Ali Bulaç Meali |
|
Surat astı ve yüz çevirdi;(80:1) | |
Kendisine o kör geldi diye.(80:2) | |
Nerden biliyorsun; belki o, temizlenip arınacak?(80:3) | |
Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.(80:4) | |
Fakat kendini müstağni gören (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını sanan) ise,(80:5) | |
İşte sen, onda 'yankı uyandırmaya' çalışıyorsun.(80:6) | |
Oysa, onun temizlenip arınmasından sana ne?(80:7) | |
Ama koşarak sana gelen ise,(80:8) | |
Ki o, 'içi titreyerek korkar' bir durumdadır;(80:9) | |
Sen ona aldırış etmeden oyalanıyorsun.(80:10) | |
Hayır; çünkü o (Kur'an), bir öğüttür.(80:11) | |
Artık dileyen, onu 'düşünüp öğüt alsın.'(80:12) | |
O (Kur'an), 'şerefli/üstün' sahifelerdedir.(80:13) | |
Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış.(80:14) | |
Katiplerin ellerinde.(80:15) | |
(Ki onlar,) Üstün değerli, 'iyilik ve dürüstlük sembolü.'(80:16) | |
Kahrolası insan, ne kadar nankördür.(80:17) | |
(Allah) Onu hangi şeyden yarattı?(80:18) | |
Bir damla sudan yarattı da onu 'bir ölçüyle biçime soktu.'(80:19) | |
Sonra ona yolu kolaylaştırdı.(80:20) | |
Sonra onu öldürdü, böylece kabre gömdürdü.(80:21) | |
Sonra dilediği zaman onu diriltir.(80:22) | |
Hayır; ona (Allah'ın) emrettiğini yerine getirmedi.(80:23) | |
Bir de insan, yediğine bir bakıversin;(80:24) | |
Biz şüphesiz, suyu akıttıkça akıttık,(80:25) | |
Sonra yeri yardıkça yardık;(80:26) | |
Böylece onda taneler bitirdik,(80:27) | |
Üzümler, yoncalar,(80:28) | |
Zeytinler, hurmalar,(80:29) | |
Boyları birbiriyle yarışan ve içiçe girmiş ağaçlı bahçeler.(80:30) | |
Meyveler ve otlaklıklar,(80:31) | |
Size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere.(80:32) | |
Fakat 'kulakları patlatırcasına olan o gürleme' geldiği zaman,(80:33) | |
Kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar;(80:34) | |
Annesinden ve babasından,(80:35) | |
Eşinden ve çocuklarından,(80:36) | |
O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır.(80:37) | |
O gün, öyle yüzler vardır ki apaydınlıktır;(80:38) | |
Güler ve sevinç içindedir.(80:39) | |
Ve o gün, öyle yüzler de vardır ki üzerini toz bürümüştür.(80:40) | |
Bir karartı sarıp kaplamıştır.(80:41) | |
İşte onlar da, kafir, facir olanlardır.(80:42) | |