» 60 / Mümtehine  1:

Kuran Sırası: 60
İniş Sırası: 91
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13

 » 60 / Mümtehine  Suresi: 1
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. يَا (YE) = yā : EY/HEY/AH
2. أَيُّهَا (ÊYHE) = eyyuhā : SİZ!
3. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseler
4. امَنُوا ( ËMNVE) = āmenū : inanan(lar)
5. لَا (LE) = lā :
6. تَتَّخِذُوا (TTḢZ̃VE) = tetteḣiƶū : edinmeyin
7. عَدُوِّي (AD̃VY) = ǎduvvī : benim düşmanımı
8. وَعَدُوَّكُمْ (VAD̃VKM) = ve ǎduvve kum : ve sizin düşmanınızı
9. أَوْلِيَاءَ (ÊVLYEÙ) = evliyā'e : dostlar
10. تُلْقُونَ (TLGVN) = tulḳūne : siz iletiyorsunuz
11. إِلَيْهِمْ (ÎLYHM) = ileyhim : onlara
12. بِالْمَوَدَّةِ (BELMVD̃T) = bil-meveddeti : sevgi
13. وَقَدْ (VGD̃) = veḳad : halbuki
14. كَفَرُوا (KFRVE) = keferū : onlar inkar ettiler
15. بِمَا (BME) = bimā : şeyi
16. جَاءَكُمْ (CEÙKM) = cā'ekum : size gelen
17. مِنَ (MN) = mine : -tan
18. الْحَقِّ (ELḪG) = l-Haḳḳi : hak-
19. يُخْرِجُونَ (YḢRCVN) = yuḣricūne : (yurdunuzdan) çıkardılar
20. الرَّسُولَ (ELRSVL) = r-rasūle : Elçiyi
21. وَإِيَّاكُمْ (VÎYEKM) = ve iyyākum : ve sizi
22. أَنْ (ÊN) = en : dolayı
23. تُؤْمِنُوا (TÙMNVE) = tu'minū : inandığınızdan
24. بِاللَّهِ (BELLH) = billahi : Allah'a
25. رَبِّكُمْ (RBKM) = rabbikum : Rabbiniz
26. إِنْ (ÎN) = in : eğer
27. كُنْتُمْ (KNTM) = kuntum : iseniz
28. خَرَجْتُمْ (ḢRCTM) = ḣaractum : çıkmış
29. جِهَادًا (CHED̃E) = cihāden : cihadetmek için
30. فِي (FY) = fī :
31. سَبِيلِي (SBYLY) = sebīlī : benim yolumda
32. وَابْتِغَاءَ (VEBTĞEÙ) = vebtiğā'e : ve kazanmak için
33. مَرْضَاتِي (MRŽETY) = merDātī : benim rızamı
34. تُسِرُّونَ (TSRVN) = tusirrūne : (nasıl) gizliyorsunuz
35. إِلَيْهِمْ (ÎLYHM) = ileyhim : onlara
36. بِالْمَوَدَّةِ (BELMVD̃T) = bil-meveddeti : içinizde sevgi
37. وَأَنَا (VÊNE) = veenā : oysa ben
38. أَعْلَمُ (ÊALM) = eǎ'lemu : bilirim
39. بِمَا (BME) = bimā : şeyleri
40. أَخْفَيْتُمْ (ÊḢFYTM) = eḣfeytum : sizin gizlediğiniz
41. وَمَا (VME) = ve mā : ve şeyleri
42. أَعْلَنْتُمْ (ÊALNTM) = eǎ'lentum : açığa vurduğunuz
43. وَمَنْ (VMN) = ve men : ve kim
44. يَفْعَلْهُ (YFALH) = yef'ǎlhu : bunu yaparsa
45. مِنْكُمْ (MNKM) = minkum : sizden
46. فَقَدْ (FGD̃) = feḳad : elbette
47. ضَلَّ (ŽL) = Delle : sapmıştır
48. سَوَاءَ (SVEÙ) = sevā'e : doğru
49. السَّبِيلِ (ELSBYL) = s-sebīli : yoldan
EY/HEY/AH | SİZ! | kimseler | inanan(lar) | | edinmeyin | benim düşmanımı | ve sizin düşmanınızı | dostlar | siz iletiyorsunuz | onlara | sevgi | halbuki | onlar inkar ettiler | şeyi | size gelen | -tan | hak- | (yurdunuzdan) çıkardılar | Elçiyi | ve sizi | dolayı | inandığınızdan | Allah'a | Rabbiniz | eğer | iseniz | çıkmış | cihadetmek için | | benim yolumda | ve kazanmak için | benim rızamı | (nasıl) gizliyorsunuz | onlara | içinizde sevgi | oysa ben | bilirim | şeyleri | sizin gizlediğiniz | ve şeyleri | açığa vurduğunuz | ve kim | bunu yaparsa | sizden | elbette | sapmıştır | doğru | yoldan |

[Y] [EYH] [] [EMN] [] [EḢZ̃] [AD̃V] [AD̃V] [VLY] [LGY] [] [VD̃D̃] [] [KFR] [] [CYE] [] [ḪGG] [ḢRC] [RSL] [] [] [EMN] [] [RBB] [] [KVN] [ḢRC] [CHD̃] [] [SBL] [BĞY] [RŽV] [SRR] [] [VD̃D̃] [] [ALM] [] [ḢFY] [] [ALN] [] [FAL] [] [] [ŽLL] [SVY] [SBL]
YE ÊYHE ELZ̃YN ËMNVE LE TTḢZ̃VE AD̃VY VAD̃VKM ÊVLYEÙ TLGVN ÎLYHM BELMVD̃T VGD̃ KFRVE BME CEÙKM MN ELḪG YḢRCVN ELRSVL VÎYEKM ÊN TÙMNVE BELLH RBKM ÎN KNTM ḢRCTM CHED̃E FY SBYLY VEBTĞEÙ MRŽETY TSRVN ÎLYHM BELMVD̃T VÊNE ÊALM BME ÊḢFYTM VME ÊALNTM VMN YFALH MNKM FGD̃ ŽL SVEÙ ELSBYL

eyyuhā elleƶīne āmenū tetteḣiƶū ǎduvvī ve ǎduvve kum evliyā'e tulḳūne ileyhim bil-meveddeti veḳad keferū bimā cā'ekum mine l-Haḳḳi yuḣricūne r-rasūle ve iyyākum en tu'minū billahi rabbikum in kuntum ḣaractum cihāden sebīlī vebtiğā'e merDātī tusirrūne ileyhim bil-meveddeti veenā eǎ'lemu bimā eḣfeytum ve mā eǎ'lentum ve men yef'ǎlhu minkum feḳad Delle sevā'e s-sebīli
يا أيها الذين آمنوا لا تتخذوا عدوي وعدوكم أولياء تلقون إليهم بالمودة وقد كفروا بما جاءكم من الحق يخرجون الرسول وإياكم أن تؤمنوا بالله ربكم إن كنتم خرجتم جهادا في سبيلي وابتغاء مرضاتي تسرون إليهم بالمودة وأنا أعلم بما أخفيتم وما أعلنتم ومن يفعله منكم فقد ضل سواء السبيل

 » 60 / Mümtehine  Suresi: 1
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
يا ي | Y YE EY/HEY/AH """O!"
أيها أ ي ه | EYH ÊYHE eyyuhā SİZ! You
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler who
آمنوا ا م ن | EMN ËMNVE āmenū inanan(lar) believe!
لا | LE (Do) not
تتخذوا ا خ ذ | EḢZ̃ TTḢZ̃VE tetteḣiƶū edinmeyin take
عدوي ع د و | AD̃V AD̃VY ǎduvvī benim düşmanımı My enemies
وعدوكم ع د و | AD̃V VAD̃VKM ve ǎduvve kum ve sizin düşmanınızı and your enemies
أولياء و ل ي | VLY ÊVLYEÙ evliyā'e dostlar (as) allies
تلقون ل ق ي | LGY TLGVN tulḳūne siz iletiyorsunuz offering
إليهم | ÎLYHM ileyhim onlara them
بالمودة و د د | VD̃D̃ BELMVD̃T bil-meveddeti sevgi love
وقد | VGD̃ veḳad halbuki while
كفروا ك ف ر | KFR KFRVE keferū onlar inkar ettiler they have disbelieved
بما | BME bimā şeyi in what
جاءكم ج ي ا | CYE CEÙKM cā'ekum size gelen came to you
من | MN mine -tan of
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳi hak- the truth,
يخرجون خ ر ج | ḢRC YḢRCVN yuḣricūne (yurdunuzdan) çıkardılar driving out
الرسول ر س ل | RSL ELRSVL r-rasūle Elçiyi the Messenger
وإياكم | VÎYEKM ve iyyākum ve sizi and yourselves
أن | ÊN en dolayı because
تؤمنوا ا م ن | EMN TÙMNVE tu'minū inandığınızdan you believe
بالله | BELLH billahi Allah'a in Allah,
ربكم ر ب ب | RBB RBKM rabbikum Rabbiniz your Lord.
إن | ÎN in eğer If
كنتم ك و ن | KVN KNTM kuntum iseniz you
خرجتم خ ر ج | ḢRC ḢRCTM ḣaractum çıkmış come forth
جهادا ج ه د | CHD̃ CHED̃E cihāden cihadetmek için (to) strive
في | FY in
سبيلي س ب ل | SBL SBYLY sebīlī benim yolumda My way
وابتغاء ب غ ي | BĞY VEBTĞEÙ vebtiğā'e ve kazanmak için and (to) seek
مرضاتي ر ض و | RŽV MRŽETY merDātī benim rızamı My Pleasure.
تسرون س ر ر | SRR TSRVN tusirrūne (nasıl) gizliyorsunuz You confide
إليهم | ÎLYHM ileyhim onlara to them
بالمودة و د د | VD̃D̃ BELMVD̃T bil-meveddeti içinizde sevgi love,
وأنا | VÊNE veenā oysa ben but I Am
أعلم ع ل م | ALM ÊALM eǎ'lemu bilirim most knowing
بما | BME bimā şeyleri of what
أخفيتم خ ف ي | ḢFY ÊḢFYTM eḣfeytum sizin gizlediğiniz you conceal
وما | VME ve mā ve şeyleri and what
أعلنتم ع ل ن | ALN ÊALNTM eǎ'lentum açığa vurduğunuz you declare.
ومن | VMN ve men ve kim And whoever
يفعله ف ع ل | FAL YFALH yef'ǎlhu bunu yaparsa does it
منكم | MNKM minkum sizden among you
فقد | FGD̃ feḳad elbette then certainly
ضل ض ل ل | ŽLL ŽL Delle sapmıştır he has strayed
سواء س و ي | SVY SVEÙ sevā'e doğru (from the) straight
السبيل س ب ل | SBL ELSBYL s-sebīli yoldan path.

60:1 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

EY/HEY/AH | SİZ! | kimseler | inanan(lar) | | edinmeyin | benim düşmanımı | ve sizin düşmanınızı | dostlar | siz iletiyorsunuz | onlara | sevgi | halbuki | onlar inkar ettiler | şeyi | size gelen | -tan | hak- | (yurdunuzdan) çıkardılar | Elçiyi | ve sizi | dolayı | inandığınızdan | Allah'a | Rabbiniz | eğer | iseniz | çıkmış | cihadetmek için | | benim yolumda | ve kazanmak için | benim rızamı | (nasıl) gizliyorsunuz | onlara | içinizde sevgi | oysa ben | bilirim | şeyleri | sizin gizlediğiniz | ve şeyleri | açığa vurduğunuz | ve kim | bunu yaparsa | sizden | elbette | sapmıştır | doğru | yoldan |

[Y] [EYH] [] [EMN] [] [EḢZ̃] [AD̃V] [AD̃V] [VLY] [LGY] [] [VD̃D̃] [] [KFR] [] [CYE] [] [ḪGG] [ḢRC] [RSL] [] [] [EMN] [] [RBB] [] [KVN] [ḢRC] [CHD̃] [] [SBL] [BĞY] [RŽV] [SRR] [] [VD̃D̃] [] [ALM] [] [ḢFY] [] [ALN] [] [FAL] [] [] [ŽLL] [SVY] [SBL]
YE ÊYHE ELZ̃YN ËMNVE LE TTḢZ̃VE AD̃VY VAD̃VKM ÊVLYEÙ TLGVN ÎLYHM BELMVD̃T VGD̃ KFRVE BME CEÙKM MN ELḪG YḢRCVN ELRSVL VÎYEKM ÊN TÙMNVE BELLH RBKM ÎN KNTM ḢRCTM CHED̃E FY SBYLY VEBTĞEÙ MRŽETY TSRVN ÎLYHM BELMVD̃T VÊNE ÊALM BME ÊḢFYTM VME ÊALNTM VMN YFALH MNKM FGD̃ ŽL SVEÙ ELSBYL

eyyuhā elleƶīne āmenū tetteḣiƶū ǎduvvī ve ǎduvve kum evliyā'e tulḳūne ileyhim bil-meveddeti veḳad keferū bimā cā'ekum mine l-Haḳḳi yuḣricūne r-rasūle ve iyyākum en tu'minū billahi rabbikum in kuntum ḣaractum cihāden sebīlī vebtiğā'e merDātī tusirrūne ileyhim bil-meveddeti veenā eǎ'lemu bimā eḣfeytum ve mā eǎ'lentum ve men yef'ǎlhu minkum feḳad Delle sevā'e s-sebīli
يا أيها الذين آمنوا لا تتخذوا عدوي وعدوكم أولياء تلقون إليهم بالمودة وقد كفروا بما جاءكم من الحق يخرجون الرسول وإياكم أن تؤمنوا بالله ربكم إن كنتم خرجتم جهادا في سبيلي وابتغاء مرضاتي تسرون إليهم بالمودة وأنا أعلم بما أخفيتم وما أعلنتم ومن يفعله منكم فقد ضل سواء السبيل

[ي] [أ ي ه] [] [ا م ن] [] [ا خ ذ ] [ع د و] [ع د و] [و ل ي] [ل ق ي] [] [و د د] [] [ك ف ر] [] [ج ي ا] [] [ح ق ق] [خ ر ج] [ر س ل] [] [] [ا م ن] [] [ر ب ب] [] [ك و ن] [خ ر ج] [ج ه د] [] [س ب ل] [ب غ ي] [ر ض و] [س ر ر] [] [و د د] [] [ع ل م] [] [خ ف ي] [] [ع ل ن] [] [ف ع ل] [] [] [ض ل ل] [س و ي] [س ب ل]

 » 60 / Mümtehine  Suresi: 1
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
يا ي | Y YE EY/HEY/AH """O!"
Ye,Elif,
10,1,

أيها أ ي ه | EYH ÊYHE eyyuhā SİZ! You
,Ye,He,Elif,
,10,5,1,
VOC – prefixed vocative particle ya
N – nominative noun
أداة نداء
اسم مرفوع
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
آمنوا ا م ن | EMN ËMNVE āmenū inanan(lar) believe!
,Mim,Nun,Vav,Elif,
,40,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
لا | LE (Do) not
Lam,Elif,
30,1,
PRO – prohibition particle
حرف نهي
تتخذوا ا خ ذ | EḢZ̃ TTḢZ̃VE tetteḣiƶū edinmeyin take
Te,Te,Hı,Zel,Vav,Elif,
400,400,600,700,6,1,
V – 2nd person masculine plural (form VIII) imperfect verb, jussive mood
PRON – subject pronoun
فعل مضارع مجزوم والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
عدوي ع د و | AD̃V AD̃VY ǎduvvī benim düşmanımı My enemies
Ayn,Dal,Vav,Ye,
70,4,6,10,
N – accusative masculine noun
PRON – 1st person singular possessive pronoun
اسم منصوب والياء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وعدوكم ع د و | AD̃V VAD̃VKM ve ǎduvve kum ve sizin düşmanınızı and your enemies
Vav,Ayn,Dal,Vav,Kef,Mim,
6,70,4,6,20,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine noun
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
الواو عاطفة
اسم منصوب والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
أولياء و ل ي | VLY ÊVLYEÙ evliyā'e dostlar (as) allies
,Vav,Lam,Ye,Elif,,
,6,30,10,1,,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
تلقون ل ق ي | LGY TLGVN tulḳūne siz iletiyorsunuz offering
Te,Lam,Gaf,Vav,Nun,
400,30,100,6,50,
V – 2nd person masculine plural (form IV) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
إليهم | ÎLYHM ileyhim onlara them
,Lam,Ye,He,Mim,
,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
بالمودة و د د | VD̃D̃ BELMVD̃T bil-meveddeti sevgi love
Be,Elif,Lam,Mim,Vav,Dal,Te merbuta,
2,1,30,40,6,4,400,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine noun
جار ومجرور
وقد | VGD̃ veḳad halbuki while
Vav,Gaf,Dal,
6,100,4,
CIRC – prefixed circumstantial particle
CERT – particle of certainty
الواو حالية
حرف تحقيق
كفروا ك ف ر | KFR KFRVE keferū onlar inkar ettiler they have disbelieved
Kef,Fe,Re,Vav,Elif,
20,80,200,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بما | BME bimā şeyi in what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
جاءكم ج ي ا | CYE CEÙKM cā'ekum size gelen came to you
Cim,Elif,,Kef,Mim,
3,1,,20,40,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل ماض والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
من | MN mine -tan of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳi hak- the truth,
Elif,Lam,Ha,Gaf,
1,30,8,100,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
يخرجون خ ر ج | ḢRC YḢRCVN yuḣricūne (yurdunuzdan) çıkardılar driving out
Ye,Hı,Re,Cim,Vav,Nun,
10,600,200,3,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form IV) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الرسول ر س ل | RSL ELRSVL r-rasūle Elçiyi the Messenger
Elif,Lam,Re,Sin,Vav,Lam,
1,30,200,60,6,30,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
وإياكم | VÎYEKM ve iyyākum ve sizi and yourselves
Vav,,Ye,Elif,Kef,Mim,
6,,10,1,20,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PRON – 2nd person masculine plural personal pronoun
الواو عاطفة
ضمير منفصل
أن | ÊN en dolayı because
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
تؤمنوا ا م ن | EMN TÙMNVE tu'minū inandığınızdan you believe
Te,,Mim,Nun,Vav,Elif,
400,,40,50,6,1,
V – 2nd person masculine plural (form IV) imperfect verb, subjunctive mood
PRON – subject pronoun
فعل مضارع منصوب والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بالله | BELLH billahi Allah'a in Allah,
Be,Elif,Lam,Lam,He,
2,1,30,30,5,
"P – prefixed preposition bi
PN – genitive proper noun → Allah"
جار ومجرور
ربكم ر ب ب | RBB RBKM rabbikum Rabbiniz your Lord.
Re,Be,Kef,Mim,
200,2,20,40,
N – genitive masculine noun
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
إن | ÎN in eğer If
,Nun,
,50,
COND – conditional particle
حرف شرط
كنتم ك و ن | KVN KNTM kuntum iseniz you
Kef,Nun,Te,Mim,
20,50,400,40,
V – 2nd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
خرجتم خ ر ج | ḢRC ḢRCTM ḣaractum çıkmış come forth
Hı,Re,Cim,Te,Mim,
600,200,3,400,40,
V – 2nd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل
جهادا ج ه د | CHD̃ CHED̃E cihāden cihadetmek için (to) strive
Cim,He,Elif,Dal,Elif,
3,5,1,4,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
سبيلي س ب ل | SBL SBYLY sebīlī benim yolumda My way
Sin,Be,Ye,Lam,Ye,
60,2,10,30,10,
N – genitive masculine noun
PRON – 1st person singular possessive pronoun
اسم مجرور والياء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وابتغاء ب غ ي | BĞY VEBTĞEÙ vebtiğā'e ve kazanmak için and (to) seek
Vav,Elif,Be,Te,Ğayn,Elif,,
6,1,2,400,1000,1,,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine (form VIII) verbal noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
مرضاتي ر ض و | RŽV MRŽETY merDātī benim rızamı My Pleasure.
Mim,Re,Dad,Elif,Te,Ye,
40,200,800,1,400,10,
N – genitive feminine singular verbal noun
PRON – 1st person singular possessive pronoun
اسم مجرور والياء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
تسرون س ر ر | SRR TSRVN tusirrūne (nasıl) gizliyorsunuz You confide
Te,Sin,Re,Vav,Nun,
400,60,200,6,50,
V – 2nd person masculine plural (form IV) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
إليهم | ÎLYHM ileyhim onlara to them
,Lam,Ye,He,Mim,
,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
بالمودة و د د | VD̃D̃ BELMVD̃T bil-meveddeti içinizde sevgi love,
Be,Elif,Lam,Mim,Vav,Dal,Te merbuta,
2,1,30,40,6,4,400,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine noun
جار ومجرور
وأنا | VÊNE veenā oysa ben but I Am
Vav,,Nun,Elif,
6,,50,1,
REM – prefixed resumption particle
PRON – 1st person singular personal pronoun
الواو استئنافية
ضمير منفصل
أعلم ع ل م | ALM ÊALM eǎ'lemu bilirim most knowing
,Ayn,Lam,Mim,
,70,30,40,
N – nominative masculine singular noun
اسم مرفوع
بما | BME bimā şeyleri of what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
أخفيتم خ ف ي | ḢFY ÊḢFYTM eḣfeytum sizin gizlediğiniz you conceal
,Hı,Fe,Ye,Te,Mim,
,600,80,10,400,40,
V – 2nd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل
وما | VME ve mā ve şeyleri and what
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
REL – relative pronoun
الواو عاطفة
اسم موصول
أعلنتم ع ل ن | ALN ÊALNTM eǎ'lentum açığa vurduğunuz you declare.
,Ayn,Lam,Nun,Te,Mim,
,70,30,50,400,40,
V – 2nd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل
ومن | VMN ve men ve kim And whoever
Vav,Mim,Nun,
6,40,50,
REM – prefixed resumption particle
COND – conditional noun
الواو استئنافية
اسم شرط
يفعله ف ع ل | FAL YFALH yef'ǎlhu bunu yaparsa does it
Ye,Fe,Ayn,Lam,He,
10,80,70,30,5,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb, jussive mood
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع مجزوم والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
منكم | MNKM minkum sizden among you
Mim,Nun,Kef,Mim,
40,50,20,40,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
فقد | FGD̃ feḳad elbette then certainly
Fe,Gaf,Dal,
80,100,4,
RSLT – prefixed result particle
CERT – particle of certainty
الفاء واقعة في جواب الشرط
حرف تحقيق
ضل ض ل ل | ŽLL ŽL Delle sapmıştır he has strayed
Dad,Lam,
800,30,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
سواء س و ي | SVY SVEÙ sevā'e doğru (from the) straight
Sin,Vav,Elif,,
60,6,1,,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
السبيل س ب ل | SBL ELSBYL s-sebīli yoldan path.
Elif,Lam,Sin,Be,Ye,Lam,
1,30,60,2,10,30,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | لَا: | تَتَّخِذُوا: edinmeyin | عَدُوِّي: benim düşmanımı | وَعَدُوَّكُمْ: ve sizin düşmanınızı | أَوْلِيَاءَ: dostlar | تُلْقُونَ: siz iletiyorsunuz | إِلَيْهِمْ: onlara | بِالْمَوَدَّةِ: sevgi | وَقَدْ: halbuki | كَفَرُوا: onlar inkar ettiler | بِمَا: şeyi | جَاءَكُمْ: size gelen | مِنَ: -tan | الْحَقِّ: hak- | يُخْرِجُونَ: (yurdunuzdan) çıkardılar | الرَّسُولَ: Elçiyi | وَإِيَّاكُمْ: ve sizi | أَنْ: dolayı | تُؤْمِنُوا: inandığınızdan | بِاللَّهِ: Allah'a | رَبِّكُمْ: Rabbiniz | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | خَرَجْتُمْ: çıkmış | جِهَادًا: cihadetmek için | فِي: | سَبِيلِي: benim yolumda | وَابْتِغَاءَ: ve kazanmak için | مَرْضَاتِي: benim rızamı | تُسِرُّونَ: (nasıl) gizliyorsunuz | إِلَيْهِمْ: onlara | بِالْمَوَدَّةِ: içinizde sevgi | وَأَنَا: oysa ben | أَعْلَمُ: bilirim | بِمَا: şeyleri | أَخْفَيْتُمْ: sizin gizlediğiniz | وَمَا: ve şeyleri | أَعْلَنْتُمْ: açığa vurduğunuz | وَمَنْ: ve kim | يَفْعَلْهُ: bunu yaparsa | مِنْكُمْ: sizden | فَقَدْ: elbette | ضَلَّ: sapmıştır | سَوَاءَ: doğru | السَّبِيلِ: yoldan |
Kırık Meal (Harekesiz) : |يا YE EY/HEY/AH | أيها ÊYHE SİZ! | الذين ELZ̃YN kimseler | آمنوا ËMNWE inanan(lar) | لا LE | تتخذوا TTḢZ̃WE edinmeyin | عدوي AD̃WY benim düşmanımı | وعدوكم WAD̃WKM ve sizin düşmanınızı | أولياء ÊWLYEÙ dostlar | تلقون TLGWN siz iletiyorsunuz | إليهم ÎLYHM onlara | بالمودة BELMWD̃T sevgi | وقد WGD̃ halbuki | كفروا KFRWE onlar inkar ettiler | بما BME şeyi | جاءكم CEÙKM size gelen | من MN -tan | الحق ELḪG hak- | يخرجون YḢRCWN (yurdunuzdan) çıkardılar | الرسول ELRSWL Elçiyi | وإياكم WÎYEKM ve sizi | أن ÊN dolayı | تؤمنوا TÙMNWE inandığınızdan | بالله BELLH Allah'a | ربكم RBKM Rabbiniz | إن ÎN eğer | كنتم KNTM iseniz | خرجتم ḢRCTM çıkmış | جهادا CHED̃E cihadetmek için | في FY | سبيلي SBYLY benim yolumda | وابتغاء WEBTĞEÙ ve kazanmak için | مرضاتي MRŽETY benim rızamı | تسرون TSRWN (nasıl) gizliyorsunuz | إليهم ÎLYHM onlara | بالمودة BELMWD̃T içinizde sevgi | وأنا WÊNE oysa ben | أعلم ÊALM bilirim | بما BME şeyleri | أخفيتم ÊḢFYTM sizin gizlediğiniz | وما WME ve şeyleri | أعلنتم ÊALNTM açığa vurduğunuz | ومن WMN ve kim | يفعله YFALH bunu yaparsa | منكم MNKM sizden | فقد FGD̃ elbette | ضل ŽL sapmıştır | سواء SWEÙ doğru | السبيل ELSBYL yoldan |
Kırık Meal (Okunuş) : |: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | : | tetteḣiƶū: edinmeyin | ǎduvvī: benim düşmanımı | ve ǎduvve kum: ve sizin düşmanınızı | evliyā'e: dostlar | tulḳūne: siz iletiyorsunuz | ileyhim: onlara | bil-meveddeti: sevgi | veḳad: halbuki | keferū: onlar inkar ettiler | bimā: şeyi | cā'ekum: size gelen | mine: -tan | l-Haḳḳi: hak- | yuḣricūne: (yurdunuzdan) çıkardılar | r-rasūle: Elçiyi | ve iyyākum: ve sizi | en: dolayı | tu'minū: inandığınızdan | billahi: Allah'a | rabbikum: Rabbiniz | in: eğer | kuntum: iseniz | ḣaractum: çıkmış | cihāden: cihadetmek için | : | sebīlī: benim yolumda | vebtiğā'e: ve kazanmak için | merDātī: benim rızamı | tusirrūne: (nasıl) gizliyorsunuz | ileyhim: onlara | bil-meveddeti: içinizde sevgi | veenā: oysa ben | eǎ'lemu: bilirim | bimā: şeyleri | eḣfeytum: sizin gizlediğiniz | ve mā: ve şeyleri | eǎ'lentum: açığa vurduğunuz | ve men: ve kim | yef'ǎlhu: bunu yaparsa | minkum: sizden | feḳad: elbette | Delle: sapmıştır | sevā'e: doğru | s-sebīli: yoldan |
Kırık Meal (Transcript) : |YE: EY/HEY/AH | ÊYHE: SİZ! | ELZ̃YN: kimseler | ËMNVE: inanan(lar) | LE: | TTḢZ̃VE: edinmeyin | AD̃VY: benim düşmanımı | VAD̃VKM: ve sizin düşmanınızı | ÊVLYEÙ: dostlar | TLGVN: siz iletiyorsunuz | ÎLYHM: onlara | BELMVD̃T: sevgi | VGD̃: halbuki | KFRVE: onlar inkar ettiler | BME: şeyi | CEÙKM: size gelen | MN: -tan | ELḪG: hak- | YḢRCVN: (yurdunuzdan) çıkardılar | ELRSVL: Elçiyi | VÎYEKM: ve sizi | ÊN: dolayı | TÙMNVE: inandığınızdan | BELLH: Allah'a | RBKM: Rabbiniz | ÎN: eğer | KNTM: iseniz | ḢRCTM: çıkmış | CHED̃E: cihadetmek için | FY: | SBYLY: benim yolumda | VEBTĞEÙ: ve kazanmak için | MRŽETY: benim rızamı | TSRVN: (nasıl) gizliyorsunuz | ÎLYHM: onlara | BELMVD̃T: içinizde sevgi | VÊNE: oysa ben | ÊALM: bilirim | BME: şeyleri | ÊḢFYTM: sizin gizlediğiniz | VME: ve şeyleri | ÊALNTM: açığa vurduğunuz | VMN: ve kim | YFALH: bunu yaparsa | MNKM: sizden | FGD̃: elbette | ŽL: sapmıştır | SVEÙ: doğru | ELSBYL: yoldan |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ey inananlar, düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dost edinip onları sevmeyin, onlara haber yolluyorsunuz ama onlar, size gerçek olarak gelen şeye kâfir olmuşlardır da Peygamberi ve sizi, Rabbiniz Allah'a inanıyorsunuz diye yurdunuzdan çıkarıyorlar; benim yolumda savaşmak ve râzılığımı arayıp elde etmek için yurdunuzdan çıktıysanız, bu, böyle; siz, onlara sevgiyle sır veriyorsunuz ve bense sizin gizlediğiniz şeyi de daha iyi bilirim, açığa vurduğunuz şeyi de ve sizden kim bu işi yaparsa gerçekten de düz ve doğru yoldan sapmış, yolunu kaybetmiş gitmiştir.
Adem Uğur : Ey iman edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin. Oysa onlar, size gelen gerçeği inkâr etmişlerdir. Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Peygamber'i de sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlar. Ben, sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en iyi bilenim. Sizden kim bunu yaparsa (onları dost edinirse) doğru yoldan sapmış olur.
Ahmed Hulusi : Ey iman edenler! Benim düşmanım, sizin de düşmanınız olanları velîler edinmeyin! Onlar, size Hak'tan geleni inkâr ettikleri hâlde; Rabbiniz, Esmâ'sıyla hakikatiniz olan Allâh'a iman ettiğiniz için Rasûlü ve sizi (yurdunuzdan) çıkardıkları hâlde, siz onlara sevginizi ilka ediyorsunuz. Eğer yolumda cihat etmek ve rızamı talep etmek için çıkmış iseniz (dost edinmeyin); oysa onlara sevginizi (içinizde) gizliyorsunuz. Ben gizlediğinizde ve açıkladığınızda olarak bilirim! Sizden kim bunu yaparsa, yolun denge noktasından gerçekten sapmıştır.
Ahmet Tekin : Ey iman nimetine kavuşanlar, benim düşmanımı ve kendi düşmanınızı kamu görevlerini icraya yetkili kılmayın, candan dost-müttefik velî edinmeyin. Siz hâlâ sevgi ve dostluk sebebiyle onlara sır veriyorsunuz. Halbuki onlar, size gelen gerekçeli, hikmete dayalı, toplumunuzda hakça düzeni gerçekleştirecek hak kitap Kur’ân’ı, İslâm dinini inkârda ısrar ettiler. Rabbiniz Allah’a iman ediyorsunuz diye, Rasulullah’ı ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer benim yolumda hayatlarınızı ortaya koyarak, konuşarak, yazarak, hesapsız servet harcayarak cihad etmeye, rızamı kazanmaya çıkmışsanız, sevgiyle onlara gizli gizli haber göndermek neyin nesi? Ben sizin gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru, dengeli bir hayat tarzından uzaklaşmış, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederek, başına buyruk hareket etmiş olur.
Ahmet Varol : Ey iman edenler! Benim de düşmanım sizin de düşmanınız olan kimseleri dostlar edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Oysa onlar haktan size geleni inkâr ettiler. Rabbiniz Allah'a iman etmenizden dolayı sizi ve Peygamber'i (yurdunuzdan) çıkarıyorlar. Eğer siz benim yolumda cihad etmek ve benim hoşnutluğumu kazanmak üzere çıktıysanız (nasıl) onlara karşı sevgi gizlersiniz? Halbuki ben sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa yolun ortasından [1] sapmış olur.
Ali Bulaç : Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp çıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp sapmış olur.
Ali Fikri Yavuz : Ey iman edenler! Düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dostlar edinmeyin. Siz, onlara (mektubla bağlılık ve) sevgi yolluyorsunuz; halbuki onlar, Kur’an’dan size geleni inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah’a iman ediyorsunuz diye, size ve Peygamberi (Mekke’den) çıkarıyorlardı. Eğer sizler, benim yolumda ve rızam uğrunda cihad için (Mekke’den Medine’ye) çıktınızsa, (düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dost edinmeyin). Siz, sevgi göstererek, onlara sır veriyorsunuz; halbuki ben, sizin gizlediklerinizi de, açıkladıklarınızı da hep bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, artık hak yolun ortasında sapıtmıştır, (kendini felâkete sürüklemiştir). (Bu âyet-i kerime, Hâtib İbni Belte’e hakkında nazil oldu. Hz. Peygamber efendimizin Mekke’lilere savaş açacağını duyunca, bu haberi Medine’den yazdığı bir mektupla Mekke’lilere bildirmeğe teşebbüs etti ve mektubunu Sare adlı bir kadınla gönderdi. Bunun üzerine Cebrâil nazil olub hâdiyesi Hz. Peygamber efendimize bildirdi. Hz. Peygamber de ashabın ileri gelenlerinden altı kişiyi, yola çıkan kadını yakalayıb mektubu almak üzere vazifelendirdi. Onlar da yolda kadını yakalayarak bu mektubu kendisinden almışlardı. İşte müminlerin, bu şekilde bir büyük günah işlememelerini bildiren bu âyet-i kerime nazil olmuştur.)
Bekir Sadak : Ey inananlar! Benim de dusmanim, sizin de dusmaniniz olanlari dost edinmeyin. Onlar, size gelen gercegi inkar etmisken, onlara sevgi gosteriyorsunuz; oysa onlar, Rabbiniz olan Allah'a inandiginizdan oturu sizi ve Peygamberi yurdunuzdan cikariyorlar. Eger sizler Benim yolumdan savasmak ve rizami kazanmak icin cikmissaniz onlara nasil sevgi gosterirsiniz? Ben, sizin gizlediginizi de, aciga vurdugunuzu da bilirim. icinizden onlara sevgi gosteren kimse, suphesiz dogru yoldan sapmistir.
Celal Yıldırım : Ey imân edenler! Benim de düşmanımı, sizin de düşmanınızı dostlar ve arkadaşlar edinmeyin. Size gelen hakkı inkâr ederlerken siz, onlara sevgi sunuyorsunuz! Rabbınız olan Allah'a imân ettiğiniz için, Peygamber'i ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlardı. Eğer siz, benim yolumda cihâda çıkmış ve hoşnutluğumu arzu etmişseniz, onlara (nasıl olurda) sevgi sunup sır verirsiniz ? Ben, sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim böyle yaparsa, gerçekten o doğru yolun ortasında şaşırıp sapıtmıştır.
Diyanet İşleri : Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah’a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, mutlaka doğru yoldan sapmıştır.
Diyanet İşleri (eski) : Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar, size gelen gerçeği inkar etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz; oysa onlar, Rabbiniz olan Allah'a inandığınızdan ötürü sizi ve Peygamberi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer sizler Benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Ben, sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. İçinizden onlara sevgi gösteren kimse, şüphesiz doğru yoldan sapmıştır.
Diyanet Vakfi : Ey iman edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin. Oysa onlar, size gelen gerçeği inkâr etmişlerdir. Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Peygamber'i de sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlar. Ben, sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en iyi bilenim. Sizden kim bunu yaparsa (onları dost edinirse) doğru yoldan sapmış olur.
Edip Yüksel : Ey inananlar, benim düşmanımı ve sizin düşmanınızı dost edinmeyin. Size gelen gerçeği inkar etmiş ve Rabbiniz olan ALLAH'a inandığınız için elçiyi ve sizi (ülkenizden) çıkarmış oldukları halde siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Rızamı kazanmak için yolumda bir cihada çıktıysanız, onları nasıl gizlice sevebilirsiniz? Oysa ben, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da çok iyi bilirim. Sizden kim böyle davranırsa doğru yoldan sapmış olur.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkar ettikleri, Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Resulü ve sizi (yurdunuzdan sürüp) çıkardıkları halde siz onlara sevgi ulaştırıyorsunuz. Eğer benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak için çıktınızsa içinizde onlara sevgi mi gizliyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz her şeyi bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ey iman edenler, düşmanımı ve düşmanınızı dostlar edinmeyin! Onlar, size gelen gerçeği inkar etmişken siz onlara dostluk gösteriyorsunuz. Onlar, Rabbiniz olan Allah'a iman ettiğiniz için peygamberi ve sizi (yurdunuzdan) çıkarıyorlardı. Eğer sizler, Benim yolumda ve hoşnutluğum uğrunda savaşa çıktıysanız (böyle yapmazsınız). Siz, dostluk göstererek onlara sır veriyorsunuz, oysa Ben sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da tamamen bilirim ve içinizden her kim onu yaparsa, artık düz yolun ortasında şaşırmış olur.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ey o bütün iyman edenler! Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar yerine tutmayın, siz onlara meveddet ilka ediyorsunuz, onlar ise haktan size gelene küfrettiler, rabbınız Allaha iyman ediyorsunuz diye sizi ve Peygamberi çıkarıyorlardı, eğer sizler benim yolumda ve rızam uğurunda cihad için çıktınızsa... Siz meveddetle onlara sir veriyorsunuz, halbuki ben sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da hepsini bilirim ve içinizden her kim onu yaparsa artık düz yolun ortasında şaşırmış olur.
Fizilal-il Kuran : Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkar etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar Rabbiniz olan Allah'a inandığınızdan dolayı, Peygamberi ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer siz benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, onlara nasıl sevgi gösteriyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur.
Gültekin Onan : Ey inananlar, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin! Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size gelene küfretmişler, rabbiniz olan Tanrı'ya inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp çıkarmışlardır. Eğer siz, benim yolumda cihad etmek ve benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hala sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o elbette yolun ortasından şaşırıp sapmış olur.
Hakkı Yılmaz : Ey iman etmiş kimseler! Eğer Benim yolumda çaba harcamak ve Benim rızamı kazanmak için çıktınızsa, size haktan gelen şeyleri bilerek reddetdikleri /inanmadıkları hâlde, onlara sevgi ulaştırarak/onlara sevgiyi gizleyerek Bana düşman olanları ve kendinizin düşmanını yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınlar edinmeyin/onları yönetici yapmayın. Onlar, Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Elçi'yi ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Oysa Ben, sizin gizlediğiniz şeyleri ve açığa vurduğunuz şeyleri en iyi bilenim. Ve sizden kim bunu yaparsa artık o, kesinlikle yolun ta ortasından sapmıştır.
Hasan Basri Çantay : Ey îman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız (olanlar) ı dostlar edinmeyin. (Kendileriyle aranızdaki) sevgi yüzünden onlara (peygamberin maksadını) ulaşdırırsınız (değil mi)? Halbuki onlar Hakdan size gelene küfretmişlerdir. Peygamberi de, sizi de Rabbiniz olan Allaha îman ediyorsunuz diye (yurdlarınızdan) çıkarıyorlardı onlar. Eğer siz benim yolumdan savaşmak, benim rızaamı aramak için çıkmışsanız (bunu yapmazsınız). Onlara haalâ muhabbet mi gizleyeceksiniz? Halbuki ben sizin gizlediğinizi de, açıkladığınızı da çok iyi bilenim. İçinizden kim bunu yaparsa muhakkak ki yolun ta ortasından sapmış olur.
Hayrat Neşriyat : Ey îmân edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları (kendinize)dostlar edinmeyin; (onlara duyduğunuz) sevgi sebebiyle kendilerine (savaş hazırlıklarınıza dâir haber) ulaştırıyorsunuz; hâlbuki (onlar) size Hakk’tan geleni gerçekten inkâr etmişlerdir.(Unuttunuz mu ki) Rabbiniz olan Allah’a îmân etmenizden dolayı, peygamberi ve husûsan sizi(Mekke’den) çıkarıyorlardı. Eğer benim yolumda cihâd etmek ve rızâmı kazanmak için çıktıysanız (onları dost edinmeyin); (ama siz, içinizde) onlara (duyduğunuz) muhabbeti gizliyorsunuz (onlara muhabbetle sır veriyorsunuz). Hâlbuki ben, gizlediklerinizi de, açıkladıklarınızı da en iyi bilenim. Artık sizden kim bunu yaparsa, o takdirde gerçekten (düz) yolun ortasında sapıtmış olur.
İbni Kesir : Ey iman edenler; benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar, size gelen gerçeği inkar etmişken onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar; Rabbınız olan Allah'a inandığınızdan dolayı sizi ve peygamberi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer siz, benim yolumda savaşmak ve hoşnudluğumu kazanmak için çıkmışsanız; onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Oysa Ben, sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. İçinizden kim bunu yaparsa; şüphesiz ki doğru yoldan sapmış olur.
İskender Evrenosoğlu : Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Benim ve sizin düşmanlarınızı dostlar edinmeyin! Ve onlar, Hakk'tan size geleni inkâr etmiş oldukları halde onlara muhabbet besliyorsunuz (dostluk ilka ediyorsunuz). Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Şâyet siz, Benim yolumda, Benim rızamı aramak için cihada çıktı iseniz (buna rağmen niçin), onlara sevgi gösterip sır veriyorsunuz. Ve Ben, sizin gizlediğinizi de, açıkladığınızı da bilirim. Ve sizden kim onu (bunu) yaparsa, o taktirde doğru yoldan (Allah'a ulaştıran yoldan, Sıratı Mustakîm'den) sapmış olur.
Muhammed Esed : Siz ey imana ermiş olanlar! Size gelmiş olan bütün hakikatleri inkar eden ve (yalnızca) Rabbiniz Allah'a inandığınız için Elçi'yi ve sizi (yurtlarınızdan) süren düşmanlarımı -ki onlar aynı zamanda sizin de düşmanlarınızdır- şefkat göstererek dost edinmeyin! Eğer Benim yolumda cehd göstermek için ve Benim rızamı kazanmak arzusuyla (evlerinizden) çıkıp gitti(ği)niz (doğru) ise, onlara gizli bir şefkatle yaklaş(arak dostluk yap)mayın; çünkü hem açıktan yaptığınız hem de gizlemiş olduğunuz her şeyden tamamiyle haberdarım. Ve içinizden bunu her kim yaparsa doğru yoldan sapmış olur.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ey imân etmiş olanlar! Benim düşmanımı, sizin de düşmanınızı dostlar ittihaz etmeyiniz, siz onlara bir meveddet sebebiyle bazı haberler ulaştırıyorsunuz. Halbuki, onlar size Hakk'tan gelen şeyi münkir bulunmuşlardır. Rabbiniz Allah'a imân ettiğinizden dolayı Peygamberi de, sizi de (yurdunuzdan) çıkarıyorlardı. Eğer siz Benim yolumda ve Benim rızamı talep için cihada çıkmış oldu iseniz (O kâfirleri dost tutmayınız). Onlara meveddet ile sır veriyorsunuz ve Ben ise sizin gizlediğiniz şeyi de, açıkladığınız şeyi de pek iyi bilirim ve onu sizden her kim yaparsa artık yolun ortasından sapmış olur.
Ömer Öngüt : Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkâr etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz. Oysa onlar Rabbiniz olan Allah'a inandığınızdan dolayı Peygamber'i ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer sizler benim yolumda savaşmak ve hoşnutluğumu kazanmak için çıkmışsanız, onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Ben sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilirim. İçinizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur.
Şaban Piriş : -Ey İman edenler, benim de düşmanım sizin de düşmanız olanları, dost edinmeyin. Size haktan geleni inkar etmişlerken; siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Rabbiniz olan Allah’a iman ediyorsunuz diye Peygamberi de sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer benim yolumda cihat etmek ve benim razılığımı almak için çıktıysanız gizlice onlara sevgi beslemeyin. Ben gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, doğru yoldan sapmış olur.
Suat Yıldırım : Ey iman edenler! Benim de sizin de düşmanlarınızı dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği reddettikleri halde, siz onlara sevgi sunuyorsunuz. Resulullahı ve sizi, sırf Rabbiniz olan Allah’a inandığınız için, vatanınızdan kovuyorlar. Siz Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı kazanmak için yurdunuzdan çıkarılmayı göze aldıysanız, nasıl olur da onlara sevgi gösterip sır verirsiniz? Halbuki Ben sizin gizlediğiniz ve açıkladığınız her şeyi bilmekteyim. Doğrusu içinizden kim bunu yaparsa, artık doğru yoldan sapmış olur.
Süleyman Ateş : Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkâr ettikleri, Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Elçiyi ve sizi (yurdunuzdan) çıkardıkları halde siz onlara sevgi iletiyorsunuz. Benim yolumda cihâd etmek ve benim rızâmı kazanmak için (yurdunuzdan) çıktığınız halde içinizde onlara sevgi (mi) gizliyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz her şeyi bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur.
Tefhim-ul Kuran : Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size gelene küfretmişler, Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı peygamberi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp çıkarmışlardır. Eğer siz, benim yolumda cihad etmek ve benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlemekte olduklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp sapmış olur.
Ümit Şimşek : Ey iman edenler! Bana ve size düşman olanları veli edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz; ama onlar size hak olarak geleni inkâr etmişlerdir. Peygamberi ve sizi de, Rabbiniz olan Allah'a iman ettiğiniz için yurdunuzdan çıkarmaktadırlar. Eğer siz Benim yolumda cihad etmek ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Sizin gizlediğinizi de Ben bilirim, açığa vurduğunuzu da. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur.
Yaşar Nuri Öztürk : Ey iman sahipleri! Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar yerine tutmayın! Onlar, size Hak'tan geleni inkâr ettikleri, Rabbiniz Allah'a inandığınız için Peygamber'i ve sizi yurdunuzdan çıkardıkları halde, siz onlara sevgi sunuyorsunuz. Benim yolumda gayret sarf etmek, benim hoşnutluğumu kazanmak için seferber olduğunuz halde, içinizde onlara sevgi gizliyorsunuz. Sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da en iyi ben bilirim. Sizden kim bunu yaparsa denge yolundan sapmış olur.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}