Ahmed Hulusi Meali |
|
Şiddetli güç (kuvvesi; Mars);(79:1) | |
Yumuşakça götüren (kuvve; Güneş),(79:2) | |
(Yörüngelerinde) yüzüp yüzüp giden (kuvveler; Satürn - Jüpiter),(79:3) | |
Yarışıp öne geçen (kuvveler; Merkür - Venüs),(79:4) | |
Hükmü tedbir edenlere (açığa çıkaran kuvveler; AY), (Bu âyetlerin 'yıldızlara işaret ettiği yorumu' Hasan Basri ve İmam Razi'ye ait olup, paylaştığım anlayıştır. A. H. )(79:5) | |
O süreçte Racife (vefat sarsıntısı; zelzele) sarsar.(79:6) | |
Onu Radife (bâ's; yeni ruh bedenle yaşama başlayış) izler.(79:7) | |
O süreçte (bazı) bilinçler şok olur!(79:8) | |
Onların görüşleri şaşkın, eziktir!(79:9) | |
Hâlâ diyorlar: "Gerçekten biz ilk hâlimize (toprak olduktan sonra hayata) geri döndürülür müyüz; bâ's var mı?"(79:10) | |
"Çürüyüp dağılmış kemikler olduğumuzda mı?"(79:11) | |
"İşte bu, o takdirde (yaşamın devam etmesi) hüsranlı bir geri dönüştür" dediler.(79:12) | |
Oysa o tek bir komuttur!(79:13) | |
Bir de bakarsın ki onlar geniş alandadırlar!(79:14) | |
Musa'nın olayı sana ulaştı mı?(79:15) | |
Hani Onun Rabbi Ona, (Bi-)mukaddes vadi Tuva'da hitap etti:(79:16) | |
"Git Firavun'a! Muhakkak ki o azgınlaştı!"(79:17) | |
"De ki: Arınıp saflaşmaya ne dersin?"(79:18) | |
"Seni Rabbine erdirmeme? (Azameti karşısında) haşyet duyarsın!"(79:19) | |
Derken ona büyük mucizeyi gösterdi!(79:20) | |
(Firavun) yalanladı ve isyan etti.(79:21) | |
Sonra koşarak ardına döndü.(79:22) | |
Akabinde topladı, seslendi:(79:23) | |
"Ben, sizin en âlâ Rabbinizim!" dedi. (Kadim Hakikat bilgisini elde eden Firavun, bunu şuurun sınırsız kuşatıcılığıyla tüm varlıkta müşahedesi yerine; bilincine yükleyerek bedenselliğine vermiş; bilinç varlığına tanrısallık vermiş ve bedenselliğinde dilediğini yapma noktasına yani nefs-i emmâre yaşamına düşmüştü. Bu yüzdendir ki Musa a. s. ona hakikat bilgisini aktarmak yerine, yani Allâh'a iman yerine, Rabb-ül âlemîn'e iman noktasına çekerek uyarı yapmıştı. Yani tüm varlıkta tedbir eden Esmâ mertebesine dikkatini çekerek hayalindeki vahdeti, bilinç - beden boyutunda yaşayarak birimselliğiyle sınırlamak yerine; şuur boyutunda tüm varlığa yaygın Esmâ mânâları çıkışına iman etmesini teklif etmişti. A. H. )(79:24) | |
Bunun üzerine Allâh, onu sonsuz yaşam boyutunun ve öndekinin (dünyanın) ibret verici azabı ile yakaladı.(79:25) | |
Muhakkak ki bunda haşyete ermiş kimseler için elbette bir ibret vardır!(79:26) | |
Sizin yaratılışınız mı zorlu yoksa Semâ mı? (Ki Allâh) onu bina etti!(79:27) | |
Onun sınırlarını yükseltti de onu tesviye etti (işlevini yerine getireceği özelliklere göre oluşturdu)!(79:28) | |
Onun gecesini kararttı, onun gündüzünü aydınlattı.(79:29) | |
İşte bundan sonra arzı yayıp döşedi.(79:30) | |
Ondan onun suyunu ve mer'asını çıkardı(ğı hâlde).(79:31) | |
Dağlara gelince, onları demir atmış gibi dikip sâbitledi.(79:32) | |
Sizin ve en'amınızın (hayvanlar) yararlanması için.(79:33) | |
Et Tammet'ül Kübra (karşı konulmaz olay - ölüm tadılıp yeni yaşam) başladığında.(79:34) | |
O süreçte insan çalışmalarının getirisinin ne olacağını hatırlar!(79:35) | |
Görüşü açılan (göz sınırlaması olmadan gören) için cehennem bâriz (apaçık) karşısındadır!(79:36) | |
Azıp kural tanımayana,(79:37) | |
Dünya zevkleri için yaşamayı seçene gelince;(79:38) | |
Muhakkak ki yakıcı ortam mekânı olur!(79:39) | |
Rabbinin makamından korkan ve nefsini boş geçici sonsuzlukta hiçbir getirisi olmayan davranışlardan koruyana gelince;(79:40) | |
Muhakkak ki cennet, barınağın ta kendisidir.(79:41) | |
Sana O Saat'ten soruyorlar: Onun gelip çatması ne zaman, diye.(79:42) | |
(Oysa) onun bilgisi sende ne arar!(79:43) | |
Onun sonu rabbinedir.(79:44) | |
Sen ancak O'ndan haşyet duyan kimsenin uyarıcısısın!(79:45) | |
Onu gördükleri süreçte, sanki onlar (dünyada) hiç kalmamışlardır! Ancak bir Aşiyye (Güneş'in ufukta batma süresi) yahut onun battıktan sonraki kalan aydınlık süresi kadar dünyada yaşamış olduklarını sanırlar.(79:46) | |