REM – prefixed resumption particle ACC – accusative particle PREV – preventive particle mā الفاء استئنافية كافة ومكفوفة
يسرناه
ي س ر | YSR
YSRNEH
yessernāhu
biz o'nu kolaylaştırdık
We have made it easy
Ye,Sin,Re,Nun,Elif,He, 10,60,200,50,1,5,
V – 1st person plural (form II) perfect verb PRON – subject pronoun PRON – 3rd person masculine singular object pronoun فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بلسانك
ل س ن | LSN
BLSENK
bilisānike
senin diline
in your tongue
Be,Lam,Sin,Elif,Nun,Kef, 2,30,60,1,50,20,
"P – prefixed preposition bi N – genitive masculine noun → Tongue PRON – 2nd person masculine singular possessive pronoun" جار ومجرور والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لعلهم
|
LALHM
leǎllehum
umulur ki
so that they may
Lam,Ayn,Lam,He,Mim, 30,70,30,5,40,
ACC – accusative particle PRON – 3rd person masculine plural object pronoun حرف نصب من اخوات «ان» و«هم» ضمير متصل في محل نصب اسم «لعل»
يتذكرون
ذ ك ر | Z̃KR
YTZ̃KRVN
yeteƶekkerūne
düşünüp öğüt alırlar
take heed.
Ye,Te,Zel,Kef,Re,Vav,Nun, 10,400,700,20,200,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form V) imperfect verb PRON – subject pronoun فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
Kırık Meal (Okunuş) : |feinnemā: kesinlikle | yessernāhu: biz o'nu kolaylaştırdık | bilisānike: senin diline | leǎllehum: umulur ki | yeteƶekkerūne: düşünüp öğüt alırlar |
Kırık Meal (Transcript) : |FÎNME: kesinlikle | YSRNEH: biz o'nu kolaylaştırdık | BLSENK: senin diline | LALHM: umulur ki | YTZ̃KRVN: düşünüp öğüt alırlar |
Abdulbaki Gölpınarlı : Gerçekten de öğüt alsınlar diye Kur'ân'ı senin dilinle indirdik, okuyuşunu da kolaylaştırdık.
Adem Uğur : Biz onu (Kur'an'ı), öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.
Ahmed Hulusi : Biz Onu lisanın olarak kolaylaştırdık, umulur ki üzerinde düşünürler diye.
Ahmet Tekin : Biz Kur’ân’ı senin dilinle indirip kolaylaştırdık. Umulur ki, onlar düşünüp öğüt alırlar.
Ahmet Varol : Belki düşünüp öğüt alırlar diye onu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık.
Ali Bulaç : Belki onlar öğüt alıp düşünürler diye, Biz onu (Kur'an'ı), senin dilinle kolaylaştırdık.
Ali Fikri Yavuz : Biz Kur’an’ı senin dilinle indirib onu (okuyuşunu) kolaylaştırdık; olur ki anlar ve öğüd alırlar.
Bekir Sadak : (58-59) Biz, ogut alirlar diye, Kuran'i senin dilinde indirerek kolayca anlasilmasini sagladik. Sen bekle, onlar da beklemektedirler. *
Celal Yıldırım : Biz O'nu (Kur'ân'ı) iyi düşünüp anlasınlar diye senin dilinle kolaylaştırdık.
Diyanet İşleri : (Ey Muhammed!) Biz Onu (Kur’an’ı) senin dilinle kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.
Diyanet İşleri (eski) : (58-59) Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler.
Diyanet Vakfi : Biz onu (Kur'an'ı), öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.
Edip Yüksel : Öğüt alsınlar diye senin dilinle onu kolaylaştırdık.
Elmalılı Hamdi Yazır : Biz onu sâde senin dilinle müyesser kıldık gerek ki iyi düşünsünler
Fizilal-il Kuran : Biz o Kur'an'ı senin dilinde indirerek kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.
Gültekin Onan : Belki onlar öğüt alıp düşünürler diye, biz onu (Kuran'ı), senin dilinle kolaylaştırdık.
Hakkı Yılmaz : İşte, Biz Kur’ân'ı onlar öğüt alsınlar diye senin dilinle kolaylaştırdık.
Hasan Basri Çantay : Biz onu, (iyi anlayıb) ibret alsınlar diye, ancak senin dilinle (indirerek) kolaylaşdırdık.
Hayrat Neşriyat : Artık onu (o Kur’ân’ı) sâdece senin dilinle (indirerek insanlara) kolaylaştırdık; tâ ki ibret alsınlar.
İbni Kesir : Biz; onu, öğüt alsınlar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.
İskender Evrenosoğlu : İşte böylece O'nu (Kur'ân-ı Kerim'i), senin lisanın ile kolaylaştırdık. Umulur ki onlar tezekkür ederler.
Muhammed Esed : Böylece (ey Peygamber!) Biz bu (ilahi kelamı) senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, insanlar düşünüp ondan ders alabilsinler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Şüphe yok ki, onu (Kur'an-ı Mübîn'i) senin lisanınla kolaylaştırdık. Umulur ki onlar tefekkür ederler.
Ömer Öngüt : Resulüm! Biz onu (Kur'an'ı) senin dilin ile kolaylaştırdık ki, düşünüp ibret alsınlar.
Şaban Piriş : Öğüt alsınlar diye onu senin dilin ile kolaylaştırdık.
Suat Yıldırım : Biz Kur’ân’ı, insanlar iyi anlayıp ibret alsınlar diye, senin dilinle indirerek anlaşılmasını kolaylaştırdık.
Süleyman Ateş : Biz o (Kur'â)n'ı senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.
Tefhim-ul Kuran : Belki onlar öğüt alıp düşünürler diye, biz onu (Kur'an'ı), senin dilinle kolaylaştırdık.
Ümit Şimşek : İyice düşünüp öğüt alsınlar diye, Biz bu Kur'ân'ı senin dilinde indirdik ve kolaylaştırdık.
Yaşar Nuri Öztürk : Biz o Kur'an'ı senin dilinle/senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]