» 41 / Fussilet  25:

Kuran Sırası: 41
İniş Sırası: 61
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54

 » 41 / Fussilet  Suresi: 25
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَقَيَّضْنَا (VGYŽNE) = ve ḳayyeDnā : ve biz musallat ettik
2. لَهُمْ (LHM) = lehum : onlara
3. قُرَنَاءَ (GRNEÙ) = ḳuranā'e : birtakım arkadaşlar
4. فَزَيَّنُوا (FZYNVE) = fezeyyenū : süslü gösterdiler
5. لَهُمْ (LHM) = lehum : onlara
6. مَا (ME) = mā : bulunanı
7. بَيْنَ (BYN) = beyne : onların önlerinde
8. أَيْدِيهِمْ (ÊYD̃YHM) = eydīhim : onların önlerinde
9. وَمَا (VME) = ve mā : ve bulunanı
10. خَلْفَهُمْ (ḢLFHM) = ḣalfehum : arkalarında
11. وَحَقَّ (VḪG) = ve Haḳḳa : ve gerekli oldu
12. عَلَيْهِمُ (ALYHM) = ǎleyhimu : kendilerine
13. الْقَوْلُ (ELGVL) = l-ḳavlu : söz
14. فِي (FY) = fī :
15. أُمَمٍ (ÊMM) = umemin : topluluklarına
16. قَدْ (GD̃) = ḳad :
17. خَلَتْ (ḢLT) = ḣalet : gelip geçmiş olan
18. مِنْ (MN) = min :
19. قَبْلِهِمْ (GBLHM) = ḳablihim : kendilerinden önce
20. مِنَ (MN) = mine : -den
21. الْجِنِّ (ELCN) = l-cinni : cin(ler)-
22. وَالْإِنْسِ (VELÎNS) = vel'insi : ve insan(lardan)
23. إِنَّهُمْ (ÎNHM) = innehum : çünkü onlar
24. كَانُوا (KENVE) = kānū : idiler
25. خَاسِرِينَ (ḢESRYN) = ḣāsirīne : ziyanda
ve biz musallat ettik | onlara | birtakım arkadaşlar | süslü gösterdiler | onlara | bulunanı | onların önlerinde | onların önlerinde | ve bulunanı | arkalarında | ve gerekli oldu | kendilerine | söz | | topluluklarına | | gelip geçmiş olan | | kendilerinden önce | -den | cin(ler)- | ve insan(lardan) | çünkü onlar | idiler | ziyanda |

[GYŽ] [] [GRN] [ZYN] [] [] [BYN] [YD̃Y] [] [ḢLF] [ḪGG] [] [GVL] [] [EMM] [] [ḢLV] [] [GBL] [] [CNN] [ENS] [] [KVN] [ḢSR]
VGYŽNE LHM GRNEÙ FZYNVE LHM ME BYN ÊYD̃YHM VME ḢLFHM VḪG ALYHM ELGVL FY ÊMM GD̃ ḢLT MN GBLHM MN ELCN VELÎNS ÎNHM KENVE ḢESRYN

ve ḳayyeDnā lehum ḳuranā'e fezeyyenū lehum beyne eydīhim ve mā ḣalfehum ve Haḳḳa ǎleyhimu l-ḳavlu umemin ḳad ḣalet min ḳablihim mine l-cinni vel'insi innehum kānū ḣāsirīne
وقيضنا لهم قرناء فزينوا لهم ما بين أيديهم وما خلفهم وحق عليهم القول في أمم قد خلت من قبلهم من الجن والإنس إنهم كانوا خاسرين

 » 41 / Fussilet  Suresi: 25
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وقيضنا ق ي ض | GYŽ VGYŽNE ve ḳayyeDnā ve biz musallat ettik And We have destined
لهم | LHM lehum onlara for them
قرناء ق ر ن | GRN GRNEÙ ḳuranā'e birtakım arkadaşlar companions
فزينوا ز ي ن | ZYN FZYNVE fezeyyenū süslü gösterdiler (who) made fair-seeming
لهم | LHM lehum onlara to them,
ما | ME bulunanı what
بين ب ي ن | BYN BYN beyne onların önlerinde (was) before them
أيديهم ي د ي | YD̃Y ÊYD̃YHM eydīhim onların önlerinde (was) before them
وما | VME ve mā ve bulunanı and what
خلفهم خ ل ف | ḢLF ḢLFHM ḣalfehum arkalarında (was) behind them,
وحق ح ق ق | ḪGG VḪG ve Haḳḳa ve gerekli oldu and (is) justified
عليهم | ALYHM ǎleyhimu kendilerine against them
القول ق و ل | GVL ELGVL l-ḳavlu söz the Word
في | FY among
أمم ا م م | EMM ÊMM umemin topluluklarına nations
قد | GD̃ ḳad (that have) passed away
خلت خ ل و | ḢLV ḢLT ḣalet gelip geçmiş olan (that have) passed away
من | MN min before them
قبلهم ق ب ل | GBL GBLHM ḳablihim kendilerinden önce before them
من | MN mine -den of
الجن ج ن ن | CNN ELCN l-cinni cin(ler)- the jinn
والإنس ا ن س | ENS VELÎNS vel'insi ve insan(lardan) and the men.
إنهم | ÎNHM innehum çünkü onlar Indeed, they
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū idiler were
خاسرين خ س ر | ḢSR ḢESRYN ḣāsirīne ziyanda losers.

41:25 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve biz musallat ettik | onlara | birtakım arkadaşlar | süslü gösterdiler | onlara | bulunanı | onların önlerinde | onların önlerinde | ve bulunanı | arkalarında | ve gerekli oldu | kendilerine | söz | | topluluklarına | | gelip geçmiş olan | | kendilerinden önce | -den | cin(ler)- | ve insan(lardan) | çünkü onlar | idiler | ziyanda |

[GYŽ] [] [GRN] [ZYN] [] [] [BYN] [YD̃Y] [] [ḢLF] [ḪGG] [] [GVL] [] [EMM] [] [ḢLV] [] [GBL] [] [CNN] [ENS] [] [KVN] [ḢSR]
VGYŽNE LHM GRNEÙ FZYNVE LHM ME BYN ÊYD̃YHM VME ḢLFHM VḪG ALYHM ELGVL FY ÊMM GD̃ ḢLT MN GBLHM MN ELCN VELÎNS ÎNHM KENVE ḢESRYN

ve ḳayyeDnā lehum ḳuranā'e fezeyyenū lehum beyne eydīhim ve mā ḣalfehum ve Haḳḳa ǎleyhimu l-ḳavlu umemin ḳad ḣalet min ḳablihim mine l-cinni vel'insi innehum kānū ḣāsirīne
وقيضنا لهم قرناء فزينوا لهم ما بين أيديهم وما خلفهم وحق عليهم القول في أمم قد خلت من قبلهم من الجن والإنس إنهم كانوا خاسرين

[ق ي ض] [] [ق ر ن] [ز ي ن] [] [] [ب ي ن] [ي د ي] [] [خ ل ف] [ح ق ق] [] [ق و ل] [] [ا م م] [] [خ ل و] [] [ق ب ل] [] [ج ن ن] [ا ن س] [] [ك و ن] [خ س ر]

 » 41 / Fussilet  Suresi: 25
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وقيضنا ق ي ض | GYŽ VGYŽNE ve ḳayyeDnā ve biz musallat ettik And We have destined
Vav,Gaf,Ye,Dad,Nun,Elif,
6,100,10,800,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
لهم | LHM lehum onlara for them
Lam,He,Mim,
30,5,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
قرناء ق ر ن | GRN GRNEÙ ḳuranā'e birtakım arkadaşlar companions
Gaf,Re,Nun,Elif,,
100,200,50,1,,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
فزينوا ز ي ن | ZYN FZYNVE fezeyyenū süslü gösterdiler (who) made fair-seeming
Fe,Ze,Ye,Nun,Vav,Elif,
80,7,10,50,6,1,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
لهم | LHM lehum onlara to them,
Lam,He,Mim,
30,5,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
ما | ME bulunanı what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
بين ب ي ن | BYN BYN beyne onların önlerinde (was) before them
Be,Ye,Nun,
2,10,50,
LOC – accusative location adverb
ظرف مكان منصوب
أيديهم ي د ي | YD̃Y ÊYD̃YHM eydīhim onların önlerinde (was) before them
,Ye,Dal,Ye,He,Mim,
,10,4,10,5,40,
N – nominative feminine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وما | VME ve mā ve bulunanı and what
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
REL – relative pronoun
الواو عاطفة
اسم موصول
خلفهم خ ل ف | ḢLF ḢLFHM ḣalfehum arkalarında (was) behind them,
Hı,Lam,Fe,He,Mim,
600,30,80,5,40,
N – accusative masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وحق ح ق ق | ḪGG VḪG ve Haḳḳa ve gerekli oldu and (is) justified
Vav,Ha,Gaf,
6,8,100,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
عليهم | ALYHM ǎleyhimu kendilerine against them
Ayn,Lam,Ye,He,Mim,
70,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
القول ق و ل | GVL ELGVL l-ḳavlu söz the Word
Elif,Lam,Gaf,Vav,Lam,
1,30,100,6,30,
N – nominative masculine verbal noun
اسم مرفوع
في | FY among
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
أمم ا م م | EMM ÊMM umemin topluluklarına nations
,Mim,Mim,
,40,40,
N – genitive feminine plural indefinite noun
اسم مجرور
قد | GD̃ ḳad (that have) passed away
Gaf,Dal,
100,4,
CERT – particle of certainty
حرف تحقيق
خلت خ ل و | ḢLV ḢLT ḣalet gelip geçmiş olan (that have) passed away
Hı,Lam,Te,
600,30,400,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
فعل ماض
من | MN min before them
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
قبلهم ق ب ل | GBL GBLHM ḳablihim kendilerinden önce before them
Gaf,Be,Lam,He,Mim,
100,2,30,5,40,
N – genitive noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
من | MN mine -den of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الجن ج ن ن | CNN ELCN l-cinni cin(ler)- the jinn
Elif,Lam,Cim,Nun,
1,30,3,50,
"N – genitive masculine noun → Jinn"
اسم مجرور
والإنس ا ن س | ENS VELÎNS vel'insi ve insan(lardan) and the men.
Vav,Elif,Lam,,Nun,Sin,
6,1,30,,50,60,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – genitive masculine noun
الواو عاطفة
اسم مجرور
إنهم | ÎNHM innehum çünkü onlar Indeed, they
,Nun,He,Mim,
,50,5,40,
ACC – accusative particle
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
حرف نصب و«هم» ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū idiler were
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
خاسرين خ س ر | ḢSR ḢESRYN ḣāsirīne ziyanda losers.
Hı,Elif,Sin,Re,Ye,Nun,
600,1,60,200,10,50,
N – accusative masculine plural active participle
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَقَيَّضْنَا: ve biz musallat ettik | لَهُمْ: onlara | قُرَنَاءَ: birtakım arkadaşlar | فَزَيَّنُوا: süslü gösterdiler | لَهُمْ: onlara | مَا: bulunanı | بَيْنَ: onların önlerinde | أَيْدِيهِمْ: onların önlerinde | وَمَا: ve bulunanı | خَلْفَهُمْ: arkalarında | وَحَقَّ: ve gerekli oldu | عَلَيْهِمُ: kendilerine | الْقَوْلُ: söz | فِي: | أُمَمٍ: topluluklarına | قَدْ: | خَلَتْ: gelip geçmiş olan | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: kendilerinden önce | مِنَ: -den | الْجِنِّ: cin(ler)- | وَالْإِنْسِ: ve insan(lardan) | إِنَّهُمْ: çünkü onlar | كَانُوا: idiler | خَاسِرِينَ: ziyanda |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وقيضنا WGYŽNE ve biz musallat ettik | لهم LHM onlara | قرناء GRNEÙ birtakım arkadaşlar | فزينوا FZYNWE süslü gösterdiler | لهم LHM onlara | ما ME bulunanı | بين BYN onların önlerinde | أيديهم ÊYD̃YHM onların önlerinde | وما WME ve bulunanı | خلفهم ḢLFHM arkalarında | وحق WḪG ve gerekli oldu | عليهم ALYHM kendilerine | القول ELGWL söz | في FY | أمم ÊMM topluluklarına | قد GD̃ | خلت ḢLT gelip geçmiş olan | من MN | قبلهم GBLHM kendilerinden önce | من MN -den | الجن ELCN cin(ler)- | والإنس WELÎNS ve insan(lardan) | إنهم ÎNHM çünkü onlar | كانوا KENWE idiler | خاسرين ḢESRYN ziyanda |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve ḳayyeDnā: ve biz musallat ettik | lehum: onlara | ḳuranā'e: birtakım arkadaşlar | fezeyyenū: süslü gösterdiler | lehum: onlara | : bulunanı | beyne: onların önlerinde | eydīhim: onların önlerinde | ve mā: ve bulunanı | ḣalfehum: arkalarında | ve Haḳḳa: ve gerekli oldu | ǎleyhimu: kendilerine | l-ḳavlu: söz | : | umemin: topluluklarına | ḳad: | ḣalet: gelip geçmiş olan | min: | ḳablihim: kendilerinden önce | mine: -den | l-cinni: cin(ler)- | vel'insi: ve insan(lardan) | innehum: çünkü onlar | kānū: idiler | ḣāsirīne: ziyanda |
Kırık Meal (Transcript) : |VGYŽNE: ve biz musallat ettik | LHM: onlara | GRNEÙ: birtakım arkadaşlar | FZYNVE: süslü gösterdiler | LHM: onlara | ME: bulunanı | BYN: onların önlerinde | ÊYD̃YHM: onların önlerinde | VME: ve bulunanı | ḢLFHM: arkalarında | VḪG: ve gerekli oldu | ALYHM: kendilerine | ELGVL: söz | FY: | ÊMM: topluluklarına | GD̃: | ḢLT: gelip geçmiş olan | MN: | GBLHM: kendilerinden önce | MN: -den | ELCN: cin(ler)- | VELÎNS: ve insan(lardan) | ÎNHM: çünkü onlar | KENVE: idiler | ḢESRYN: ziyanda |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve onlara öyle arkadaşlar hazırladık ve verdik ki önlerindeki dünyâ işlerini ve artlarındaki âhireti inkâr etmeyi bezediler onlara ve onlardan önce, cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş ümmetler arasında azap hükmünü hakettiler, şüphe yok ki onlar, ziyana uğrayanlardandı.
Adem Uğur : Biz onlara birtakım arkadaşlar musallat ettik de onlar önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önce gelip geçmiş olan cinler ve insanlar için (uygulanan) azap onlara da gerekli olmuştur. Kuşkusuz onlar hüsrana düşenlerdi.
Ahmed Hulusi : Onlar için karînler (şeytanî fikirliler {cin veya ins}) hazırladık ki; (bu yakın arkadaşlar) yapmakta olduklarını ve yapmayı hayal ettikleri arzularını onlara süslü gösterdiler! Cin ve insten, onlardan önce gelip - geçmiş ümmetler hakkındaki hükmü, bunlar aleyhine de hak oldu. . . Muhakkak ki onlar hüsrana uğrayanlardı!
Ahmet Tekin : Biz onlara bir takım arkadaşlar musallat ettik. Onlar, hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, peygamberlere ve kutsal kitaplara itibar etmedikleri, ellerinde değer ölçüleri olmadığı için yaptıkları, yapacakları ne varsa, hepsini kendilerine süsleyip güzel gösterdiler. Kendilerinden önce yaşayıp geçip gitmiş olan cin ve insan topluluklarına uygulanan haklı, gerekçeli ceza hükümleri böylece onlara da uygulandı. Şüphesiz onlar hüsrana uğrayanlardır.
Ahmet Varol : Biz onlara birtakım yakınlar musallat ettik. Onlar, kendilerine önlerindekini ve arkalarındakini süslü gösterdiler. Kendilerinden önce geçmiş olan cin ve insan toplulukları içinde (uygulanan) söz, onlar için de hak oldu. Çünkü onlar hüsrana uğrayanlardı.
Ali Bulaç : Biz onlara birtakım yakın kimseleri 'kabuk gibi üzerlerine kaplattık', onlar da, önlerinde ve arkalarında olanları kendilerine süslü gösterdiler. Cinlerden ve insanlardan kendilerinden önce gelip geçmiş ümmetlerde (yürürlükte tutulan azab) sözü onların üzerine hak oldu. Çünkü onlar, hüsrana uğrayan kimselerdi.
Ali Fikri Yavuz : Biz onlara, (o Mekke müşriklerine) bir takım (şeytanlardan ibaret) dostlar musallat kıldık da bunlar, onlara, hem önlerindeki ahiret işini, hem arkalarındaki dünya işini süsleyi vermişlerdir. Cin ve insanladan kendilerinden önce geçmiş (ve kâfir olmuş) ümmetlerle beraber bunlara da azab vaadi gerçekleşmiştir. Çünkü onlar kendilerine yazık etmişlerdi.
Bekir Sadak : Onlarin yanina bir takim yardakcilar koyariz de gecmislerini geleceklerini onlara guzel gosterirler. Verilen soz, gerek cinlerden ve gerekse insanlardan, gelip gecmis ummetler icinde, onlarin aleyhine gerceklesmistir. Dogrusu onlar husranda idiler. *
Celal Yıldırım : Onlara birtakım yandaşlar hazırlayıp yardakçı olarak gönderdik de öndekilerini (yapmak istediklerini), arkalarındakini (geçmişte yaptıklarını) kendilerine çok çekici ve süslü gösterdiler; cinlerden ve insanlardan gelip geçen ümmetler içinde onların aleyhine de (aynı) söz (=Şanıma yemin olsun ki, Cehennemi cinlerle ve insanlarla dolduracağım, sözü) hakk olmuştur. Gerçekten onlar ziyanda kalmışlardır.
Diyanet İşleri : Biz onların başına birtakım arkadaşlar sardık da bu arkadaşlar onlara geçmişlerini ve geleceklerini süslü gösterdiler. Böylece kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları ile ilgili o söz (azap), onlar için de gerçekleşti. Çünkü onlar ziyana uğrayanlardı.
Diyanet İşleri (eski) : Onların yanına bir takım yardakçılar koyarız da geçmişlerini geleceklerini onlara güzel gösterirler. Verilen söz, gerek cinlerden ve gerekse insanlardan, gelip geçmiş ümmetler içinde, onların aleyhine gerçekleşmiştir. Doğrusu onlar hüsranda idiler.
Diyanet Vakfi : Biz onlara birtakım arkadaşlar musallat ettik de onlar önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önce gelip geçmiş olan cinler ve insanlar için (uygulanan) azap onlara da gerekli olmuştur. Kuşkusuz onlar hüsrana düşenlerdi.
Edip Yüksel : Geçmişlerini ve geleceklerini onlara güzel gösteren birtakım arkadaşları onlara atadık. Kendilerinden önce gelip geçmiş cin ve insan toplumları için gerçekleşen o söz kendileri için de geçerli oldu. Onlar kaybetmişlerdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Biz onlara birtakım arkadaşlar musallat ettik de onlar kendilerine önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini güzel gösterdiler. Böylece kendilerinden önce gelip, geçmiş olan cin ve insan toplulukları hakkındaki, azab sözü onlar için de hak oldu. Doğrusu onların hepsi de kendilerine yazık etmişlerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Hem onlara bir takım yanaşıklar sardırmışızdır da (tebelleş ettirmişizdir de) onlar, kendilerine önlerindekini ve arkalarındakini süsleyivermişlerdir. Cinlerden ve insanlardan kendilerinden önce geçen ümmetler içinde onların aleyhine de (azap) söz(ü) hak olmuştur; çünkü hep kendilerine yazık etmişlerdir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Hem onlara bir takım yanaşıklar saldırmışızdır da onlar, onlara önlerindekini ve arkalarındakini ziynetleyivermişlerdir. Cin ve İnsten önlerinden geçen ümmetler içinde onların aleyhine de söz hakk olmuştur, çünkü hep kendilerine yazık etmişlerdir
Fizilal-il Kuran : Biz onlara birtakım kötü arkadaşlar musallat ettik. Onların önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini onlara gösterdiler. Kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları için uygulanan söz (azap) kendilerine de geçerli olmuştur. Çünkü onlar hüsrana düşenlerdir.
Gültekin Onan : Biz onlara birtakım yakın kimseleri 'kabuk gibi üzerlerine kaplattık', onlar da, önlerinde ve arkalarında olanları kendilerine süslü gösterdiler. Cinlerden ve insanlardan kendilerinden önce gelip geçmiş ümmetlerde [yürürlükte tutulan azab] sözü onların üzerine hak oldu. Çünkü onlar hüsrana uğrayan kimselerdi.
Hakkı Yılmaz : Ve Biz onlara birtakım yaşdaşlarını/İblislerini kabuk gibi üzerlerine kaplattık, onlar da, önlerinde ve arkalarında [tüm çevrelerinde] olanları kendilerine süslü gösterdiler. Gelmiş geçmiş herkesten, kendilerinden önce gelip-geçmiş ümmetlerde yürürlükte olan “Söz” onların üzerine hak oldu. Şüphesiz onlar, zarara/kayba uğrayıp acı çeken kimseler idiler.
Hasan Basri Çantay : Biz onlara bir takım yanaşmaları sebeb yapdık da önlerinde ne var, ardlarında ne varsa onlar bunları süslü gösterdiler. Cinden, insandan kendilerinden evvel geçmiş (ve helak olmuş) ümmetler içinde (işte) bunlara karşı da o söz hak olmuşdur. Çünkü onlar (ın hepsi) hüsrana düşenlerdi.
Hayrat Neşriyat : Onlara (birtakım) arkadaşlar (şeytanlar) musallat ettik de önlerinde ve arkalarında bulunan şeyleri kendilerine süslü gösterdiler; böylece kendilerinden önce gelip geçen cin ve insan toplulukları hakkındaki (azâba dâir) söz, kendi üzerlerine hak oldu. Çünki onlar hüsrâna uğrayanlardı.
İbni Kesir : Biz; onlara bir takım yoldaşlar kattık da önlerindekini ve arkalarındakini onlara süslü gösterdiler. Gerek cinnlerden, gerekse insanlardan kendilerinden önce geçmiş ümmetler içinde aleyhlerinde söz hak olmuştur. Doğrusu onlar, hüsrana uğrayanlardı.
İskender Evrenosoğlu : Onlara yakın arkadaşlar musallat ettik. Böylece önlerinde ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) onlara süslediler. Cinlerden ve insanlardan, onlardan önce gelmiş geçmiş ümmetlerinde üzerine (azap) sözü hak oldu. Muhakkak ki onlar, hüsrana düşmüş olanlardır.
Muhammed Esed : ve (Bize karşı isyankar olduklarından,) onlara (şeytani dürtülerini) öteki kişilikleri (olarak) musallat ettik; ve bunlar, önlerine serilmiş olan ile, bilgi alanlarının dışında kalanı kendilerine güzel gösterdi. Ve böylece, kendilerinden önce gelip geçmiş olan diğer (günahkar) insan ve görünmeyen varlık toplulukları için geçerli olan (ceza) vaadi onlar için de geçerli olacak. Kuşkusuz onlar(ın hepsi) hüsrana uğrayacaktır!
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve onlar için birtakım karinleri musallat ettik. Artık onlar için önlerindekini ve arkalarındakini bezemiş oldular ve onların üzerine de kendilerinden evvel gelip geçen cinden ve insden olan ümmetler arasında o (azaba dair) söz hak olmuş oldu. Şüphe yok ki, onlar hüsrâna uğramış kimseler oldular.
Ömer Öngüt : Biz onlara bir takım arkadaşlar musallat ettik. Onlar önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önce geçmiş olan cin ve insan ümmetleri arasında onlara da o azap sözü hak olmuştu. Çünkü onlar hüsranda idiler.
Şaban Piriş : Onlara yakın arkadaşlar musallat etmiştik de onlara önlerindekini ve arkalarındakini süslü göstermişlerdi. Kendilerinden önce geçmiş cin ve insan toplumlarına gerçekleşen azap sözü, bunlar üzerine de gerçekleşmişti de, onlar, hüsrana uğrayanlar olmuşlardı.
Suat Yıldırım : Biz onların yanına birtakım arkadaşlar katarız. Bunlar, onların önlerinde ve arkalarında ne varsa yaptıkları her türlü işi süsler, cazip gösterirler. Böylece cinlerden ve insanlardan gelmiş geçmiş toplumlar hakkında yürürlükte olan cezalandırma hükmü, onlar hakkında da gerekli olur.Çünkü onların hepsi kendilerini hüsrana atmışlardı.
Süleyman Ateş : Biz onlara birtakım (kötü) arkadaşlar sardırdık. Onların önlerinde ve arkalarında bulunan herşeyi onlara süslü gösterdiler (yaptıkları işlerin güzel olduğunu söylediler). Kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan topluluklarına (uygulanan) söz, kendilerine de gerekli oldu (bunlar da azâbı hak ettiler), çünkü hep ziyanda idiler.
Tefhim-ul Kuran : Biz onlara birtakım yakın kimseleri 'kabuk gibi üzerlerine kaplattık', onlar da, önlerinde ve arkalarında olanları kendilerine süslü gösterdiler. Cinlerden ve insanlardan kendilerinden önce gelip geçmiş ümmetlerde (yürürlükte tutulan azab) sözü onların üzerine hak oldu. Çünkü onlar, hüsrana uğrayanlardı.
Ümit Şimşek : Biz onlara öyle arkadaşlar musallat ettik ki, yaptıkları ve yapacakları ne varsa hepsini onlara hoş gösterdiler. Böylece, kendilerinden önceki cin ve insan topluluklarının başına gelen azap vaadi onlar için de gerçek oldu. Çünkü öncekiler de bunlar gibi hüsrana düşmüş kimselerdi.
Yaşar Nuri Öztürk : Biz onları birtakım yakınlarla/dostlarla çevreleyip sardık da onlar, önlerinde ve arkalarında ne varsa bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önceki cin ve insan ümmetleri için hak olan söz, bunlar aleyhine de hak oldu. Çünkü bunlar, hüsrana uğrayanlardı.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}