Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
|
Kıyamet yaklaştı ve ay ikiye ayrıldı.(54:1)![](/open-icon.png) | |
Onlar, bir mûcize görecek olsalar, yüz çevirirler ve daimi bir büyüdür derler.(54:2)![](/open-icon.png) | |
Ve onlar tekzîp ettiler ve kendi hevâlarına uydular. Halbuki, her iş kararlaşmıştır.(54:3)![](/open-icon.png) | |
Andolsun ki, onlara haberlerden öylesi gelmiştir ki, onda sakındıracak öğüt vardır.(54:4)![](/open-icon.png) | |
Son derecedeki bir hikmettir. Fakat bu korkutucular bir faidebahş olmuyor.(54:5)![](/open-icon.png) | |
Artık sen onlardan yüz çevir. O gün ki dâvetci bir korkunç, nâhoş bir şeye dâvet eder.(54:6)![](/open-icon.png) | |
Gözlerî zeliller olarak kabirlerinden çıkacaklardır. Sanki onlar dağılmış çekirgelerdir.(54:7)![](/open-icon.png) | |
O davet ediciye koşucular olarak kâfirler derler ki: «Bu çok çetin bir gün.»(54:8)![](/open-icon.png) | |
(9-10) Bunlardan evvel Nûh kavmi tekzîp etti. Artık kulumuzu yalancı sandılar ve «Mecnûn,» dediler ve (risâletini tebliğden) vazgeçirilmiş idi. O da Rabbisine dua etti. «Şüphe yok ki, ben mağlubum, artık intikam al!» (diye niyazda bulundu).(54:9)![](/open-icon.png) | |
(11-12) Biz de gök kapılarını bir çok su ile açtık (pek müthiş bir yağmur yağdırdık). Ve yeri de pınarlar halinde fışkırttık. Artık su, takdir edilmiş bir emre binaen birbirine kavuşuverdi.(54:11)![](/open-icon.png) | |
(13-14) Ve O'nu (Nûh'u) levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm'a) bir mükâfaat olarak.(54:13)![](/open-icon.png) | |
(15-16) Ve şanım hakkı için onu (o gemiyi) bir ibret olmak üzere bıraktık fakat hani yâd edip ibret alan? Artık Benim azabım ve korkutmam nasıl imiş?(54:15)![](/open-icon.png) | |
Ve kasem olsun ki, Biz Kur'an'ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı?(54:17)![](/open-icon.png) | |
Âd tekzîp etti, artık azabım ve tehdidlerim nâsıl oldu?(54:18)![](/open-icon.png) | |
(19-20) Şüphe yok ki, Biz onların üzerine uğursuz, devamlı bir günde bir soğuk rüzgar gönderdik. İnsanları koparıyordu. Onlar, sanki dibinden kopmuş hurma kütükleri imişler.(54:19)![](/open-icon.png) | |
(21-22) O halde nâsıl olmuş oldu azabım ve tehditlerim? Ve kasem olsun ki, Biz Kur'an'ı düşünülmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen var mı?(54:21)![](/open-icon.png) | |
(23-24) Semûd (kavmi) korkutucuları tekzîp etti. Dediler ki: «Bizden bir tek beşere mi? Ona mı tâbi olacağız? Şüphe yok ki, biz o vakit elbette bir sapıklık ve çılgınlık içinde bulunmuş oluruz.»(54:23)![](/open-icon.png) | |
(25-26) «O zikir, bizim aramızdan O'nun üzerine mi bırakılmıştır. Hayır. O bir mağrur, fazla yalancıdır.» Yakında bileceklerdir ki, o mağrur, o ziyâde yalancı kim imiş?(54:25)![](/open-icon.png) | |
Şüphe yok ki Biz, onlar için bir fitne olmak üzere o dişi deve göndericileriz. Artık onları gözetle ve sabret.(54:27)![](/open-icon.png) | |
(28-29) Ve onlara haber ver ki, «Muhakkak su, onların aralarında taksimlidir. Her bir içiş için (nöbetinde sahibi) hazır bulunmuş olacaktır.» Artık arkadaşlarını çağırdılar. O da alacağını aldı da (deveyi) sihirleyip öldürdü.(54:28)![](/open-icon.png) | |
(30-31) O halde nasıl olmuş oldu azabım ve tehdidim? Muhakkak ki, onların üzerlerine bir sayha gönderdik. Artık onlar ağıla konmuş kuru ot gibi oldular.(54:30)![](/open-icon.png) | |
Kasem olsun ki, Biz Kur'an'ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı?(54:32)![](/open-icon.png) | |
(33-34) Lût kavmi korkutucuları tekzîp etti. Şüphe yok ki, Biz onların üzerlerine bir şiddetli rüzgar gönderdik. Lût'un âl'i müstesna; onları bir seher vakti kurtardık.(54:33)![](/open-icon.png) | |
Bizim tarafımızdan bir nîmet olarak, işte şükredeni öylece mükâfaatlandırırız.(54:35)![](/open-icon.png) | |
Celâlim hakkı için onları satvetimizin şiddetiyle korkutmuş idi. Fakat onlar bu korkutuş ile şekk ve şüphede bulundular (onu tasdik etmediler).(54:36)![](/open-icon.png) | |
(37-38) Andolsun ki, o misafirlerinden dolayı O'ndan mutalebede bulunmuşlardı. Artık Biz de onların gözlerini silip kör ettik, «Haydin azabımı ve tehditlerimi tadın!» (deyiverdik). Andolsun ki, onları sabahleyin erkenden bir daimi azab yakaladı.(54:37)![](/open-icon.png) | |
(39-40) «Artık azabımı ve tehditlerimi tadın!» (dedik). Kasem olsun ki, Biz Kur'an'ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı?(54:39)![](/open-icon.png) | |
(41-42) Celâlim hakkı için Fir'avun'un âl'ine korkutucular gelmişti. Âyetlerimizin hepsini de tekzîp ettiler, artık Biz de onları bir muktedir azîzin yakalamasıyla yakaladık.(54:41)![](/open-icon.png) | |
Sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitapta bir beraat mi vardır?(54:43)![](/open-icon.png) | |
(44-45) Yoksa Biz yardımlaşır (intikamımızı alabilir) bir cemaatiz mi diyorlar? O cemiyet muhakkak ki, yakında bozulacak ve arkalarını çevireceklerdir.(54:44)![](/open-icon.png) | |
(46-47) Hayır. Onların asıl mev'idleri Kıyamettir. O Kıyamet ise daha dehşetlidir ve daha acıdır. Şüphe yok ki günahkârlar, bir sapıklık ve çılgın ateşler içindedirler.(54:46)![](/open-icon.png) | |
(48-49) O günde ki, yüzleri üzerine o ateş içinde sürükleneceklerdir. (Ve kendilerine) «Tadın cehennemin dokunuşunu!» denilecektir. Muhakkak ki, Biz her şeyi bir kader (muayyen bir ölçü) ile yarattık.(54:48)![](/open-icon.png) | |
Bizim emrimiz de başka değil, ancak birdir, göz ile bir bakış gibidir.(54:50)![](/open-icon.png) | |
Ve şüphe yok ki, sizin emsalinizi helâk ettik, fakat düşünen hani?(54:51)![](/open-icon.png) | |
Ve her neyi yapmış oldular ise defterlerde (kayıtlı)dır.(54:52)![](/open-icon.png) | |
Ve her bir küçük ve büyük, yazılmıştır.(54:53)![](/open-icon.png) | |
Muhakkak ki muttakîler, cennetlerde ve ırmaktadırlar.(54:54)![](/open-icon.png) | |
Bir doğruluk ikametgâhında, gâyet kudret sahibi bir hükümdarın huzurunda (bulunacaklardır).(54:55)![](/open-icon.png) | |