Hasan Basri Çantay Meali |
|
Andolsun (Allahın emirlerini haamilen) birbiri ardınca (yahud şer'-u akle uygun şeylerle ve iyiliklerle) gönderilib de, (77:1) | |
(o emirlere) sert (ve çâlâk) rüzgârlar gibi hemen (imtisâle) koşan, (77:2) | |
(şeriatın hükümlerini yer yüzünde) iyiden iyi yayan, (77:3) | |
bu suretle (hak ile baatılı) tam ma'nâsiyle ayırd etmiye vaasıta olan, (77:4) | |
(5-6) kötülüğü imhaa ye, azâb ile tehdide çalışan peygamberlere vahyi getiren (melek) lere, (77:5) | |
Ki size va'd (ve tehdîd) edilegelen şeyler behemehal vaaki (olacak) dır, (77:7) | |
yıldızlar (ın ışığı) söndürüldüğü zaman, (77:8) | |
gök (yüzü) yarıldığı zaman, (77:9) | |
dağlar (yerinden koparılıb) savurulduğu zaman, (77:10) | |
peygamberlerin muayyen vakti geldiği zaman, (77:11) | |
(bu vakit) hangi güne gecikdirilmişdi? (77:12) | |
(Her şey'i) ayırd edib hukûm verme gününe. (77:13) | |
Bu ayırd etme gününü (n ehemmiyyetini) sana hangi şey bildirdi? (77:14) | |
(Bunu) yalan sayanların o gün vay haline! (77:15) | |
Biz öncekileri (bu tekzîblerinden dolayı) helak etmedik mi? (77:16) | |
Sonra geridekileri de onların arkasına takacağız. (77:17) | |
Biz günahkârlara böyle yaparız. (77:18) | |
(Allahın âyetlerini ve peygamberlerini) yalan sayanların o gün vay haaline! (77:19) | |
Biz, sizi hakıyr bir sudan yaratmadık mı? (77:20) | |
Onu sağlam bir yerde tutub da, (77:21) | |
ma'lûm bir vaktâ kadar. (77:22) | |
İşte biz (bunu) kudretimizle yapdık. Demek (biz) ne güzel kaadirler (iz)! (77:23) | |
(Kudretimizi) yalan sayanların vay o gün haaline! (77:24) | |
Biz, yeri bir toplantı yeri yapmadık mı? (77:25) | |
Dirilere de, ölülere de. (77:26) | |
Orada sabit sabit, yüce yüce (dağlar) vücûde getirmedik mi? Size tatlı bir su da içirmedik mi? (77:27) | |
(Bu gibi ni'metleri) yalan sayanlarını o gün vay haaline! (77:28) | |
(O kâfirlere şöyle denilecek:) «(Haydi) o yalan diyegeldiğiniz şey'e (azaba) gidin». (77:29) | |
«Haydi (cehennemin) üç kola (ayrılmış) (duman) gölgesine gidin». (77:30) | |
(Ki o), gölgelendirici değildir. (Onları) alevden de korumaz. (77:31) | |
Çünkü o (ateş) öyle kıvılcım atar ki herbiri sanki bir saraydır. (77:32) | |
Herbiri sanki sarı sarı erkek develerdir. (77:33) | |
Yalan sayanların vay o gün haaline! (77:34) | |
Bu, (hepsinin) dillerinin tutulacağı bir gündür. (77:35) | |
Onlara izin de verilmeyecek ki özür dilesinler. (77:36) | |
(Bu günü) yalan sayanların o gün vay haaline! (77:37) | |
Bu, ayırd etme ve hukûm verme günüdür. Sizi de, evvelki (ümmet) leri de (bir arada) toplamışızdır. (77:38) | |
Eğer bir hıyleniz varsa hemen bu hileyi bana yapın! (77:39) | |
(Ba'si) yalan sayanların o gün vay haaline! (77:40) | |
(41-42) Hakıykat, takva saahibleri gölgeler, pınarlar ve canları ne isterse onlardan bir çok meyveler içindedirler. (77:41) | |
(Şöyle denilir): «İşlemiş olduğunuz (iyi) amel (ve hareketlere mukaabil afiyetle yeyin, için». (77:43) | |
«Şübhe yok ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız». (77:44) | |
(Cenneti) yalan sayanların o gün vay haline! (77:45) | |
(Ey kâfirler, dünyâda) yeyin, biraz fâidelenin! Şübhesiz ki siz günahkârlarsınız. (77:46) | |
(Ebedî nimeti) yalan sayanların vay o gün haaline! (77:47) | |
Onlara «(Allahın huzuurunda) eğilin» denildiği zaman eğilmezler. (77:48) | |
(Emr-ü nehyi) yalan sayanların o gün vay haaline! (77:49) | |
Artık bundan sonra hangi söze inanacaklar onlar? (77:50) | |