» 40 / Mü’min  77:

Kuran Sırası: 40
İniş Sırası: 60
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85

 » 40 / Mü’min  Suresi: 77
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَاصْبِرْ (FEṦBR) = feSbir : artık sabret
2. إِنَّ (ÎN) = inne : şüphesiz
3. وَعْدَ (VAD̃) = veǎ'de : va'di (sözü)
4. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'ın
5. حَقٌّ (ḪG) = Haḳḳun : gerçektir
6. فَإِمَّا (FÎME) = fe immā : ya
7. نُرِيَنَّكَ (NRYNK) = nuriyenneke : sana gösteririz
8. بَعْضَ (BAŽ) = beǎ'De : bir kısmını
9. الَّذِي (ELZ̃Y) = lleƶī : şeylerin
10. نَعِدُهُمْ (NAD̃HM) = neǐduhum : onları tehdidettiğimiz
11. أَوْ (ÊV) = ev : yahut
12. نَتَوَفَّيَنَّكَ (NTVFYNK) = neteveffeyenneke : seni vefat ettiririz
13. فَإِلَيْنَا (FÎLYNE) = feileynā : sonunda bize
14. يُرْجَعُونَ (YRCAVN) = yurceǔne : döndürüleceklerdir
artık sabret | şüphesiz | va'di (sözü) | Allah'ın | gerçektir | ya | sana gösteririz | bir kısmını | şeylerin | onları tehdidettiğimiz | yahut | seni vefat ettiririz | sonunda bize | döndürüleceklerdir |

[ṦBR] [] [VAD̃] [] [ḪGG] [] [REY] [BAŽ] [] [VAD̃] [] [VFY] [] [RCA]
FEṦBR ÎN VAD̃ ELLH ḪG FÎME NRYNK BAŽ ELZ̃Y NAD̃HM ÊV NTVFYNK FÎLYNE YRCAVN

feSbir inne veǎ'de llahi Haḳḳun fe immā nuriyenneke beǎ'De lleƶī neǐduhum ev neteveffeyenneke feileynā yurceǔne
فاصبر إن وعد الله حق فإما نرينك بعض الذي نعدهم أو نتوفينك فإلينا يرجعون

 » 40 / Mü’min  Suresi: 77
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فاصبر ص ب ر | ṦBR FEṦBR feSbir artık sabret "So be patient;"
إن | ÎN inne şüphesiz indeed,
وعد و ع د | VAD̃ VAD̃ veǎ'de va'di (sözü) (the) Promise
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah
حق ح ق ق | ḪGG ḪG Haḳḳun gerçektir (is) true.
فإما | FÎME fe immā ya And whether
نرينك ر ا ي | REY NRYNK nuriyenneke sana gösteririz We show you
بعض ب ع ض | BAŽ BAŽ beǎ'De bir kısmını some
الذي | ELZ̃Y lleƶī şeylerin (of) what
نعدهم و ع د | VAD̃ NAD̃HM neǐduhum onları tehdidettiğimiz We have promised them
أو | ÊV ev yahut or
نتوفينك و ف ي | VFY NTVFYNK neteveffeyenneke seni vefat ettiririz We cause you to die,
فإلينا | FÎLYNE feileynā sonunda bize then to Us
يرجعون ر ج ع | RCA YRCAVN yurceǔne döndürüleceklerdir they will be returned.

40:77 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

artık sabret | şüphesiz | va'di (sözü) | Allah'ın | gerçektir | ya | sana gösteririz | bir kısmını | şeylerin | onları tehdidettiğimiz | yahut | seni vefat ettiririz | sonunda bize | döndürüleceklerdir |

[ṦBR] [] [VAD̃] [] [ḪGG] [] [REY] [BAŽ] [] [VAD̃] [] [VFY] [] [RCA]
FEṦBR ÎN VAD̃ ELLH ḪG FÎME NRYNK BAŽ ELZ̃Y NAD̃HM ÊV NTVFYNK FÎLYNE YRCAVN

feSbir inne veǎ'de llahi Haḳḳun fe immā nuriyenneke beǎ'De lleƶī neǐduhum ev neteveffeyenneke feileynā yurceǔne
فاصبر إن وعد الله حق فإما نرينك بعض الذي نعدهم أو نتوفينك فإلينا يرجعون

[ص ب ر] [] [و ع د] [] [ح ق ق] [] [ر ا ي] [ب ع ض] [] [و ع د] [] [و ف ي] [] [ر ج ع]

 » 40 / Mü’min  Suresi: 77
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فاصبر ص ب ر | ṦBR FEṦBR feSbir artık sabret "So be patient;"
Fe,Elif,Sad,Be,Re,
80,1,90,2,200,
REM – prefixed resumption particle
V – 2nd person masculine singular imperative verb
الفاء استئنافية
فعل أمر
إن | ÎN inne şüphesiz indeed,
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب
وعد و ع د | VAD̃ VAD̃ veǎ'de va'di (sözü) (the) Promise
Vav,Ayn,Dal,
6,70,4,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
حق ح ق ق | ḪGG ḪG Haḳḳun gerçektir (is) true.
Ha,Gaf,
8,100,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
فإما | FÎME fe immā ya And whether
Fe,,Mim,Elif,
80,,40,1,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
EXL – explanation particle
الفاء عاطفة
حرف تفصيل
نرينك ر ا ي | REY NRYNK nuriyenneke sana gösteririz We show you
Nun,Re,Ye,Nun,Kef,
50,200,10,50,20,
V – 1st person plural (form IV) imperfect verb
EMPH – emphatic suffix nūn
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع والنون للتوكيد والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بعض ب ع ض | BAŽ BAŽ beǎ'De bir kısmını some
Be,Ayn,Dad,
2,70,800,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
الذي | ELZ̃Y lleƶī şeylerin (of) what
Elif,Lam,Zel,Ye,
1,30,700,10,
REL – masculine singular relative pronoun
اسم موصول
نعدهم و ع د | VAD̃ NAD̃HM neǐduhum onları tehdidettiğimiz We have promised them
Nun,Ayn,Dal,He,Mim,
50,70,4,5,40,
V – 1st person plural imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
أو | ÊV ev yahut or
,Vav,
,6,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
نتوفينك و ف ي | VFY NTVFYNK neteveffeyenneke seni vefat ettiririz We cause you to die,
Nun,Te,Vav,Fe,Ye,Nun,Kef,
50,400,6,80,10,50,20,
V – 1st person plural (form V) imperfect verb
EMPH – emphatic suffix nūn
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع والنون للتوكيد والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فإلينا | FÎLYNE feileynā sonunda bize then to Us
Fe,,Lam,Ye,Nun,Elif,
80,,30,10,50,1,
REM – prefixed resumption particle
P – preposition
PRON – 1st person plural object pronoun
الفاء استئنافية
جار ومجرور
يرجعون ر ج ع | RCA YRCAVN yurceǔne döndürüleceklerdir they will be returned.
Ye,Re,Cim,Ayn,Vav,Nun,
10,200,3,70,6,50,
V – 3rd person masculine plural passive imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع مبني للمجهول والواو ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَاصْبِرْ: artık sabret | إِنَّ: şüphesiz | وَعْدَ: va'di (sözü) | اللَّهِ: Allah'ın | حَقٌّ: gerçektir | فَإِمَّا: ya | نُرِيَنَّكَ: sana gösteririz | بَعْضَ: bir kısmını | الَّذِي: şeylerin | نَعِدُهُمْ: onları tehdidettiğimiz | أَوْ: yahut | نَتَوَفَّيَنَّكَ: seni vefat ettiririz | فَإِلَيْنَا: sonunda bize | يُرْجَعُونَ: döndürüleceklerdir |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فاصبر FEṦBR artık sabret | إن ÎN şüphesiz | وعد WAD̃ va'di (sözü) | الله ELLH Allah'ın | حق ḪG gerçektir | فإما FÎME ya | نرينك NRYNK sana gösteririz | بعض BAŽ bir kısmını | الذي ELZ̃Y şeylerin | نعدهم NAD̃HM onları tehdidettiğimiz | أو ÊW yahut | نتوفينك NTWFYNK seni vefat ettiririz | فإلينا FÎLYNE sonunda bize | يرجعون YRCAWN döndürüleceklerdir |
Kırık Meal (Okunuş) : |feSbir: artık sabret | inne: şüphesiz | veǎ'de: va'di (sözü) | llahi: Allah'ın | Haḳḳun: gerçektir | fe immā: ya | nuriyenneke: sana gösteririz | beǎ'De: bir kısmını | lleƶī: şeylerin | neǐduhum: onları tehdidettiğimiz | ev: yahut | neteveffeyenneke: seni vefat ettiririz | feileynā: sonunda bize | yurceǔne: döndürüleceklerdir |
Kırık Meal (Transcript) : |FEṦBR: artık sabret | ÎN: şüphesiz | VAD̃: va'di (sözü) | ELLH: Allah'ın | ḪG: gerçektir | FÎME: ya | NRYNK: sana gösteririz | BAŽ: bir kısmını | ELZ̃Y: şeylerin | NAD̃HM: onları tehdidettiğimiz | ÊV: yahut | NTVFYNK: seni vefat ettiririz | FÎLYNE: sonunda bize | YRCAVN: döndürüleceklerdir |
Abdulbaki Gölpınarlı : Artık sabret, şüphe yok ki Allah'ın vaadi gerçektir. Derken ya onlara vaadettiğimiz şeylerin bâzısını göstereceğiz sana, yahut da seni öldüreceğiz, derken hepsi de dönüp tapımıza gelecekler.
Adem Uğur : Onun için (Resûlüm), sen sabret! Şüphesiz Allah'ın vâdi gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz, yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa onlar bize döneceklerdir.
Ahmed Hulusi : Sabret! Muhakkak ki Allâh'ın vaadi Hak'tır! Onlara vadettiğimizin bazısını sana göstersek de yahut (görmeden) seni vefat ettirirsek de (farketmez); (nasıl olsa) onlar bize rücu ettirilecekler.
Ahmet Tekin : Sabrederek mücadeleye devam et. Allah’ın va’di haktır, doğrudur. Onları tehdit ettiğimiz azâbın bir kısmını, ya sana gösteririz, yahut senin ruhunu daha önce alarak ölümünü gerçekleştiririz. Nasıl olsa bizim huzurumuza getirilerek hesaba çekilecekler.
Ahmet Varol : Şu halde sen sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Onlara vaadettiklerimizin bir kısmını sana göstersek de senin dünya hayatını sona erdirsek de, sonuçta bize döndürülürler.
Ali Bulaç : Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Sonunda ya onlara va'd ettiğimiz (azab)ın bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar bize döndürülecekler.
Ali Fikri Yavuz : Onun için (Ey Rasûlüm, kâfirlerin eziyetlerine) sabret. Elbette Allah’ın (sana olan zafer) vaadi bir gerçektir. Artık onlara vaad ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, yahud seni kendimize alsak da muhakkak onlar döndürülüp bize getirilecekler.
Bekir Sadak : Sabret; suphesiz Allah'in verdigi soz gercektir. Onlara soz verdigimiz azabin bir kismini sana gosteririz veya seni oldururuz, nasil olsa onlarin donusu Bizedir.
Celal Yıldırım : (Ey Peygamber!) Sabret Şüphesiz ki, Allah'ın va'di hakktır Sana va'dettiğimizin bir kısmını el bette göstereceğiz veya senin ruhu nu alacağız. (Nasılsa) onların dönü şü bize olacaktır.
Diyanet İşleri : Sen sabret! Şüphesiz Allah’ın verdiği söz gerçektir. Onları tehdit ettiğimiz azâbın bir kısmını sana göstersek de (ya da göstermeden önce) seni vefât ettirsek de, sonunda onlar bize döndürüleceklerdir.
Diyanet İşleri (eski) : Sabret; şüphesiz Allah'ın verdiği söz gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya seni öldürürüz, nasıl olsa onların dönüşü Bizedir.
Diyanet Vakfi : Onun için (Resûlüm), sen sabret! Şüphesiz Allah'ın vâdi gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz, yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa onlar bize döneceklerdir.
Edip Yüksel : Öyleyse sabret; ALLAH'ın sözü gerçektir. Onlara söz verdiğimiz (cezalandırmanın) bir kısmını sana göstersek de, ondan önce hayatına son versek de, onlar bize döndürüleceklerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ey Muhammed! Sen sabret, şüphesiz Allah'ın vaadi haktır, mutlaka gerçekleşecektir. Onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana göstersek de veya seni vefat ettirsek de onlar mutlaka döndürülüp bize getirileceklerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Onun için, sabret. Allah'ın va'di gerçektir, mutlaka olacaktır. Artık onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana göstersek de veya seni kendimize alsak da onlar mutlaka döndürülüp Bize getirileceklerdir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Onun için sabret! Allahın va'di haktır, muhakkak olacaktır. Artık onlara ettiğimiz vaîdin ba'zısını sana göstersek de yâhud seni kendimize alsak da onlar mutlak döndürülüp bize getirilecekler.
Fizilal-il Kuran : Ey Muhammed! Sabret, şüphesiz Allah'ın verdiği söz gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya seni öldürürüz, nasıl olsa onların dönüşü Bize'dir.
Gültekin Onan : Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Tanrı'nın vaadi haktır. Sonunda ya onlara vaad ettiğimiz (azab)ın bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar bize döndürülecekler.
Hakkı Yılmaz : "Artık sen sabret, şüphesiz Allah'ın vaadi haktır. Artık onlara yapıp durduğumuz tehdidin bir kısmını sana göstersek de veya seni vefat ettirsek; geçmişte yaptıklarını ve yapman gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırsak da onlar, yalnızca Bize döndürüleceklerdir. "
Hasan Basri Çantay : Onun için sen (Habîbim) sabret. Şübhesiz Allahın va'di bir gerçekdir. Binnetîce ya onlara etmekde olduğumuz tehdîdi (n tehakkukunu) kısmen sana göstereceğiz, yahud seni kendimize alacağız. Nihayet onlar ancak bize döndürülüb getirileceklerdir.
Hayrat Neşriyat : (Habîbim, yâ Muhammed!) Artık sabret! Çünki Allah’ın va'di haktır. Böylece onları tehdîd ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana göstersek de, yâhut (göstermeden) seni vefât ettirsek de, sonunda (onlar) ancak bize döndürüleceklerdir.
İbni Kesir : Şu halde sen; sabret. Muhakkak ki Allah'ın vaadi haktır. Onlara vaadettiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya senikendimize alırız. Nihayet onların dönüşü ancak Bizedir.
İskender Evrenosoğlu : Öyleyse sabret. Muhakkak ki Allah'ın vaadi haktır. Onlara vaadettiklerimizin (azabın), bir kısmını sana gösteririz veya seni (daha önce) öldürürüz. Sonunda onlar Bize döndürülecekler.
Muhammed Esed : Sen, sıkıntılara karşı sabırlı ol, çünkü Allah'ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir. Ve şu (hakikati inkar ede)nler için hazırladıklarımızı sana ister (bu dünyada) gösterelim, ister (bunların gerçekleşmesinden önce) seni ölüme götürelim, (unutma ki, sonunda,) onlar Bize döndürüleceklerdir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Artık sabret. Allah'ın vaadi, şüphe yok ki, hakdır. Onlara olan vaadimizin bazısını sana göstereceğiz veya senin ruhunu alacağız, nihâyet Bize döndürüleceklerdir.
Ömer Öngüt : Resulüm! Onun için sen sabret! Allah'ın vaadi şüphesiz ki gerçektir. Onlara vâdettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de veya seni alsak da, nihayet onların dönüşü bize olacaktır.
Şaban Piriş : Sabret, kuşkusuz Allah’ın vaadi haktır. Biz onlara vaat ettiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz, ya da seni vefat ettiririz. Ama neticede onlar, bize döndürüleceklerdir.
Suat Yıldırım : Sabret! Çünkü Allah’ın vâdi gerçektir. Biz onlara vâd ettiğimizin bir kısmını sana göstersek de, yahut senin ruhunu yanımıza alsak da, onlar mutlaka sonunda dönüp huzurumuza geleceklerdir.
Süleyman Ateş : Sabret, Allâh'ın sözü gerçektir. Onları tehdit ettiğimiz şeylerin bir kısmını ya sana gösteririz yahut seni daha önce vefat ettiririz. (Sonunda) onlar bize döndürüleceklerdir.
Tefhim-ul Kuran : Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Sonunda ya onlara va'd ettiğimiz (azab)ın bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar bize döndürülecekler.
Ümit Şimşek : Sabret; Allah'ın vaadi gerçektir. İster onlara vaad ettiklerimizden bir kısmını sana gösterelim, ister daha önce seni vefat ettirelim, sonunda hepsinin döneceği yer Bizim huzurumuzdur.
Yaşar Nuri Öztürk : Sen sabret! Çünkü Allah'ın vaadi haktır. Onları tehdit ettiğimiz şeyin bir kısmını belki sana gösteririz, belki de seni vefat ettiririz. Sonunda onlar bize döndürülecekler.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}