Süleyman Ateş Meali |
|
Savurup kaldıranlara,(51:1) | |
(Yağmur) Yüklü (bulut)lara,(51:2) | |
Kolayca akıp gidenlere,(51:3) | |
İş(ler)i taksim edenlere (rızıkları, yağmurları dağıtan güçlere) andolsun ki,(51:4) | |
Size va'dedilen, mutlaka doğrudur.(51:5) | |
Cezâ muhakkak olacaktır.(51:6) | |
(Çeşitli) yolları (yörüngeleri) bulunan göğe andolsun ki,(51:7) | |
Siz, çeşitli söz(ler) içindesiniz.(51:8) | |
Çevrilen, ondan çevriliyor.(51:9) | |
O (çeşitli sözleri) atan yalancılar kahrolsun!(51:10) | |
Onlar aptallık içinde yanılıp durmaktadırlar.(51:11) | |
"Cezâ günü ne zaman?" diye sorarlar.(51:12) | |
O gün onlar ateş üzerinde yakılacaklardır.(51:13) | |
(Kendilerine): "Fitnenizi (fesâdınızın cezâsını) tadın! Acele isteyip durduğunuz şey budur işte!" (denilecek).(51:14) | |
Korunanlar, cennetlerde, çeşme başlarındadırlar;(51:15) | |
Rablerinin, kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar bundan önce güzel davranırlardı.(51:16) | |
Geceleri pek az uyurlardı,(51:17) | |
Seherlerde onlar istiğfar ederlerdi,(51:18) | |
Mallarında dilenci ve yoksul için hak vardı.(51:19) | |
Kesin inanacaklar için yerde nice ibretler vardır.(51:20) | |
Kendi canlarınızda da öyle. Görmüyor musunuz?(51:21) | |
Gökte rızkınız da var, uyarıldığınız (azâb)da var!(51:22) | |
Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki o, sizin konuştuğunuz gibi gerçektir.(51:23) | |
İbrâhim'in ağırlanan konuklarının haberi sana geldi mi?(51:24) | |
Bir zaman onun yanına girmişler: "Selâm" demişlerdi. "Selâm, dedi, (siz) tanınmamış bir topluluk(sunuz)."(51:25) | |
(Konuklarına yemek hazırlamak için) gizlice âilesinin yanına gitti, semiz bir buzağı getirdi.(51:26) | |
Onu, önlerine yaklaştırdı, "Yemez misiniz?" dedi.(51:27) | |
(Yemediklerini görünce) Onlardan içine bir korku düşürdü. "Korkma" dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler.(51:28) | |
Karısı (Sare) çığlık içinde geldi (hayretten elini) yüzüne vurarak: "(Ben) Kısır bir kocakarı(yım, benden nasıl çocuk olur)?" dedi.(51:29) | |
Dediler ki: "Rabbin böyle dedi. O, hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir."(51:30) | |
(İbrâhim): "O halde göreviniz nedir ey elçiler?" dedi.(51:31) | |
Dediler: "Biz suçlu bir kavme gönderildik."(51:32) | |
"Ki onların üzerine çamurdan taş(lar) salalım."(51:33) | |
"Rabbinin katında, haddi aşanlar için işâretlenmiş (taşlar)."(51:34) | |
Orada bulunan mü'minleri çıkardık.(51:35) | |
Zaten orada bir ev (halkın)dan başka müslüman da bulmadık.(51:36) | |
Acı azâbdan korkanlar için orada bir ibret bıraktık.(51:37) | |
Mûsâ'da da (ibret alınacak şeyler vardır). Onu açık bir delil ile Fir'avn'e göndermiştik.(51:38) | |
(Fir'avn ona) Yanını çevirdi ve: "Bu, ya büyücü veya cinlidir" dedi.(51:39) | |
Biz de onu ve askerlerini yakaladık, onları denize attık. (O boğulurken pişmanlıkla) Kendi kendini kınıyordu.(51:40) | |
'Âd (kavmin)de de (ibret alınacak şeyler vardır). Onlara, köklerini kesen bir rüzgâr gönderdik.(51:41) | |
Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, onu kül gibi ediyordu.(51:42) | |
Semûd (kavmin)de de (ibret alınacak şeyler vardır). Onlara: "Bir süreye kadar sefâ sürün" denmişti.(51:43) | |
Rablerinin buyruğuna başkaldırdılar, bu yüzden onlar bakıp dururlarken, onları yıldırım yakaladı.(51:44) | |
(Yurtlarında çöküverdiler) Ne kalkabildiler, ne de (bu duruma) engel olabildiler.(51:45) | |
Daha önce de Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar da yoldan çıkmış bir toplum idiler.(51:46) | |
Göğü sağlam yaptık, biz genişleticiyiz (kudretimiz geniştir, göğü öyle genişleten biziz).(51:47) | |
Yeri biz döşedik, (biz) ne güzel döşeyiciyiz.(51:48) | |
Her şeyden iki çift (erkek dişi) yarattık ki düşünüp öğüt alasınız.(51:49) | |
"O halde Allâh'a kaçın, ben size O'nun tarafından görevlendirilmiş apaçık bir uyarıcıyım."(51:50) | |
"Allâh ile beraber başka tanrılar uydurmayın. Ben size O'nun tarafından görevlendirilmiş apaçık bir uyarıcıyım."(51:51) | |
İşte böyle, onlardan önce de ne kadar elçi geldiyse mutlaka: "Büyücü veya cinlenmiş" dediler.(51:52) | |
Bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki hep aynı şeyi söylüyorlar)? Doğrusu, onlar azgın bir topluluktur.(51:53) | |
Onlardan yüz çevir, sen kınanacak değilsin.(51:54) | |
Ama yine de hatırlat, çünkü hatırlatmak inananlara yararlıdır.(51:55) | |
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.(51:56) | |
Ben onlardan rızık istemiyorum, beni beslemelerini de istemiyorum.(51:57) | |
Şüphesiz rızık veren, sağlam kuvvet sâhibi olan ancak Allah'tır.(51:58) | |
Muhakkak ki, bu zulmedenlerin de (geçmiş) arkadaşlarının payı gibi bir azâb payı vardır, (ötekilerin başına gelen azâb gibi bir azâb bunların da başına gelecektir), acele etmesinler.(51:59) | |
Uyarıldıkları günlerinden dolayı vay o kâfirlerin haline!(51:60) | |