» 35 / Fâtir  45:

Kuran Sırası: 35
İniş Sırası: 43
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45

 » 35 / Fâtir  Suresi: 45
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَلَوْ (VLV) = velev : ve eğer
2. يُؤَاخِذُ (YÙEḢZ̃) = yu'āḣiƶu : cezalandıracak olsaydı
3. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
4. النَّاسَ (ELNES) = n-nāse : insanları
5. بِمَا (BME) = bimā : yüzünden
6. كَسَبُوا (KSBVE) = kesebū : yaptıkları işler
7. مَا (ME) = mā :
8. تَرَكَ (TRK) = terake : bırakmazdı
9. عَلَىٰ (AL) = ǎlā : üzerinde (yeryüzünde)
10. ظَهْرِهَا (ƵHRHE) = Zehrihā : onun sırtı
11. مِنْ (MN) = min : hiçbir
12. دَابَّةٍ (D̃EBT) = dābbetin : canlı
13. وَلَٰكِنْ (VLKN) = velākin : fakat
14. يُؤَخِّرُهُمْ (YÙḢRHM) = yu'eḣḣiruhum : onları erteliyor
15. إِلَىٰ (ÎL) = ilā : kadar
16. أَجَلٍ (ÊCL) = ecelin : bir süreye
17. مُسَمًّى (MSM) = musemmen : belirtilmiş
18. فَإِذَا (FÎZ̃E) = fe iƶā : zaman
19. جَاءَ (CEÙ) = cā'e : geldiği
20. أَجَلُهُمْ (ÊCLHM) = eceluhum : süreleri
21. فَإِنَّ (FÎN) = feinne : kuşkusuz
22. اللَّهَ (ELLH) = llahe : Allah
23. كَانَ (KEN) = kāne :
24. بِعِبَادِهِ (BABED̃H) = biǐbādihi : kullarını
25. بَصِيرًا (BṦYRE) = beSīran : görmektedir
ve eğer | cezalandıracak olsaydı | Allah | insanları | yüzünden | yaptıkları işler | | bırakmazdı | üzerinde (yeryüzünde) | onun sırtı | hiçbir | canlı | fakat | onları erteliyor | kadar | bir süreye | belirtilmiş | zaman | geldiği | süreleri | kuşkusuz | Allah | | kullarını | görmektedir |

[] [EḢZ̃] [] [NVS] [] [KSB] [] [TRK] [] [ƵHR] [] [D̃BB] [] [EḢR] [] [ECL] [SMV] [] [CYE] [ECL] [] [] [KVN] [ABD̃] [BṦR]
VLV YÙEḢZ̃ ELLH ELNES BME KSBVE ME TRK AL ƵHRHE MN D̃EBT VLKN YÙḢRHM ÎL ÊCL MSM FÎZ̃E CEÙ ÊCLHM FÎN ELLH KEN BABED̃H BṦYRE

velev yu'āḣiƶu llahu n-nāse bimā kesebū terake ǎlā Zehrihā min dābbetin velākin yu'eḣḣiruhum ilā ecelin musemmen fe iƶā cā'e eceluhum feinne llahe kāne biǐbādihi beSīran
ولو يؤاخذ الله الناس بما كسبوا ما ترك على ظهرها من دابة ولكن يؤخرهم إلى أجل مسمى فإذا جاء أجلهم فإن الله كان بعباده بصيرا

 » 35 / Fâtir  Suresi: 45
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولو | VLV velev ve eğer And if
يؤاخذ ا خ ذ | EḢZ̃ YÙEḢZ̃ yu'āḣiƶu cezalandıracak olsaydı Allah (were to) punish
الله | ELLH llahu Allah Allah (were to) punish
الناس ن و س | NVS ELNES n-nāse insanları the people
بما | BME bimā yüzünden for what
كسبوا ك س ب | KSB KSBVE kesebū yaptıkları işler they have earned,
ما | ME not
ترك ت ر ك | TRK TRK terake bırakmazdı He would leave
على | AL ǎlā üzerinde (yeryüzünde) on
ظهرها ظ ه ر | ƵHR ƵHRHE Zehrihā onun sırtı its back
من | MN min hiçbir any
دابة د ب ب | D̃BB D̃EBT dābbetin canlı creature.
ولكن | VLKN velākin fakat But
يؤخرهم ا خ ر | EḢR YÙḢRHM yu'eḣḣiruhum onları erteliyor He gives them respite
إلى | ÎL ilā kadar till
أجل ا ج ل | ECL ÊCL ecelin bir süreye a term
مسمى س م و | SMV MSM musemmen belirtilmiş appointed.
فإذا | FÎZ̃E fe iƶā zaman And when
جاء ج ي ا | CYE CEÙ cā'e geldiği comes
أجلهم ا ج ل | ECL ÊCLHM eceluhum süreleri their term,
فإن | FÎN feinne kuşkusuz then indeed,
الله | ELLH llahe Allah Allah
كان ك و ن | KVN KEN kāne is
بعباده ع ب د | ABD̃ BABED̃H biǐbādihi kullarını of His slaves
بصيرا ب ص ر | BṦR BṦYRE beSīran görmektedir All-Seer.

35:45 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve eğer | cezalandıracak olsaydı | Allah | insanları | yüzünden | yaptıkları işler | | bırakmazdı | üzerinde (yeryüzünde) | onun sırtı | hiçbir | canlı | fakat | onları erteliyor | kadar | bir süreye | belirtilmiş | zaman | geldiği | süreleri | kuşkusuz | Allah | | kullarını | görmektedir |

[] [EḢZ̃] [] [NVS] [] [KSB] [] [TRK] [] [ƵHR] [] [D̃BB] [] [EḢR] [] [ECL] [SMV] [] [CYE] [ECL] [] [] [KVN] [ABD̃] [BṦR]
VLV YÙEḢZ̃ ELLH ELNES BME KSBVE ME TRK AL ƵHRHE MN D̃EBT VLKN YÙḢRHM ÎL ÊCL MSM FÎZ̃E CEÙ ÊCLHM FÎN ELLH KEN BABED̃H BṦYRE

velev yu'āḣiƶu llahu n-nāse bimā kesebū terake ǎlā Zehrihā min dābbetin velākin yu'eḣḣiruhum ilā ecelin musemmen fe iƶā cā'e eceluhum feinne llahe kāne biǐbādihi beSīran
ولو يؤاخذ الله الناس بما كسبوا ما ترك على ظهرها من دابة ولكن يؤخرهم إلى أجل مسمى فإذا جاء أجلهم فإن الله كان بعباده بصيرا

[] [ا خ ذ ] [] [ن و س] [] [ك س ب] [] [ت ر ك] [] [ظ ه ر] [] [د ب ب] [] [ا خ ر] [] [ا ج ل] [س م و] [] [ج ي ا] [ا ج ل] [] [] [ك و ن] [ع ب د] [ب ص ر]

 » 35 / Fâtir  Suresi: 45
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولو | VLV velev ve eğer And if
Vav,Lam,Vav,
6,30,6,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
COND – conditional particle
الواو عاطفة
حرف شرط
يؤاخذ ا خ ذ | EḢZ̃ YÙEḢZ̃ yu'āḣiƶu cezalandıracak olsaydı Allah (were to) punish
Ye,,Elif,Hı,Zel,
10,,1,600,700,
V – 3rd person masculine singular (form III) imperfect verb
فعل مضارع
الله | ELLH llahu Allah Allah (were to) punish
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
الناس ن و س | NVS ELNES n-nāse insanları the people
Elif,Lam,Nun,Elif,Sin,
1,30,50,1,60,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
بما | BME bimā yüzünden for what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
كسبوا ك س ب | KSB KSBVE kesebū yaptıkları işler they have earned,
Kef,Sin,Be,Vav,Elif,
20,60,2,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ما | ME not
Mim,Elif,
40,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
ترك ت ر ك | TRK TRK terake bırakmazdı He would leave
Te,Re,Kef,
400,200,20,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
على | AL ǎlā üzerinde (yeryüzünde) on
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
ظهرها ظ ه ر | ƵHR ƵHRHE Zehrihā onun sırtı its back
Zı,He,Re,He,Elif,
900,5,200,5,1,
N – genitive masculine noun
PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun
اسم مجرور و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
من | MN min hiçbir any
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
دابة د ب ب | D̃BB D̃EBT dābbetin canlı creature.
Dal,Elif,Be,Te merbuta,
4,1,2,400,
N – genitive feminine indefinite noun
اسم مجرور
ولكن | VLKN velākin fakat But
Vav,Lam,Kef,Nun,
6,30,20,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
AMD – amendment particle
الواو عاطفة
حرف استدراك
يؤخرهم ا خ ر | EḢR YÙḢRHM yu'eḣḣiruhum onları erteliyor He gives them respite
Ye,,Hı,Re,He,Mim,
10,,600,200,5,40,
V – 3rd person masculine singular (form II) imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
إلى | ÎL ilā kadar till
,Lam,,
,30,,
P – preposition
حرف جر
أجل ا ج ل | ECL ÊCL ecelin bir süreye a term
,Cim,Lam,
,3,30,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
مسمى س م و | SMV MSM musemmen belirtilmiş appointed.
Mim,Sin,Mim,,
40,60,40,,
N – genitive masculine indefinite (form II) passive participle
اسم مجرور
فإذا | FÎZ̃E fe iƶā zaman And when
Fe,,Zel,Elif,
80,,700,1,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
T – time adverb
الفاء عاطفة
ظرف زمان
جاء ج ي ا | CYE CEÙ cā'e geldiği comes
Cim,Elif,,
3,1,,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
أجلهم ا ج ل | ECL ÊCLHM eceluhum süreleri their term,
,Cim,Lam,He,Mim,
,3,30,5,40,
N – nominative masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فإن | FÎN feinne kuşkusuz then indeed,
Fe,,Nun,
80,,50,
REM – prefixed resumption particle
ACC – accusative particle
الفاء استئنافية
حرف نصب
الله | ELLH llahe Allah Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – accusative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة منصوب
كان ك و ن | KVN KEN kāne is
Kef,Elif,Nun,
20,1,50,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
بعباده ع ب د | ABD̃ BABED̃H biǐbādihi kullarını of His slaves
Be,Ayn,Be,Elif,Dal,He,
2,70,2,1,4,5,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
جار ومجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
بصيرا ب ص ر | BṦR BṦYRE beSīran görmektedir All-Seer.
Be,Sad,Ye,Re,Elif,
2,90,10,200,1,
ADJ – accusative masculine singular indefinite adjective
صفة منصوبة
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَلَوْ: ve eğer | يُؤَاخِذُ: cezalandıracak olsaydı | اللَّهُ: Allah | النَّاسَ: insanları | بِمَا: yüzünden | كَسَبُوا: yaptıkları işler | مَا: | تَرَكَ: bırakmazdı | عَلَىٰ: üzerinde (yeryüzünde) | ظَهْرِهَا: onun sırtı | مِنْ: hiçbir | دَابَّةٍ: canlı | وَلَٰكِنْ: fakat | يُؤَخِّرُهُمْ: onları erteliyor | إِلَىٰ: kadar | أَجَلٍ: bir süreye | مُسَمًّى: belirtilmiş | فَإِذَا: zaman | جَاءَ: geldiği | أَجَلُهُمْ: süreleri | فَإِنَّ: kuşkusuz | اللَّهَ: Allah | كَانَ: | بِعِبَادِهِ: kullarını | بَصِيرًا: görmektedir |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولو WLW ve eğer | يؤاخذ YÙEḢZ̃ cezalandıracak olsaydı | الله ELLH Allah | الناس ELNES insanları | بما BME yüzünden | كسبوا KSBWE yaptıkları işler | ما ME | ترك TRK bırakmazdı | على AL üzerinde (yeryüzünde) | ظهرها ƵHRHE onun sırtı | من MN hiçbir | دابة D̃EBT canlı | ولكن WLKN fakat | يؤخرهم YÙḢRHM onları erteliyor | إلى ÎL kadar | أجل ÊCL bir süreye | مسمى MSM belirtilmiş | فإذا FÎZ̃E zaman | جاء CEÙ geldiği | أجلهم ÊCLHM süreleri | فإن FÎN kuşkusuz | الله ELLH Allah | كان KEN | بعباده BABED̃H kullarını | بصيرا BṦYRE görmektedir |
Kırık Meal (Okunuş) : |velev: ve eğer | yu'āḣiƶu: cezalandıracak olsaydı | llahu: Allah | n-nāse: insanları | bimā: yüzünden | kesebū: yaptıkları işler | : | terake: bırakmazdı | ǎlā: üzerinde (yeryüzünde) | Zehrihā: onun sırtı | min: hiçbir | dābbetin: canlı | velākin: fakat | yu'eḣḣiruhum: onları erteliyor | ilā: kadar | ecelin: bir süreye | musemmen: belirtilmiş | fe iƶā: zaman | cā'e: geldiği | eceluhum: süreleri | feinne: kuşkusuz | llahe: Allah | kāne: | biǐbādihi: kullarını | beSīran: görmektedir |
Kırık Meal (Transcript) : |VLV: ve eğer | YÙEḢZ̃: cezalandıracak olsaydı | ELLH: Allah | ELNES: insanları | BME: yüzünden | KSBVE: yaptıkları işler | ME: | TRK: bırakmazdı | AL: üzerinde (yeryüzünde) | ƵHRHE: onun sırtı | MN: hiçbir | D̃EBT: canlı | VLKN: fakat | YÙḢRHM: onları erteliyor | ÎL: kadar | ÊCL: bir süreye | MSM: belirtilmiş | FÎZ̃E: zaman | CEÙ: geldiği | ÊCLHM: süreleri | FÎN: kuşkusuz | ELLH: Allah | KEN: | BABED̃H: kullarını | BṦYRE: görmektedir |
Abdulbaki Gölpınarlı : Allah, kazandıkları suç yüzünden insanlara azap verecek olsaydı yeryüzünde yürür bir tek mahlûk bırakmazdı ve fakat onları, mukadder bir zamana dek bırakır; derken zamanları geldi miydi artık şüphe yok ki Allah, kullarını görür.
Adem Uğur : Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Kuşkusuz Allah, kullarını görmektedir.
Ahmed Hulusi : Eğer Allâh, insanlara, yaptıklarının getirisini anında yaşatmayı dileseydi yeryüzünde hiçbir DABBE (insan bedenini sağ) bırakmazdı! Ne var ki onları (bedenli yaşamlarını) takdir edilmiş bir ömrün sonuna kadar tehir ediyor. Onların ecelleri geldiğinde (dünyada işleri biter)! Muhakkak ki Allâh Esmâ'sıyla kullarının varlığında olarak Basıyr'dir.
Ahmet Tekin : Eğer Allah işledikleri ameller, yüklendikleri günahlar, hak ettikleri cezalar yüzünden, insanları hemen hesaba çekip cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat onlara belirli bir vadeye, vakte kadar mühlet veriyor, zaman kazandırıyor. Nihayet ecelleri gelip, vakitleri dolunca, amellerine göre gerekeni yapar. Allah kullarının işledikleri amelleri her an biliyor, görüyor.
Ahmet Varol : Eğer Allah insanları işlediklerinden dolayı ele alsaydı onun üzerinde bir tek canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar ertelemektedir. Ecelleri geldiğinde artık muhakkak ki Allah kullarını görmektedir.
Ali Bulaç : Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azab ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah kendi kullarını görendir.
Ali Fikri Yavuz : Eğer Allah, insanları, ettikleri günah yüzünden yakalayıp hesaba çekseydi, yer yüzünde hiç bir canlı bırakmazdı. Fakat Allah, onları, muayyen bir vakte kadar geciktirir. Nihayet ecelleri gelince, Muhakkak Allah kullarına Basîr’dir= onları amellerine göre cezalandırır.
Bekir Sadak : Allah insanlari islediklerine karsilik hemen yakalayiverseydi, yeryuzunde bir canli birakmamasi gerekirdi. Ama onlari belli bir sureye kadar erteler. Sureleri gelince geregini yapar. Dogrusu Allah kullarini gormektedir. *
Celal Yıldırım : Eğer Allah, insanları kazandıkları şey sebebiyle hemen yakalayıp cezalandırmış olsaydı, yeryüzünde tek bir canlı bırakmazdı. Ama onları belirlenmiş bir vakte kadar geciktirir. Artık o vakit gelince (hükmünü yerine getirip cezalandırır). Çünkü Allah, mutlaka kullarını görüp bilendir.
Diyanet İşleri : Eğer Allah, insanları kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet süreleri gelince, (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir.
Diyanet İşleri (eski) : Allah insanları işlediklerine karşılık hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde bir canlı bırakmaması gerekirdi. Ama onları belli bir süreye kadar erteler. Süreleri gelince gereğini yapar. Doğrusu Allah kullarını görmektedir.
Diyanet Vakfi : Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Kuşkusuz Allah, kullarını görmektedir.
Edip Yüksel : ALLAH insanları yaptıkları yüzünden cezalandırsaydı yeryüzünde hiç bir yaratık bırakmazdı. Fakat, onları belli bir süreye kadar ertelemektedir. Ne zaman ki süreleri biter, işte o zaman ALLAH kullarının (hesabını) görür.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Bununla beraber Allah, insanları kazandıkları (günahlar) yüzünden hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet ecelleri gelince gereğini yapar. Şüphe yok ki Allah, kullarını görmektedir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bununla beraber Allah, insanları kendi işledikleri yüzünden hemen cezalandıracak olsa, yeryüzünde bir deprenen bırakmazdı. Fakat onları belirlenmiş bir süreye kadar erteler. Nihayet ecelleri geldiği vakit, işte o zaman şüphe yok ki, Allah kullarını görendir (hiçbirini karşılıksız bırakmaz).
Elmalılı Hamdi Yazır : Bununla beraber Allah insanları kesibleriyle hemen muâhaze ediverecek olsa yeryüzünde bir deprenen bırakmazdı ve lâkin müsemmâ bir ecele kadar onları te'hır buyurur, nihayet ecelleri geldiği vakıt işte o vakıt, şübhe yok ki Allah kullarını basîr bulunuyor
Fizilal-il Kuran : Eğer Allah, insanların davranışlarının cezasını hemen verseydi yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat O, onları belirli bir sürenin sonuna kadar erteliyor. Söz konusu süreleri dolunca, kuşku yok ki, Allah kullarının durumunu görmektedir.
Gültekin Onan : Eğer Tanrı kazandıkları dolayısıyla insanları (azab ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı; ancak onları, adı konulmuş bir ecele kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Tanrı kendi kullarını görendir.
Hakkı Yılmaz : Ve eğer Allah, kazanmakta oldukları şeyler dolayısıyla insanları sorgulayıp cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde küçük-büyük hiçbir canlıyı bırakmazdı. Velâkin onları, adı konmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda süre sonları geldiği zaman da artık şüphesiz Allah, Kendi kullarını en iyi görendir.
Hasan Basri Çantay : Eğer Allah insanları kazandıkları (günâhlar) yüzünden (hemen) muâhaze etseydi (yerin) sırtında hiçbir canlı mahluk bırakmazdı. Fakat O, bunları muayyen bir müddete kadar gecikdiriyor. Nihayet vakıfları gelince muhakkak ki Allah kullarını hakkıyle görücüdür.
Hayrat Neşriyat : Eğer Allah, insanları kazandıkları (günahlar) yüzünden (hemen) cezâlandıracak olsaydı, (yerin) yüzünde hareket eden hiçbir canlı bırakmazdı! Fakat onları(n cezâsını) belirli bir vakte kadar te’hîr eder. Nihâyet ecelleri geldiği zaman, artık doğrusu Allah kullarını(n amellerini) hakkıyla görendir.
İbni Kesir : Şayet Allah; insanları kazandıklarıyla muaheze etmiş olsaydı; onun üstünde hiç bir canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir süreye kadar te'hir eder. Süreleri geldiği zaman muhakkak ki Allah; kulları için Basir olandır.
İskender Evrenosoğlu : Ve eğer Allah insanları, kazandıkları şeyler sebebiyle muaheze etseydi (sorgulasaydı), onun üstünde (yeryüzünde) dabbe (yürüyen bir canlı) bırakmazdı. Ve lâkin belirlenmiş bir zamana kadar onları tehir eder (erteler). Fakat onların ecelleri geldiği zaman (hesaba çeker). Muhakkak ki Allah, kullarını görendir.
Muhammed Esed : Eğer Allah, insanları (hayatta) işledikleri (kötülükler)den dolayı (hemen) hesaba çekseydi, yer üzerinde tek bir canlı varlık bırakmazdı. Ama Allah, onlara (Kendisi tarafından) belirlenmiş bir vadeye kadar mühlet tanır, vadeleri dolunca da (anlarlar ki) Allah kulların(ın kalplerindekin)i görmektedir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve eğer Allah insanları kazandıkları şey ile muaheze edecek olsa idi, yeryüzünde hiçbir canlı mahlûk bırakmazdı. Fakat onları bir muayyen müddete kadar tehir buyuruyor. Nihâyet ecelleri gelince (haklarında amellerine göre muamele yapılacaktır) çünkü Allah Teâlâ kullarını bihakkın görücü bulunmaktadır.
Ömer Öngüt : Eğer Allah, insanları kazandıkları sebebiyle hemen hesaba çekseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir zamana kadar geciktirir. Süreleri gelince, artık şüphesiz ki Allah kullarını görmektedir.
Şaban Piriş : Allah, insanları yaptıkları yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde ayaklarının üstünde bir tek canlı kalmazdı. Fakat onları belli bir süreye kadar erteler. Süreleri dolunca... Allah, kullarını elbette görmekte.
Suat Yıldırım : Eğer Allah insanları işledikleri günahlar yüzünden cezalandıracak olsaydı, dünyada tek bir insan bile bırakmazdı; ama Allah onların cezasını belirlenmiş bir vâdeye kadar erteler. O vâdeleri geldiği vakit hükmünü yerine getirip onları cezalandırır. Çünkü Allah kullarını tamamen görmektedir.
Süleyman Ateş : Eğer Allâh, insanları yaptıkları işler yüzünden (hemen) cezâlandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat Allâh, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Süreleri geldiği zaman, kuşkusuz Allâh kullarını görmektedir (onları yaptıkları işlere göre cezâlandıracaktır).
Tefhim-ul Kuran : Eğer Allah, kazanmakta oldukları dolayısıyla insanları (azab ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah kendi kullarını görendir.
Ümit Şimşek : Allah insanları kazandıkları günahlar yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde tek bir canlı bırakmazdı. Fakat Allah belirlenmiş bir vakte kadar onlara süre tanıyor. Vadeleri dolduğunda ise, hiç şüphe yok ki, Allah kullarını hakkıyla görür.
Yaşar Nuri Öztürk : Eğer Allah, insanları, kazandıkları yüzünden hesaba çekseydi, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar, ecelleri gelinceye kadar erteliyor. Allah, kullarını iyice görmektedir.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}