاهَدَ: cihad ederse | فَإِنَّمَا: ancak | يُجَاهِدُ: cihad eder | لِنَفْسِهِ: kendi yararına | إِنَّ: elbette | اللَّهَ: Allah | لَغَنِيٌّ: zengindir | عَنِ: -den | الْعَالَمِينَ: alemler- | (29:6) | |
|وَالَّذِينَ: ve kimseler | امَنُوا: inananlar | وَعَمِلُوا: ve yapanlar | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | لَنُكَفِّرَنَّ: mutlaka örteceğiz | عَنْهُمْ: onların | سَيِّئَاتِهِمْ: kötülüklerini | وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ: ve onları mükafatlandıracağız | أَحْسَنَ: en güzeliyle | الَّذِي: | كَانُوا: olduklarının | يَعْمَلُونَ: yapmış | (29:7) | |
|وَوَصَّيْنَا: ve biz tavsiye ettik | الْإِنْسَانَ: insana | بِوَالِدَيْهِ: ana babasına | حُسْنًا: iyilik etmeyi | وَإِنْ: ve eğer | جَاهَدَاكَ: onlar seni zorlarlarsa | لِتُشْرِكَ: ortak koşman için | بِي: bana | مَا: bir şeyi | لَيْسَ: olmayan | لَكَ: senin | بِهِ: hakkında | عِلْمٌ: bilgin | فَلَا: asla | تُطِعْهُمَا: onlara ita'at etme | إِلَيَّ: banadır | مَرْجِعُكُمْ: dönüşünüz | فَأُنَبِّئُكُمْ: size haber veririm | بِمَا: şeyleri | كُنْتُمْ: olduğunuz | تَعْمَلُونَ: yapmış | (29:8) | |
|وَالَّذِينَ: ve kimseleri | امَنُوا: inananları | وَعَمِلُوا: ve yapanları | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | لَنُدْخِلَنَّهُمْ: sokarız | فِي: arasına | الصَّالِحِينَ: salihler | (29:9) | |
|وَمِنَ: ve | النَّاسِ: insanlardan | مَنْ: kimisi | يَقُولُ: der | امَنَّا: inandık | بِاللَّهِ: Allah'a | فَإِذَا: fakat | أُوذِيَ: eziyet edilince | فِي: uğrunda | اللَّهِ: Allah | جَعَلَ: sayar | فِتْنَةَ: işkencesini | النَّاسِ: insanların | كَعَذَابِ: azabı gibi | اللَّهِ: Allah'ın | وَلَئِنْ: ama | جَاءَ: gelse | نَصْرٌ: bir yardım | مِنْ: -den | رَبِّكَ: Rabbin- | لَيَقُولُنَّ: andolsun derler ki | إِنَّا: elbette biz de | كُنَّا: | مَعَكُمْ: sizinle beraberdik | أَوَلَيْسَ: değil midir? | اللَّهُ: Allah | بِأَعْلَمَ: daha iyi bilen | بِمَا: bulunanı | فِي: | صُدُورِ: göğüslerinde | الْعَالَمِينَ: alemlerin | (29:10) | |
|وَلَيَعْلَمَنَّ: ve elbette bilir | اللَّهُ: Allah | الَّذِينَ: kimseleri | امَنُوا: inananları | وَلَيَعْلَمَنَّ: ve elbette bilir | الْمُنَافِقِينَ: iki yüzlüleri | (29:11) | |
|وَقَالَ: ve dedi(ler) | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar edenler | لِلَّذِينَ: kimselere | امَنُوا: inananlara | اتَّبِعُوا: siz uyun | سَبِيلَنَا: bizim yolumuza | وَلْنَحْمِلْ: ve biz taşırız | خَطَايَاكُمْ: sizin hatalarınızı | وَمَا: oysa değillerdir | هُمْ: kendileri | بِحَامِلِينَ: taşıyacak | مِنْ: -ndan | خَطَايَاهُمْ: onların hataları- | مِنْ: hiçbir | شَيْءٍ: şey | إِنَّهُمْ: elbette onlar | لَكَاذِبُونَ: tamamen yalancıdırlar | (29:12) | |
|وَلَيَحْمِلُنَّ: ve onlar taşıyacaklar | أَثْقَالَهُمْ: kendi yüklerini | وَأَثْقَالًا: ve (başka) yükleri | مَعَ: beraber | أَثْقَالِهِمْ: kendi yükleriyle | وَلَيُسْأَلُنَّ: ve elbette sorguya çekileceklerdir | يَوْمَ: gününde | الْقِيَامَةِ: kıyamet | عَمَّا: şeylerden | كَانُوا: oldukları | يَفْتَرُونَ: uyduruyor(lar) | (29:13) | |
|وَلَقَدْ: ve andolsun | أَرْسَلْنَا: biz gönderdik | نُوحًا: Nuh'u | إِلَىٰ: | قَوْمِهِ: kavmine | فَلَبِثَ: kaldı | فِيهِمْ: onların arasında | أَلْفَ: bin | سَنَةٍ: seneden | إِلَّا: eksik | خَمْسِينَ: elli | عَامًا: yıl | فَأَخَذَهُمُ: sonunda yakaladı | الطُّوفَانُ: Tufan | وَهُمْ: | ظَالِمُونَ: haksızlık edenleri | (29:14) | |
|فَأَنْجَيْنَاهُ: fakat onu kurtardık | وَأَصْحَابَ: ve halkını | السَّفِينَةِ: gemi | وَجَعَلْنَاهَا: ve onu yaptık | ايَةً: bir ibret | لِلْعَالَمِينَ: alemlere | (29:15) | |
|وَإِبْرَاهِيمَ: ve İbrahim(i gönderdik) | إِذْ: hani | قَالَ: dedi ki | لِقَوْمِهِ: kavmine | اعْبُدُوا: kulluk edin | اللَّهَ: Allah'a | وَاتَّقُوهُ: ve O'ndan korkun | ذَٰلِكُمْ: bu | خَيْرٌ: daha hayırlıdır | لَكُمْ: sizin için | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | تَعْلَمُونَ: biliyor(lar) | (29:16) | |
|إِنَّمَا: ancak | تَعْبُدُونَ: siz tapıyorsunuz | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | أَوْثَانًا: bir takım putlara | وَتَخْلُقُونَ: ve uyduruyorsunuz | إِفْكًا: yalan şeyler | إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: | تَعْبُدُونَ: sizin taptıklarınız | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | لَا: | يَمْلِكُونَ: güçleri yetmez | لَكُمْ: size | رِزْقًا: rızık vermeye | فَابْتَغُوا: siz arayın | عِنْدَ: yanında | اللَّهِ: Allah'ın | الرِّزْقَ: rızkı | وَاعْبُدُوهُ: ve O'na tapın | وَاشْكُرُوا: ve şükredin | لَهُ: O'na | إِلَيْهِ: O'na | تُرْجَعُونَ: döndürüleceksiniz | (29:17) | |
|وَإِنْ: ve eğer | تُكَذِّبُوا: yalanlarsanız | فَقَدْ: elbette | كَذَّبَ: yalanlamışlardı | أُمَمٌ: ümmetler de | مِنْ: | قَبْلِكُمْ: sizden önceki | وَمَا: ve yoktur | عَلَى: düşen | الرَّسُولِ: elçiye | إِلَّا: başka bir şey | الْبَلَاغُ: tebliğ etmekten | الْمُبِينُ: açıkça | (29:18) | |
|أَوَلَمْ: | يَرَوْا: görmediler mi? | كَيْفَ: nasıl | يُبْدِئُ: başlatıyor | اللَّهُ: Allah | الْخَلْقَ: yaratmayı | ثُمَّ: sonra | يُعِيدُهُ: onu iade ediyor | إِنَّ: şüphesiz | ذَٰلِكَ: bu | عَلَى: göre | اللَّهِ: Allah'a | يَسِيرٌ: kolaydır | (29:19) | |
|قُلْ: de ki | سِيرُوا: gezin | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | فَانْظُرُوا: ve bakın | كَيْفَ: nasıl | بَدَأَ: başladı | الْخَلْقَ: yaratmağa | ثُمَّ: sonra | اللَّهُ: Allah | يُنْشِئُ: yapacaktır | النَّشْأَةَ: yaratmayı da | الْاخِرَةَ: son | إِنَّ: çünkü | اللَّهَ: Allah | عَلَىٰ: üzerine | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şey | قَدِيرٌ: gücü yeter | (29:20) | |
|يُعَذِّبُ: azabeder | مَنْ: kimseye | يَشَاءُ: dilediği | وَيَرْحَمُ: ve acır | مَنْ: kimseye | يَشَاءُ: dilediği | وَإِلَيْهِ: ve hepiniz O'na | تُقْلَبُونَ: çevrilirsiniz | (29:21) | |
|وَمَا: ve değilsiniz | أَنْتُمْ: siz | بِمُعْجِزِينَ: aciz bırakacak | فِي: | الْأَرْضِ: yerde | وَلَا: ve ne de | فِي: | السَّمَاءِ: gökte | وَمَا: ve yoktur | لَكُمْ: sizin için | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | مِنْ: hiçbir | وَلِيٍّ: koruyucu(nuz) | وَلَا: ve ne de | نَصِيرٍ: bir yardımcı(nız) | (29:22) | |
|وَالَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | بِايَاتِ: ayetlerini | اللَّهِ: Allah'ın | وَلِقَائِهِ: ve O'nunla buluşmayı | أُولَٰئِكَ: işte onlar | يَئِسُوا: ümidi kesmişlerdir | مِنْ: -den | رَحْمَتِي: benim rahmetim- | وَأُولَٰئِكَ: ve işte | لَهُمْ: onlar için vardır | عَذَابٌ: bir azab | أَلِيمٌ: acıklı | (29:23) | |
|فَمَا: ve | كَانَ: olmadı | جَوَابَ: cevabı | قَوْمِهِ: kavminin | إِلَّا: başka bir şey | أَنْ: | قَالُوا: demelerinden | اقْتُلُوهُ: onu öldürün | أَوْ: yahut | حَرِّقُوهُ: onu yakın | فَأَنْجَاهُ: fakat onu kurtardı | اللَّهُ: Allah | مِنَ: -ten | النَّارِ: ateş- | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَاتٍ: ibretler | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يُؤْمِنُونَ: inanan | (29:24) | |
|وَقَالَ: ve dedi ki | إِنَّمَا: şüphesiz | اتَّخَذْتُمْ: siz edindiniz | مِنْ: | دُونِ: bırakıp | اللَّهِ: Allah'ı | أَوْثَانًا: birtakım putlar | مَوَدَّةَ: sevmek için | بَيْنِكُمْ: birbirinizi | فِي: | الْحَيَاةِ: hayatında | الدُّنْيَا: dünya | ثُمَّ: sonra | يَوْمَ: gününde | الْقِيَامَةِ: kıyamet | يَكْفُرُ: inkar edersiniz | بَعْضُكُمْ: bir kısmınız | بِبَعْضٍ: diğerini | وَيَلْعَنُ: ve la'netlersiniz | بَعْضُكُمْ: bir kısmınız | بَعْضًا: diğerini | وَمَأْوَاكُمُ: ve varacağınız yer | النَّارُ: ateştir | وَمَا: ve yoktur | لَكُمْ: sizin için | مِنْ: hiçbir | نَاصِرِينَ: yardımcı | (29:25) | |
|فَامَنَ: bunun üzerine inandı | لَهُ: ona | لُوطٌ: Lut | وَقَالَ: ve dedi ki | إِنِّي: elbette ben | مُهَاجِرٌ: hicret edeceğim | إِلَىٰ: | رَبِّي: Rabbime | إِنَّهُ: kuşkusuz O | هُوَ: O | الْعَزِيزُ: Azizdir | الْحَكِيمُ: Hakimdir | (29:26) | |
|وَوَهَبْنَا: ve biz armağan ettik | لَهُ: ona | إِسْحَاقَ: İshak'ı | وَيَعْقُوبَ: ve Ya'kub'u | وَجَعَلْنَا: ve verdik | فِي: içindekilere | ذُرِّيَّتِهِ: onun nesli | النُّبُوَّةَ: peygamberlik | وَالْكِتَابَ: ve Kitap | وَاتَيْنَاهُ: ve ona verdik | أَجْرَهُ: karşılığını | فِي: | الدُّنْيَا: dünyada | وَإِنَّهُ: ve şüphesiz o | فِي: | الْاخِرَةِ: ahirette | لَمِنَ: elbette | الصَّالِحِينَ: iyilerdendir | (29:27) | |
|وَلُوطًا: ve Lut | إِذْ: hani | قَالَ: dedi ki | لِقَوْمِهِ: kavmine | إِنَّكُمْ: şüphesiz siz | لَتَأْتُونَ: gidiyorsunuz | الْفَاحِشَةَ: bir fuhşa | مَا: yapmadığı | سَبَقَكُمْ: sizden önce | بِهَا: onu | مِنْ: hiç | أَحَدٍ: kimsenin | مِنَ: -den | الْعَالَمِينَ: alemler- | (29:28) | |
|أَئِنَّكُمْ: siz ha? | لَتَأْتُونَ: gidiyorsunuz | الرِّجَالَ: erkeklere | وَتَقْطَعُونَ: ve kesiyorsunuz | السَّبِيلَ: yol | وَتَأْتُونَ: ve yapıyorsunuz | فِي: | نَادِيكُمُ: toplantılarınızda | الْمُنْكَرَ: edepsizce şeyler | فَمَا: fakat | كَانَ: olmadı | جَوَابَ: cevabı | قَوْمِهِ: Kavmi'nin | إِلَّا: başka | أَنْ: | قَالُوا: demelerinden | ائْتِنَا: haydi getir | بِعَذَابِ: azabını | اللَّهِ: Allah'ın | إِنْ: eğer | كُنْتَ: isen | مِنَ: -dan | الصَّادِقِينَ: doğrular- | (29:29) | |
|قَالَ: (Lut) dedi | رَبِّ: Rabbim | انْصُرْنِي: bana yardım et | عَلَى: karşı | الْقَوْمِ: şu kavme | الْمُفْسِدِينَ: bozguncu | (29:30) | |
|وَلَمَّا: zaman | جَاءَتْ: geldikleri | رُسُلُنَا: elçilerimiz | إِبْرَاهِيمَ: İbrahim'e | بِالْبُشْرَىٰ: bir müjde ile | قَالُوا: dediler ki | إِنَّا: muhakkak biz | مُهْلِكُو: helak edeceğiz | أَهْلِ: halkını | هَٰذِهِ: şu | الْقَرْيَةِ: (Sodom) kentin | إِنَّ: çünkü | أَهْلَهَا: oranın halkı | كَانُوا: oldular | ظَالِمِينَ: zalimler(den) | (29:31) | |
|قَالَ: (İbrahim) dedi ki | إِنَّ: ama | فِيهَا: orada vardır | لُوطًا: Lut | قَالُوا: dediler ki | نَحْنُ: biz | أَعْلَمُ: daha iyi biliriz | بِمَنْ: kimin bulunduğunu | فِيهَا: orada | لَنُنَجِّيَنَّهُ: onu kurtaracağız | وَأَهْلَهُ: ve ailesini | إِلَّا: yalnız | امْرَأَتَهُ: karısı | كَانَتْ: olmuştur | مِنَ: -dan | الْغَابِرِينَ: kalacaklar- | (29:32) | |
|وَلَمَّا: ne zaman ki | أَنْ: | جَاءَتْ: geldi | رُسُلُنَا: elçilerimiz | لُوطًا: Lut'a | سِيءَ: fenalaştı | بِهِمْ: onlar yüzünden | وَضَاقَ: ve daraldı | بِهِمْ: onlar hakkında | ذَرْعًا: huzursuzca | وَقَالُوا: ve dediler | لَا: | تَخَفْ: korkma | وَلَا: ve ne de | تَحْزَنْ: üzülme | إِنَّا: elbette biz | مُنَجُّوكَ: seni kurtaracağız | وَأَهْلَكَ: ve aileni | إِلَّا: yalnız | امْرَأَتَكَ: karın | كَانَتْ: olmuştur | مِنَ: -dan | الْغَابِرِينَ: kalacaklar- | (29:33) | |
|إِنَّا: şüphesiz biz | مُنْزِلُونَ: indireceğiz | عَلَىٰ: üstüne | أَهْلِ: halkının | هَٰذِهِ: şu | الْقَرْيَةِ: ülke | رِجْزًا: bir azab | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | بِمَا: sebebiyle | كَانُوا: olmaları | يَفْسُقُونَ: fasıklık yapıyor(lar) | (29:34) | |
|وَلَقَدْ: ve andolsun | تَرَكْنَا: biz bırakmışızdır | مِنْهَا: ondan | ايَةً: bir işaret | بَيِّنَةً: açık | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يَعْقِلُونَ: aklını kullanan | (29:35) | |
|وَإِلَىٰ: ve | مَدْيَنَ: Medyen'e | أَخَاهُمْ: kardeşleri | شُعَيْبًا: Şuayb'i (gönderdik) | فَقَالَ: dedi | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | اعْبُدُوا: kuluk edin | اللَّهَ: Allah'a | وَارْجُوا: ve umun | الْيَوْمَ: gününü | الْاخِرَ: ahiret | وَلَا: ve asla | تَعْثَوْا: karışıklık çıkarmayın | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | مُفْسِدِينَ: bozgunculukla | (29:36) | |
|فَكَذَّبُوهُ: onu yalanladılar | فَأَخَذَتْهُمُ: bu yüzden onları yakaladı | الرَّجْفَةُ: deprem | فَأَصْبَحُوا: ve kaldılar | فِي: | دَارِهِمْ: yurtlarında | جَاثِمِينَ: diz üstü çöküp | (29:37) | |
|وَعَادًا: ve Ad'ı | وَثَمُودَ: ve Semud'u | وَقَدْ: ve gerçekten | تَبَيَّنَ: bu belli olmaktadır | لَكُمْ: size | مِنْ: -den | مَسَاكِنِهِمْ: oturdukları yerler- | وَزَيَّنَ: ve süsledi | لَهُمُ: onlara | الشَّيْطَانُ: şeytan | أَعْمَالَهُمْ: yaptıkları işlerini | فَصَدَّهُمْ: ve onları çıkardı | عَنِ: -dan | السَّبِيلِ: yol- | وَكَانُوا: ve oldular | مُسْتَبْصِرِينَ: görenlerden | (29:38) | |
|وَقَارُونَ: ve Kaarun'u | وَفِرْعَوْنَ: ve Fir'avn'ı | وَهَامَانَ: ve Haman'ı | وَلَقَدْ: ve andolsun | جَاءَهُمْ: onlara geldi | مُوسَىٰ: Musa | بِالْبَيِّنَاتِ: açık kanıtlarla | فَاسْتَكْبَرُوا: fakat onlar büyüklük tasladılar | فِي: | الْأَرْضِ: o yerde | وَمَا: ama | كَانُوا: değillerdi | سَابِقِينَ: geçip gidecek | (29:39) | |
|فَكُلًّا: nitekim hepsini | أَخَذْنَا: yakaladık | بِذَنْبِهِ: günahıyla | فَمِنْهُمْ: onlardan | مَنْ: kiminin | أَرْسَلْنَا: gönderdik | عَلَيْهِ: üstüne | حَاصِبًا: taş yağdıran bir fırtına | وَمِنْهُمْ: ve onlardan | مَنْ: kimini | أَخَذَتْهُ: yakaladı | الصَّيْحَةُ: korkunç bir ses | وَمِنْهُمْ: ve onlardan | مَنْ: kimini | خَسَفْنَا: batırdık | بِهِ: onunla | الْأَرْضَ: yere | وَمِنْهُمْ: ve onlardan | مَنْ: kimini | أَغْرَقْنَا: boğduk | وَمَا: ve | كَانَ: değildi | اللَّهُ: Allah | لِيَظْلِمَهُمْ: onlara zulmedecek | وَلَٰكِنْ: fakat | كَانُوا: onlar | أَنْفُسَهُمْ: kendi kendilerine | يَظْلِمُونَ: zulmediyorlardı | (29:40) | |
|مَثَلُ: misali | الَّذِينَ: kimselerin | اتَّخَذُوا: edinen(lerin) | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | أَوْلِيَاءَ: dostlar | كَمَثَلِ: misali gibidir | الْعَنْكَبُوتِ: örümceğin | اتَّخَذَتْ: edinen | بَيْتًا: Yapı | وَإِنَّ: şüphesiz | أَوْهَنَ: -en gevşeği | الْبُيُوتِ: evlerin | لَبَيْتُ: -yapısıdır | الْعَنْكَبُوتِ: örümceğin | لَوْ: keşke | كَانُوا: -idi | يَعْلَمُونَ: bilseler | (29:41) | |
|إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | يَعْلَمُ: bilir | مَا: şeyleri | يَدْعُونَ: onların yalvardıklarını | مِنْ: | دُونِهِ: kendisinden başka | مِنْ: ne gibi | شَيْءٍ: şeylere | وَهُوَ: O | الْعَزِيزُ: üstündür | الْحَكِيمُ: hüküm ve hikmet sahibidir | (29:42) | |
|وَتِلْكَ: ve bu | الْأَمْثَالُ: misalleri | نَضْرِبُهَا: biz anlatıyoruz | لِلنَّاسِ: insanlara | وَمَا: ama | يَعْقِلُهَا: onları düşünüp anlamaz | إِلَّا: başkası | الْعَالِمُونَ: bilenlerden | (29:43) | |
|خَلَقَ: yarattı | اللَّهُ: Allah | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضَ: ve yeri | بِالْحَقِّ: hak ile | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَةً: bir ibret | لِلْمُؤْمِنِينَ: inananlar için | (29:44) | |
|اتْلُ: oku | مَا: şeyi | أُوحِيَ: vahyedileni | إِلَيْكَ: sana | مِنَ: -tan | الْكِتَابِ: kitap- | وَأَقِمِ: ve doğrul | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe | إِنَّ: elbette | الصَّلَاةَ: SaLâT/Destek | تَنْهَىٰ: men'eder | عَنِ: -den | الْفَحْشَاءِ: iğrenç şeyler- | وَالْمُنْكَرِ: ve kötülükler(den) | وَلَذِكْرُ: elbette anmak | اللَّهِ: Allah'ı | أَكْبَرُ: en büyük(ibadet)tir | وَاللَّهُ: ve Allah | يَعْلَمُ: bilir | مَا: ne | تَصْنَعُونَ: yapıyorsunuz | (29:45) | |
|وَلَا: ve asla | تُجَادِلُوا: tartışmayın | أَهْلَ: ehliyle | الْكِتَابِ: kitap | إِلَّا: başka şekilde | بِالَّتِي: (tarzdan) | هِيَ: o | أَحْسَنُ: en güzel | إِلَّا: dışında | الَّذِينَ: | ظَلَمُوا: haksızlık edenleri | مِنْهُمْ: onların | وَقُولُوا: ve deyin ki | امَنَّا: inandık | بِالَّذِي: | أُنْزِلَ: indirilene | إِلَيْنَا: bize | وَأُنْزِلَ: ve indirilene | إِلَيْكُمْ: size | وَإِلَٰهُنَا: ve tanrımız | وَإِلَٰهُكُمْ: ve tanrınız | وَاحِدٌ: birdir | وَنَحْنُ: ve biz de | لَهُ: O'na | مُسْلِمُونَ: teslim olanlarız | (29:46) | |
|وَكَذَٰلِكَ: ve işte böylece | أَنْزَلْنَا: indirdik | إِلَيْكَ: sana | الْكِتَابَ: Kitabı | فَالَّذِينَ: kimseler | اتَيْنَاهُمُ: kendilerine verdiklerimiz | الْكِتَابَ: Kitabı | يُؤْمِنُونَ: inanırlar | بِهِ: ona | وَمِنْ: ve | هَٰؤُلَاءِ: şunlardan (Araplardan) | مَنْ: kimseler | يُؤْمِنُ: inananırlar | بِهِ: ona | وَمَا: ve | يَجْحَدُ: inkar etmez | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | إِلَّا: başkası | الْكَافِرُونَ: kafirlerden | (29:47) | |
|وَمَا: ve | كُنْتَ: sen değildin | تَتْلُو: okuyan | مِنْ: | قَبْلِهِ: bundan önce | مِنْ: -tan | كِتَابٍ: Kitap- | وَلَا: ve | تَخُطُّهُ: onu yazmıyordun | بِيَمِينِكَ: elinle | إِذًا: öyle olsaydı | لَارْتَابَ: kuşkulanırlardı | الْمُبْطِلُونَ: batılda olanlar | (29:48) | |
|بَلْ: hayır | هُوَ: o | ايَاتٌ: ayetlerdir | بَيِّنَاتٌ: açık açık | فِي: bulunan | صُدُورِ: göğüslerde | الَّذِينَ: olanların | أُوتُوا: verilmiş | الْعِلْمَ: bilgi | وَمَا: ve | يَجْحَدُ: inkar etmez | بِايَاتِنَا: bizim ayetlerimizi | إِلَّا: başkası | الظَّالِمُونَ: zalimlerden | (29:49) | |
|وَقَالُوا: ve dediler ki | لَوْلَا: değil miydi? | أُنْزِلَ: indirilmeli | عَلَيْهِ: ona | ايَاتٌ: ayetler | مِنْ: -nden | رَبِّهِ: Rabbi- | قُلْ: de ki | إِنَّمَا: şüphesiz | الْايَاتُ: ayetler (mu'cizeler) | عِنْدَ: yanındadır | اللَّهِ: Allah'ın | وَإِنَّمَا: ve şüphesiz | أَنَا: ben ancak | نَذِيرٌ: bir uyarıcıyım | مُبِينٌ: apaçık | (29:50) | |
|أَوَلَمْ: | يَكْفِهِمْ: onlara yetmedi mi? | أَنَّا: -ki biz | أَنْزَلْنَا: indirdik | عَلَيْكَ: sana | الْكِتَابَ: Kitabı | يُتْلَىٰ: okunan | عَلَيْهِمْ: kendilerine | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَرَحْمَةً: bir rahmet | وَذِكْرَىٰ: ve öğüt | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يُؤْمِنُونَ: inanan | (29:51) | |
|قُلْ: de ki | كَفَىٰ: yeter | بِاللَّهِ: Allah | بَيْنِي: benimle | وَبَيْنَكُمْ: sizin aranızda | شَهِيدًا: şahid olarak | يَعْلَمُ: O bilir | مَا: olanları | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَالْأَرْضِ: ve yerde | وَالَّذِينَ: ve | امَنُوا: inananlar | بِالْبَاطِلِ: batıla | وَكَفَرُوا: ve inkar edenler | بِاللَّهِ: Allah'ı | أُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlardır | الْخَاسِرُونَ: ziyana uğrayanlar | (29:52) | |
|وَيَسْتَعْجِلُونَكَ: senden çabuk istiyorlar | بِالْعَذَابِ: azabı | وَلَوْلَا: eğer olmasaydı | أَجَلٌ: bir süre | مُسَمًّى: belirtilmiş | لَجَاءَهُمُ: onlara hemen gelirdi | الْعَذَابُ: azab | وَلَيَأْتِيَنَّهُمْ: ve o kendilerine gelecektir | بَغْتَةً: ansızın | وَهُمْ: ve onlar | لَا: hiç | يَشْعُرُونَ: farkında değillerken | (29:53) | |
|يَسْتَعْجِلُونَكَ: senden çabucak istiyorlar | بِالْعَذَابِ: azabı | وَإِنَّ: ve şüphesiz | جَهَنَّمَ: cehennem | لَمُحِيطَةٌ: kuşatmış iken | بِالْكَافِرِينَ: inkarcıları | (29:54) | |
|يَوْمَ: o gün | يَغْشَاهُمُ: onları örter | الْعَذَابُ: azab | مِنْ: -nden | فَوْقِهِمْ: üstleri- | وَمِنْ: ve | تَحْتِ: altından | أَرْجُلِهِمْ: ayaklarının | وَيَقُولُ: ve (Allah) der ki | ذُوقُوا: tadın | مَا: ne | كُنْتُمْ: idiyseniz | تَعْمَلُونَ: yapıyor | (29:55) | |
|يَا: EY/HEY/AH | عِبَادِيَ: kullarım | الَّذِينَ: | امَنُوا: inanan | إِنَّ: şüphesiz | أَرْضِي: benim arzım | وَاسِعَةٌ: geniştir | فَإِيَّايَ: o halde bana | فَاعْبُدُونِ: kulluk edin | (29:56) | |
|كُلُّ: her | نَفْسٍ: can | ذَائِقَةُ: tadacaktır | الْمَوْتِ: ölümü | ثُمَّ: sonra | إِلَيْنَا: bize | تُرْجَعُونَ: döndürüleceksiniz | (29:57) | |
|وَالَّذِينَ: ve kimseleri | امَنُوا: inananları | وَعَمِلُوا: ve yapanları | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | لَنُبَوِّئَنَّهُمْ: yerleştiririz | مِنَ: -ten | الْجَنَّةِ: cennet- | غُرَفًا: yüksek odalara | تَجْرِي: akan | مِنْ: -ndan | تَحْتِهَا: altları- | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | خَالِدِينَ: ebedi kalırlar | فِيهَا: orada | نِعْمَ: ne güzeldir | أَجْرُ: ücreti | الْعَامِلِينَ: çalışanların | (29:58) | |
|الَّذِينَ: onlar ki | صَبَرُوا: sabrettiler | وَعَلَىٰ: ve | رَبِّهِمْ: Rabblerine | يَتَوَكَّلُونَ: dayanmaktadırlar | (29:59) | |
|وَكَأَيِّنْ: nicesi var ki | مِنْ: -dan | دَابَّةٍ: canlı(lar)- | لَا: | تَحْمِلُ: taşıyamaz | رِزْقَهَا: rızkını | اللَّهُ: Allah | يَرْزُقُهَا: onları da besler | وَإِيَّاكُمْ: sizi de | وَهُوَ: ve O | السَّمِيعُ: işitendir | الْعَلِيمُ: bilendir | (29:60) | |
|وَلَئِنْ: andolsun eğer | سَأَلْتَهُمْ: onlara desen ki | مَنْ: kim | خَلَقَ: yarattı | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضَ: ve yeri | وَسَخَّرَ: ve (kim) boyun eğdirdi? | الشَّمْسَ: güneşi | وَالْقَمَرَ: ve ayı | لَيَقُولُنَّ: elbette derler | اللَّهُ: Allah | فَأَنَّىٰ: nasıl? | يُؤْفَكُونَ: döndürülüyorsunuz | (29:61) | |
|اللَّهُ: Allah | يَبْسُطُ: açar | الرِّزْقَ: rızkı | لِمَنْ: kimseye | يَشَاءُ: dilediği | مِنْ: -ndan | عِبَادِهِ: kulları- | وَيَقْدِرُ: ve kısar | لَهُ: ona | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | بِكُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyi | عَلِيمٌ: bilendir | (29:62) | |
|وَلَئِنْ: ve eğer | سَأَلْتَهُمْ: onlara sorsan | مَنْ: kim | نَزَّلَ: indirdi | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | مَاءً: suyu | فَأَحْيَا: ve diriltti | بِهِ: onunla | الْأَرْضَ: yeri | مِنْ: | بَعْدِ: sonra | مَوْتِهَا: öldükten | لَيَقُولُنَّ: elbette derler | اللَّهُ: Allah | قُلِ: de ki | الْحَمْدُ: hamd (övgü) | لِلَّهِ: Allah'adır | بَلْ: doğrusu | أَكْثَرُهُمْ: çokları | لَا: | يَعْقِلُونَ: düşünmezler | (29:63) | |
|وَمَا: ve değildir | هَٰذِهِ: bu | الْحَيَاةُ: hayatı | الدُّنْيَا: dünya | إِلَّا: başka bir şey | لَهْوٌ: eğlenceden | وَلَعِبٌ: ve oyundan | وَإِنَّ: ve elbette | الدَّارَ: yurdu | الْاخِرَةَ: ahiret | لَهِيَ: işte odur | الْحَيَوَانُ: asıl hayat | لَوْ: keşke | كَانُوا: olsalardı | يَعْلَمُونَ: biliyor(lar) | (29:64) | |
|فَإِذَا: zaman | رَكِبُوا: bindikleri | فِي: | الْفُلْكِ: gemiye | دَعَوُا: yalvarırlar | اللَّهَ: Allah'a | مُخْلِصِينَ: halis kılarak | لَهُ: yalnız O'na | الدِّينَ: dini | فَلَمَّا: fakat | نَجَّاهُمْ: onları salimen çıkarınca | إِلَى: | الْبَرِّ: karaya | إِذَا: hemen | هُمْ: onlar | يُشْرِكُونَ: ortak koşarlar | (29:65) | |
|لِيَكْفُرُوا: nankörlük etmek için | بِمَا: şeye | اتَيْنَاهُمْ: kendilerine verdiğimiz | وَلِيَتَمَتَّعُوا: ve zevk içinde yaşasınlar diye | فَسَوْفَ: ama yakında | يَعْلَمُونَ: bileceklerdir | (29:66) | |
|أَوَلَمْ: | يَرَوْا: görmediler mi? | أَنَّا: biz | جَعَلْنَا: (Mekke'yi) kıldık | حَرَمًا: dokunulmaz | امِنًا: güvenli | وَيُتَخَطَّفُ: kaçırılırken | النَّاسُ: insanlar | مِنْ: -nden | حَوْلِهِمْ: çevreleri- | أَفَبِالْبَاطِلِ: hâlâ batıla mı? | يُؤْمِنُونَ: inanıyorlar | وَبِنِعْمَةِ: ve ni'metine | اللَّهِ: Allah'ın | يَكْفُرُونَ: nankörlük ediyorlar | (29:67) | |
|وَمَنْ: ve kimdir? | أَظْلَمُ: daha zalim | مِمَّنِ: kimseden | افْتَرَىٰ: iftira atan | عَلَى: üzerine | اللَّهِ: Allah'ın | كَذِبًا: yalanı | أَوْ: veya | كَذَّبَ: yalanlayandan | بِالْحَقِّ: gerçeği | لَمَّا: | جَاءَهُ: kendisine gelen | أَلَيْسَ: yok mudur? | فِي: | جَهَنَّمَ: cehennemde | مَثْوًى: bir yer | لِلْكَافِرِينَ: kafirler için | (29:68) | |
|وَالَّذِينَ: kimseleri | جَاهَدُوا: cihad eden(leri) | فِينَا: biz(im uğrumuz)da | لَنَهْدِيَنَّهُمْ: biz elbette iletiriz | سُبُلَنَا: yollarımıza | وَإِنَّ: ve muhakkak ki | اللَّهَ: Allah | لَمَعَ: beraberdir | الْمُحْسِنِينَ: iyilik edenlerle | (29:69) | |