Hasan Basri Çantay Meali |
|
O hak olan (kıyamet), (69:1) | |
nedir o hak olan (kıyamet)? (69:2) | |
O gerçek (kıyamet) i sana hangi şey bildirdi? (69:3) | |
Semuud ile Aad (kavmleri ta yüreklerinde) patlayacak olan o kıyameti tekzîb etdi (ler). (69:4) | |
Semuud'a gelince: Onlar hadden aşırı (korkunç bir ses) ile helak edildiler, (69:5) | |
Aad'e gelince: Onlar da uğultulu, azgın bir fırtına ile helak edildiler. (69:6) | |
(Allah) onu yedi gece, sekiz gün ardı ardınca üzerlerine musallat etdi, öyle ki (eğer sen de haazır olsaydın) o kavmin (bu müddet) içinde (nasıl) olub yıkıldığını görürdün. Sanki onlar, içleri bomboş hurma kütükleri idiler. (69:7) | |
Şimdi onlardan bir kalan görüyor musun? (69:8) | |
Fir'avn da, ondan öncekiler de, altüst olan (kasaba) lar (halkı) da hep o hataayı (meydana) getirdiler (irtikâb etdiler). (69:9) | |
Öyle ki (her ümmet) Rablerinin peygamberine isyan etdiler. Bundan dolayı O da kendilerini fazla bir şiddetle yakalayıverdi. (69:10) | |
Hakıykat, (her yanı) su basdığı (mu'tâd haddini aşdığı) zaman sizi gemide biz taşıdık. (69:11) | |
Onu sizin için bir öğüt ve ibret yapalım, onu belleyen kulaklar da bellesin diye. (69:12) | |
Artık «Suur» a birinci üfürülüşle üfürüldüğü zaman, (69:13) | |
yerle dağlar yerlerinden kaldırılıb da yekdiğerine bir çarpışla hepsi toz haaline geldiği (zaman). (69:14) | |
İşte o zaman olan olmuş (kıyamet kopmuş) dur. (69:15) | |
Gök de yarılmış ve artık o, o gün za'fa düşmüşdür. (69:16) | |
Melek (ler) ise onun bucaklarındadır. O gün Rabbinin arşını (bucaklardakilerin) üstlerinde bulunan sekiz (melek) yüklenir. (69:17) | |
O gün (huzuura) arz olunacaksınız, (öyle ki) size âid hiçbir sır gizli kalmayacak. (69:18) | |
Artık kitabı sağ eline verilmiş olan kişiye gelince, der ki: «Alın, okuyun kitabımı». (69:19) | |
«Çünkü ben hakıykaten hisâbıma kavuşacağımı (kuvvetle) zannetmişdim». (69:20) | |
İşte o, hoşnud bir hayât içindedir, (69:21) | |
yüksek bir cennetde. (69:22) | |
(O cennetin) çabucak devşirilecek (meyve) leri (her durumda erilebilir derecede) yakındır. (69:23) | |
«(Dünyâda) geçmiş günlerde takdim etdiğiniz (iyi amellerin karşılığı olarak afiyetle yeyin, için». (69:24) | |
Kitabı sol eline verilmiş olan kişiye gelince, o da der ki, «Ah keşki benim kitabım verilmeseydi». (69:25) | |
«Hisâbımın da ne olduğunu bilmeseydim». (69:26) | |
«Ah keşki o (ölüm, hayâtıma) kat'î bir son verici olsaydı». (69:27) | |
«Malım bana bir fâide vermedi». (69:28) | |
«(Bütün) saltanatım benden ayrılıb mahvoldu». (69:29) | |
(Allah buyurur:) «Tutun onu da (ellerini, boynunu) bağlayın». (69:30) | |
«Sonra onu o alevli ateşe atın». (69:31) | |
«(Bundan) sonra da onu, yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde, oraya sokun». (69:32) | |
«Çünkü o, O büyük Allaha inanmazdı». (69:33) | |
«(kendisi) yoksula yemek (yedirmek şöyle dursun, başkalarını da) vermiye teşvıyk etmezdi», (69:34) | |
«Onun için bugün burada kendisine (acıyacak) hiçbir yakın (ve dost) yokdur». (69:35) | |
«Ğıslîn» den başka yiyecek de yokdur, (69:36) | |
«Ki onu (bilerek) hataa eden (kâfir) lerden başkası yemez». (69:37) | |
(38-39) (Demek ki iş müşriklerin sandığı gibi değildir, zaahirdir). Neler görüyor, neler görmüyorsanız (onların hepsine) andederim ki, (69:38) | |
Muhakkak o (Kur'an) Allah indinde çok şerefli peygamberin katî sözüdür. (69:40) | |
O, bir şâir sözü değildir. Ne az inanır (adamlar) sınız siz! (69:41) | |
(O), bir kâhin sözü de değildir. Siz ne az düşünür (adamlar)sınız! (69:42) | |
(O), âlemlerin Rabbinden indirilmedir. (69:43) | |
Eğer (peygamber söylemediğimiz) ba'zı sözleri bize karşı kendiliğinden uydurmuş olsaydı, (69:44) | |
Elbette onun sağ elini (kuvvet ve kudretini) alıverdik, (69:45) | |
sonra da, hiç şübhesiz, onun kalb damarını koparırdık. (69:46) | |
O vakit sizden hiçbiriniz buna mâni de olamazdınız. (69:47) | |
Şübhesiz ki o (Kur'an) (fenâlıkdan) korunanlar için kat'î bir öğütdür. (69:48) | |
İçinizde yalan sayanlar bulunduğunu elbet biz de biliyoruz. (69:49) | |
Muhakkak ki o (Kur'an) kâfirlere karşı (kaçınılmaz) bir hasretdir. (69:50) | |
Hiç şüphesiz ki o (Kur'an) kat'î bilginin tam gerçeğidir. (69:51) | |
O halde O büyük Rabbini, kendi adiyle, tesbîh (ve tenzîh) et. (69:52) | |