Hayrat Neşriyat Meali |
|
(1-2) Battığı zaman necm’e (o yıldıza) and olsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve azmadı!(53:1) | |
Ve (o, nefsinin) arzu(sun)dan konuşmuyor!(53:3) | |
O (söyledikleri) bildirilen vahiyden başka bir şey değildir.(53:4) | |
(5-6) Kendisine (o vahyi), kuvveleri şiddetli, mükemmel bir akla sâhib olan (Cebrâîl)öğretti. Bunun üzerine (göğe) doğruldu.(53:5) | |
Ve o, (bu mi'râcında) en yüksek ufukta idi.(53:7) | |
(8-9) Sonra (çok perdeler geçerek Rabbine) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki, kab-ı kavseyn (iki yay) kadar veya daha da yakın oldu!(53:8) | |
İşte (Allah) kuluna vahyettiğini, vahyetti.(53:10) | |
(Gözleriyle) gördüğünü, kalb(i) yalanlamadı.(53:11) | |
Onun görmekte olduğu şeyler hakkında, şimdi kendisi ile mücâdele mi ediyorsunuz?(53:12) | |
(13-14) And olsun ki, onu (Cebrâîl’i aslî sûretinde) diğer bir inişte de (mi'râc gecesi), Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında (iken) gördü.(53:13) | |
Ki Cennetü’l-Me’vâ onun yanındadır.(53:15) | |
O zaman Sidre’yi bürümekte olan, bürüyordu.(53:16) | |
(O haşmetli makamda Muhammed’in) göz(ü) ne kaydı, ne de haddini aştı.(53:17) | |
And olsun ki, Rabbisinin delillerinden en büyüğünü gördü.(53:18) | |
(19-20) Peki gördünüz mü o Lât’ı ve Uzzâ’yı ve diğer üçüncüsü Menât’ı?(53:19) | |
Erkek (çocuk) sizin de, dişi O’nun mu?(53:21) | |
O takdirde bu, haksız bir paylaştırmadır.(53:22) | |
Bunlar (bu putlar), sizin ve atalarınızın onlara taktığınız birtakım isimlerden başka bir şey değildir; Allah, onların hakkında hiçbir delil indirmemiştir. (Bu putlara tapanlar) ancakzanna ve nefislerin(in) arzu etmekte olduklarına uyuyorlar. Hâlbuki onlara doğrusu Rableri tarafından hidâyet (peygamber) de gelmiştir.(53:23) | |
Yoksa insan için, ne temennî ederse, var mıdır?(53:24) | |
Fakat son da, ilk de (âhiret de, dünya da) Allah’ındır.(53:25) | |
Göklerde nice melekler vardır ki, Allah’ın dileyeceği ve râzı olacağı kimseler için izin vermesinden sonra olması müstesnâ, onların şefâatleri de hiçbir fayda vermez.(53:26) | |
Şübhesiz ki âhirete îmân etmeyenler, meleklere elbette dişi isimlendirmesi ile isim takarlar.(53:27) | |
Hâlbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sâdece zanna uyuyorlar. Şübhesiz ki zan ise, haktan bir şeyi fayda vermez.(53:28) | |
Öyle ise bizim zikrimizden (Kur’ân’dan) yüz çevirip, dünya hayâtından başka bir şey istemeyen kimselerden, (sen de) yüz çevir!(53:29) | |
İşte onların ilimden erişebilecekleri (son noktaları) budur! Ve şübhe yok ki, yolundan sapanları en iyi bilen ancak Rabbindir, hidâyete erenleri de en iyi bilen O’dur.(53:30) | |
Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah’ındır. (Bütün bunlar,) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezâlandırması, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükâfâtlandırması içindir.(53:31) | |
Onlar ki, (bazen hatâ ederek işledikleri) küçük günahlar hâriç, büyük günahlardan ve fuhşiyâttan (mutlaka) kaçınırlar. Şübhesiz ki Rabbin, mağfireti pek geniş olandır. O sizi, gerek yerden (topraktan) yarattığı zaman, gerekse siz analarınızın karnında bir cenin iken en iyi bilendir. O hâlde nefislerinizi temize çıkarmayın! O, takvâ sâhibi olanı en iyi bilendir.(53:32) | |
(33-34) (Ey Resûlüm!) Şimdi gördün mü (îmandan) yüz çevireni ve az bir şey verip(gerisini) sımsıkı tutanı?(53:33) | |
Gaybın ilmi onun yanında mıdır ki, o (amelinin netîcesini) görüyor (da göze alabiliyor)!(53:35) | |
(36-37) Yoksa Mûsâ’nın ve (ahdine) vefâ gösteren İbrâhîm’in suhûf’unda (onlara indirdiğimiz sahîfelerde, yazılı) olanlar (ona) bildirilmedi mi?(53:36) | |
Ki doğrusu bir günahkâr, başkasının yükünü (günâhını) yüklenmez!(53:38) | |
Ve (yine bildirilmedi mi ki) şübhesiz insan için, (kendi) çalıştığından başkası yoktur!(53:39) | |
Ve elbette çalışması(nın mükâfâtı), ileride (kıyâmet günü mîzanda) görülecektir.(53:40) | |
Sonra ona, en mükemmel karşılıkla mükâfât verilecektir.(53:41) | |
Ve muhakkak ki en son varış, Rabbinedir.(53:42) | |
Şübhesiz ki güldüren ve ağlatan ancak O’dur.(53:43) | |
Yine şübhesiz ki öldüren ve dirilten ancak O’dur.(53:44) | |
(45-46) Hem (rahime) atıldığı zaman bir nutfeden (hakir bir damla sudan süzülmüş hulâsadan) iki eşi, erkeği ve dişiyi yaratan şübhesiz ki O’dur.(53:45) | |
Tekrar diriltmek de şübhesiz O’na âiddir.(53:47) | |
Ve muhakkak ki, zengin eden ve sermâye veren ancak O’dur.(53:48) | |
Hem doğrusu, (o kendisine taptıkları) Şi'râ (yıldızı)nın Rabbi (de) ancak O’dur.(53:49) | |
(50-51) Muhakkak ki O, önceki Âd’ı (Hûd kavmini) de helâk etti. Semûd’u da (O helâk etti); öyle ki (onlardan hiç kimseyi) bırakmadı.(53:50) | |
Daha önce de Nûh kavmini (helâk etmişti). Çünki onlar, daha zâlim ve daha azgın olanların ta kendileriydiler.(53:52) | |
(53-54) (Lût kavmine âid o) alt-üst olan (şehirler)i de kaldırıp yere çaldı. Artık onları ne ile örttü ise, örttü (üzerlerine taş yağdırdı).(53:53) | |
Şimdi Rabbinin ni'metlerinden hangisinde şübheye düşersin?(53:55) | |
Bu (peygamber, Allah’ın azâbından haber veren) önceki korkutuculardan, bir korkutucudur.(53:56) | |
(57-58) O yaklaşan (kıyâmet), yaklaştı! Onu Allah’dan başka ortaya çıkarıcı yoktur.(53:57) | |
(59-60) Şimdi (siz) bu sözden mi (Kur’ân’dan mı) şaşıyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!(53:59) | |
Hem siz (gafillik edip) oyalananlarsınız.(53:61) | |
Haydi Allah’a secde edin ve ibâdet edin!(53:62) | |