Kırık Meal (Arapça) : |وَمَا : | يُكَذِّبُ : yalanlamaz | بِهِ : onu | إِلَّا : başkası | كُلُّ : her | مُعْتَدٍ : saldırgan | أَثِيمٍ : günahkardan | Kırık Meal (Harekesiz) : |وما WME | يكذب YKZ̃B yalanlamaz | به BH onu | إلا ÎLE başkası | كل KL her | معتد MATD̃ saldırgan | أثيم ÊS̃YM günahkardan | Kırık Meal (Okunuş) : |ve mā : | yukeƶƶibu : yalanlamaz | bihi : onu | illā : başkası | kullu : her | muǎ'tedin : saldırgan | eṧīmin : günahkardan | Kırık Meal (Transcript) : |VME : | YKZ̃B : yalanlamaz | BH : onu | ÎLE : başkası | KL : her | MATD̃ : saldırgan | ÊS̃YM : günahkardan | Abdulbaki Gölpınarlı : Ve o günü, yalnız haddini aşan ve boyuna suç işleyip duran kişiler yalanlarlar. Adem Uğur : Onu ancak hükümleri çiğneyen ve günaha dalan kimseler yalanlar. Ahmed Hulusi : Onu yaşayacağını yalnızca her haddi aşan suçlular yalanlar! Ahmet Tekin : O günü, ancak sınırı aşan ve bilerek günah işlemekte ısrar edenler yalanlar. Ahmet Varol : Oysa onu sınırı aşan, çok günâhkâr kimselerden başkası yalanlamaz. Ali Bulaç : Oysa onu, 'sınır tanımaz, saldırgan', günahkar olandan başkası yalanlamaz. Ali Fikri Yavuz : Halbuki onu, ancak her azgın günahkar inkâr eder. Bekir Sadak : Oysa onu mutecaviz gunahkardan baska kimse yalanlamaz. Celal Yıldırım : Oysa onu ancak haddini aşan her günahkâr yalanlar. Diyanet İşleri : Onu, ancak her azgın, günahkâr kimse inkâr eder. Diyanet İşleri (eski) : Oysa onu mütecaviz günahkardan başka kimse yalanlamaz. Diyanet Vakfi : Onu ancak hükümleri çiğneyen ve günaha dalan kimseler yalanlar. Edip Yüksel : Onu ancak azgın günahkarlar yalanlar. Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Onu ancak sınırı aşan ve günaha düşkün olanlar yalanlar. Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Onu ancak her bir haddini aşkın, günaha düşkün yalanlar. Elmalılı Hamdi Yazır : Ki onu ancak her bir haddini aşgın, günaha düşgün, tekzîb eder Fizilal-il Kuran : Oysa onu azgın, günahkardan başkası yalanlamaz. Gültekin Onan : Oysa onu, 'sınır tanımaz, saldırgan', günahkar olandan başkası yalanlamaz. Hakkı Yılmaz : (7-13) "Kesinlikle onların düşündüğü gibi değil! Şüphesiz, “din-iman tanımayıp kötülüğe batanlar”ın kaydı, kesinlikle, Siccin'dedir. –Ve “Siccin”in ne olduğunu sana ne bildirdi? -O, rakamlanmış/ yazılmış bir kayıttır! O gün, yalanlayanların; karşılık gününü yalanlayanların vay haline! Ve karşılık gününü, kendisine âyetlerimiz okunduğu zaman, “Eskilerin masalları” demiş olan tüm sınırları aşan günahkârlardan başkası yalanlamaz.– " Hasan Basri Çantay : Halbuki onu haddi aşkın ve taşkın, günâha düşkün olan her kişiden başkası yalan saymaz. Hayrat Neşriyat : Hâlbuki onu, her haddi aşan, günâha düşkün kimseden başkası yalanlamaz. İbni Kesir : Halbuki onu, azgın günahkardan başka kimse yalanlamaz. İskender Evrenosoğlu : Ve onu (dîn gününü), haddi aşan asi günahkârların hepsi hariç, kimse yalanlamaz. Muhammed Esed : oysa, hak ve adalet sınırlarını ihlal edenler (ve) günaha batmış (olan)lar dışında kimse onu yalanlamaz: Ömer Nasuhi Bilmen : Halbuki O'nu, haddi aşan, günahkâr olan her bir kimseden başkası tekzîp etmez. Ömer Öngüt : Onu ancak haddi aşan (hükümleri çiğneyen) ve günaha dalan kimseler yalanlar. Şaban Piriş : Onu, her haddi aşan günahkardan başkası yalanlamaz. Suat Yıldırım : Buna "yalan" diyenler, ancak zalimler, azgınlar, günaha dadananlardır. Süleyman Ateş : Onu, saldırgan, günâhkârdan başkası yalanlamaz. Tefhim-ul Kuran : Oysa onu, 'sınır tanımaz, saldırgan,' günahkâr olandan başkası yalanlamaz. Ümit Şimşek : Onu sadece haddini aşan ve günaha dalan kimse yalanlar. Yaşar Nuri Öztürk : Onu ancak her şımarıp azmış, günaha batmış olan yalanlar.