» 57 / Hadîd  27:

Kuran Sırası: 57
İniş Sırası: 94
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29

 » 57 / Hadîd  Suresi: 27
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. ثُمَّ (S̃M) = ṧumme : sonra
2. قَفَّيْنَا (GFYNE) = ḳaffeynā : ardarda gönderdik
3. عَلَىٰ (AL) = ǎlā : üzerine
4. اثَارِهِمْ ( ËS̃ERHM) = āṧārihim : bunların izleri
5. بِرُسُلِنَا (BRSLNE) = birusulinā : elçilerimizi
6. وَقَفَّيْنَا (VGFYNE) = ve ḳaffeynā : ve onların ardına kattık
7. بِعِيسَى (BAYS) = biǐysā : Îsa'yı
8. ابْنِ (EBN) = bni : oğlu
9. مَرْيَمَ (MRYM) = meryeme : Meryem
10. وَاتَيْنَاهُ (V ËTYNEH) = ve āteynāhu : ve ona verdik
11. الْإِنْجِيلَ (ELÎNCYL) = l-incīle : İncil'i
12. وَجَعَلْنَا (VCALNE) = ve ceǎlnā : ve koyduk
13. فِي (FY) = fī : içine
14. قُلُوبِ (GLVB) = ḳulūbi : kalbleri
15. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne :
16. اتَّبَعُوهُ (ETBAVH) = ttebeǔhu : ona uyanların
17. رَأْفَةً (RÊFT) = ra'feten : şefkat
18. وَرَحْمَةً (VRḪMT) = ve raHmeten : ve merhamet
19. وَرَهْبَانِيَّةً (VRHBENYT) = verahbāniyyeten : ve ruhbanlığı
20. ابْتَدَعُوهَا (EBTD̃AVHE) = btedeǔhā : icadettikleri
21. مَا (ME) = mā :
22. كَتَبْنَاهَا (KTBNEHE) = ketebnāhā : biz yazmamıştık
23. عَلَيْهِمْ (ALYHM) = ǎleyhim : onlara
24. إِلَّا (ÎLE) = illā : dışında bir şey
25. ابْتِغَاءَ (EBTĞEÙ) = btiğā'e : kazanmaları
26. رِضْوَانِ (RŽVEN) = riDvāni : rızasını
27. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'ın
28. فَمَا (FME) = femā : ama
29. رَعَوْهَا (RAVHE) = raǎvhā : ona uymadılar
30. حَقَّ (ḪG) = Haḳḳa : hakkıyla
31. رِعَايَتِهَا (RAEYTHE) = riǎāyetihā : riayet ederek
32. فَاتَيْنَا (F ËTYNE) = fe āteynā : biz de verdik
33. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimselere
34. امَنُوا ( ËMNVE) = āmenū : iman eden(lere)
35. مِنْهُمْ (MNHM) = minhum : onlardan
36. أَجْرَهُمْ (ÊCRHM) = ecrahum : mükafatlarını
37. وَكَثِيرٌ (VKS̃YR) = vekeṧīrun : fakat birçoğu
38. مِنْهُمْ (MNHM) = minhum : onlardan
39. فَاسِقُونَ (FESGVN) = fāsiḳūne : yoldan çıkmıştır
sonra | ardarda gönderdik | üzerine | bunların izleri | elçilerimizi | ve onların ardına kattık | Îsa'yı | oğlu | Meryem | ve ona verdik | İncil'i | ve koyduk | içine | kalbleri | | ona uyanların | şefkat | ve merhamet | ve ruhbanlığı | icadettikleri | | biz yazmamıştık | onlara | dışında bir şey | kazanmaları | rızasını | Allah'ın | ama | ona uymadılar | hakkıyla | riayet ederek | biz de verdik | kimselere | iman eden(lere) | onlardan | mükafatlarını | fakat birçoğu | onlardan | yoldan çıkmıştır |

[] [GFV] [] [ES̃R] [RSL] [GFV] [] [BNY] [] [ETY] [] [CAL] [] [GLB] [] [TBA] [REF] [RḪM] [RHB] [BD̃A] [] [KTB] [] [] [BĞY] [RŽV] [] [] [RAY] [ḪGG] [RAY] [ETY] [] [EMN] [] [ECR] [KS̃R] [] [FSG]
S̃M GFYNE AL ËS̃ERHM BRSLNE VGFYNE BAYS EBN MRYM V ËTYNEH ELÎNCYL VCALNE FY GLVB ELZ̃YN ETBAVH RÊFT VRḪMT VRHBENYT EBTD̃AVHE ME KTBNEHE ALYHM ÎLE EBTĞEÙ RŽVEN ELLH FME RAVHE ḪG RAEYTHE F ËTYNE ELZ̃YN ËMNVE MNHM ÊCRHM VKS̃YR MNHM FESGVN

ṧumme ḳaffeynā ǎlā āṧārihim birusulinā ve ḳaffeynā biǐysā bni meryeme ve āteynāhu l-incīle ve ceǎlnā ḳulūbi elleƶīne ttebeǔhu ra'feten ve raHmeten verahbāniyyeten btedeǔhā ketebnāhā ǎleyhim illā btiğā'e riDvāni llahi femā raǎvhā Haḳḳa riǎāyetihā fe āteynā elleƶīne āmenū minhum ecrahum vekeṧīrun minhum fāsiḳūne
ثم قفينا على آثارهم برسلنا وقفينا بعيسى ابن مريم وآتيناه الإنجيل وجعلنا في قلوب الذين اتبعوه رأفة ورحمة ورهبانية ابتدعوها ما كتبناها عليهم إلا ابتغاء رضوان الله فما رعوها حق رعايتها فآتينا الذين آمنوا منهم أجرهم وكثير منهم فاسقون

 » 57 / Hadîd  Suresi: 27
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ثم | S̃M ṧumme sonra Then
قفينا ق ف و | GFV GFYNE ḳaffeynā ardarda gönderdik We sent
على | AL ǎlā üzerine on
آثارهم ا ث ر | ES̃R ËS̃ERHM āṧārihim bunların izleri their footsteps
برسلنا ر س ل | RSL BRSLNE birusulinā elçilerimizi Our Messengers
وقفينا ق ف و | GFV VGFYNE ve ḳaffeynā ve onların ardına kattık and We followed
بعيسى | BAYS biǐysā Îsa'yı with Isa,
ابن ب ن ي | BNY EBN bni oğlu son
مريم | MRYM meryeme Meryem (of) Maryam,
وآتيناه ا ت ي | ETY V ËTYNEH ve āteynāhu ve ona verdik and We gave him
الإنجيل | ELÎNCYL l-incīle İncil'i the Injeel.
وجعلنا ج ع ل | CAL VCALNE ve ceǎlnā ve koyduk And We placed
في | FY içine in
قلوب ق ل ب | GLB GLVB ḳulūbi kalbleri (the) hearts
الذين | ELZ̃YN elleƶīne (of) those who
اتبعوه ت ب ع | TBA ETBAVH ttebeǔhu ona uyanların followed him
رأفة ر ا ف | REF RÊFT ra'feten şefkat compassion
ورحمة ر ح م | RḪM VRḪMT ve raHmeten ve merhamet and mercy.
ورهبانية ر ه ب | RHB VRHBENYT verahbāniyyeten ve ruhbanlığı But monasticism
ابتدعوها ب د ع | BD̃A EBTD̃AVHE btedeǔhā icadettikleri they innovated -
ما | ME not
كتبناها ك ت ب | KTB KTBNEHE ketebnāhā biz yazmamıştık We prescribed it
عليهم | ALYHM ǎleyhim onlara for them -
إلا | ÎLE illā dışında bir şey only
ابتغاء ب غ ي | BĞY EBTĞEÙ btiğā'e kazanmaları seeking
رضوان ر ض و | RŽV RŽVEN riDvāni rızasını (the) pleasure
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah,
فما | FME femā ama but not
رعوها ر ع ي | RAY RAVHE raǎvhā ona uymadılar they observed it
حق ح ق ق | ḪGG ḪG Haḳḳa hakkıyla (with) right
رعايتها ر ع ي | RAY RAEYTHE riǎāyetihā riayet ederek observance.
فآتينا ا ت ي | ETY F ËTYNE fe āteynā biz de verdik So We gave
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselere those who
آمنوا ا م ن | EMN ËMNVE āmenū iman eden(lere) believed
منهم | MNHM minhum onlardan among them
أجرهم ا ج ر | ECR ÊCRHM ecrahum mükafatlarını their reward,
وكثير ك ث ر | KS̃R VKS̃YR vekeṧīrun fakat birçoğu but most
منهم | MNHM minhum onlardan of them
فاسقون ف س ق | FSG FESGVN fāsiḳūne yoldan çıkmıştır (are) defiantly disobediently.

57:27 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

sonra | ardarda gönderdik | üzerine | bunların izleri | elçilerimizi | ve onların ardına kattık | Îsa'yı | oğlu | Meryem | ve ona verdik | İncil'i | ve koyduk | içine | kalbleri | | ona uyanların | şefkat | ve merhamet | ve ruhbanlığı | icadettikleri | | biz yazmamıştık | onlara | dışında bir şey | kazanmaları | rızasını | Allah'ın | ama | ona uymadılar | hakkıyla | riayet ederek | biz de verdik | kimselere | iman eden(lere) | onlardan | mükafatlarını | fakat birçoğu | onlardan | yoldan çıkmıştır |

[] [GFV] [] [ES̃R] [RSL] [GFV] [] [BNY] [] [ETY] [] [CAL] [] [GLB] [] [TBA] [REF] [RḪM] [RHB] [BD̃A] [] [KTB] [] [] [BĞY] [RŽV] [] [] [RAY] [ḪGG] [RAY] [ETY] [] [EMN] [] [ECR] [KS̃R] [] [FSG]
S̃M GFYNE AL ËS̃ERHM BRSLNE VGFYNE BAYS EBN MRYM V ËTYNEH ELÎNCYL VCALNE FY GLVB ELZ̃YN ETBAVH RÊFT VRḪMT VRHBENYT EBTD̃AVHE ME KTBNEHE ALYHM ÎLE EBTĞEÙ RŽVEN ELLH FME RAVHE ḪG RAEYTHE F ËTYNE ELZ̃YN ËMNVE MNHM ÊCRHM VKS̃YR MNHM FESGVN

ṧumme ḳaffeynā ǎlā āṧārihim birusulinā ve ḳaffeynā biǐysā bni meryeme ve āteynāhu l-incīle ve ceǎlnā ḳulūbi elleƶīne ttebeǔhu ra'feten ve raHmeten verahbāniyyeten btedeǔhā ketebnāhā ǎleyhim illā btiğā'e riDvāni llahi femā raǎvhā Haḳḳa riǎāyetihā fe āteynā elleƶīne āmenū minhum ecrahum vekeṧīrun minhum fāsiḳūne
ثم قفينا على آثارهم برسلنا وقفينا بعيسى ابن مريم وآتيناه الإنجيل وجعلنا في قلوب الذين اتبعوه رأفة ورحمة ورهبانية ابتدعوها ما كتبناها عليهم إلا ابتغاء رضوان الله فما رعوها حق رعايتها فآتينا الذين آمنوا منهم أجرهم وكثير منهم فاسقون

[] [ق ف و] [] [ا ث ر] [ر س ل] [ق ف و] [] [ب ن ي] [] [ا ت ي] [] [ج ع ل] [] [ق ل ب] [] [ت ب ع] [ر ا ف] [ر ح م] [ر ه ب] [ب د ع] [] [ك ت ب] [] [] [ب غ ي] [ر ض و] [] [] [ر ع ي] [ح ق ق] [ر ع ي] [ا ت ي] [] [ا م ن] [] [ا ج ر] [ك ث ر] [] [ف س ق]

 » 57 / Hadîd  Suresi: 27
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ثم | S̃M ṧumme sonra Then
Se,Mim,
500,40,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
قفينا ق ف و | GFV GFYNE ḳaffeynā ardarda gönderdik We sent
Gaf,Fe,Ye,Nun,Elif,
100,80,10,50,1,
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
على | AL ǎlā üzerine on
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
آثارهم ا ث ر | ES̃R ËS̃ERHM āṧārihim bunların izleri their footsteps
,Se,Elif,Re,He,Mim,
,500,1,200,5,40,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
برسلنا ر س ل | RSL BRSLNE birusulinā elçilerimizi Our Messengers
Be,Re,Sin,Lam,Nun,Elif,
2,200,60,30,50,1,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine plural noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
جار ومجرور و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وقفينا ق ف و | GFV VGFYNE ve ḳaffeynā ve onların ardına kattık and We followed
Vav,Gaf,Fe,Ye,Nun,Elif,
6,100,80,10,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
بعيسى | BAYS biǐysā Îsa'yı with Isa,
Be,Ayn,Ye,Sin,,
2,70,10,60,,
"P – prefixed preposition bi
PN – genitive proper noun → Jesus"
جار ومجرور
ابن ب ن ي | BNY EBN bni oğlu son
Elif,Be,Nun,
1,2,50,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
مريم | MRYM meryeme Meryem (of) Maryam,
Mim,Re,Ye,Mim,
40,200,10,40,
"PN – accusative feminine proper noun → Maryam"
اسم علم منصوب
وآتيناه ا ت ي | ETY V ËTYNEH ve āteynāhu ve ona verdik and We gave him
Vav,,Te,Ye,Nun,Elif,He,
6,,400,10,50,1,5,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الإنجيل | ELÎNCYL l-incīle İncil'i the Injeel.
Elif,Lam,,Nun,Cim,Ye,Lam,
1,30,,50,3,10,30,
"PN – accusative proper noun → Injeel"
اسم علم منصوب
وجعلنا ج ع ل | CAL VCALNE ve ceǎlnā ve koyduk And We placed
Vav,Cim,Ayn,Lam,Nun,Elif,
6,3,70,30,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
في | FY içine in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
قلوب ق ل ب | GLB GLVB ḳulūbi kalbleri (the) hearts
Gaf,Lam,Vav,Be,
100,30,6,2,
"N – genitive feminine plural noun → Heart"
اسم مجرور
الذين | ELZ̃YN elleƶīne (of) those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
اتبعوه ت ب ع | TBA ETBAVH ttebeǔhu ona uyanların followed him
Elif,Te,Be,Ayn,Vav,He,
1,400,2,70,6,5,
V – 3rd person masculine plural (form VIII) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
رأفة ر ا ف | REF RÊFT ra'feten şefkat compassion
Re,,Fe,Te merbuta,
200,,80,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
ورحمة ر ح م | RḪM VRḪMT ve raHmeten ve merhamet and mercy.
Vav,Re,Ha,Mim,Te merbuta,
6,200,8,40,400,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative feminine indefinite noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
ورهبانية ر ه ب | RHB VRHBENYT verahbāniyyeten ve ruhbanlığı But monasticism
Vav,Re,He,Be,Elif,Nun,Ye,Te merbuta,
6,200,5,2,1,50,10,400,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative feminine indefinite noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
ابتدعوها ب د ع | BD̃A EBTD̃AVHE btedeǔhā icadettikleri they innovated -
Elif,Be,Te,Dal,Ayn,Vav,He,Elif,
1,2,400,4,70,6,5,1,
V – 3rd person masculine plural (form VIII) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ما | ME not
Mim,Elif,
40,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
كتبناها ك ت ب | KTB KTBNEHE ketebnāhā biz yazmamıştık We prescribed it
Kef,Te,Be,Nun,Elif,He,Elif,
20,400,2,50,1,5,1,
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
عليهم | ALYHM ǎleyhim onlara for them -
Ayn,Lam,Ye,He,Mim,
70,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
إلا | ÎLE illā dışında bir şey only
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
ابتغاء ب غ ي | BĞY EBTĞEÙ btiğā'e kazanmaları seeking
Elif,Be,Te,Ğayn,Elif,,
1,2,400,1000,1,,
N – accusative masculine (form VIII) verbal noun
اسم منصوب
رضوان ر ض و | RŽV RŽVEN riDvāni rızasını (the) pleasure
Re,Dad,Vav,Elif,Nun,
200,800,6,1,50,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah,
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
فما | FME femā ama but not
Fe,Mim,Elif,
80,40,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الفاء استئنافية
حرف نفي
رعوها ر ع ي | RAY RAVHE raǎvhā ona uymadılar they observed it
Re,Ayn,Vav,He,Elif,
200,70,6,5,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
حق ح ق ق | ḪGG ḪG Haḳḳa hakkıyla (with) right
Ha,Gaf,
8,100,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
رعايتها ر ع ي | RAY RAEYTHE riǎāyetihā riayet ederek observance.
Re,Ayn,Elif,Ye,Te,He,Elif,
200,70,1,10,400,5,1,
N – genitive feminine verbal noun
PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun
اسم مجرور و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فآتينا ا ت ي | ETY F ËTYNE fe āteynā biz de verdik So We gave
Fe,,Te,Ye,Nun,Elif,
80,,400,10,50,1,
REM – prefixed resumption particle
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselere those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
آمنوا ا م ن | EMN ËMNVE āmenū iman eden(lere) believed
,Mim,Nun,Vav,Elif,
,40,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
منهم | MNHM minhum onlardan among them
Mim,Nun,He,Mim,
40,50,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
أجرهم ا ج ر | ECR ÊCRHM ecrahum mükafatlarını their reward,
,Cim,Re,He,Mim,
,3,200,5,40,
N – accusative masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وكثير ك ث ر | KS̃R VKS̃YR vekeṧīrun fakat birçoğu but most
Vav,Kef,Se,Ye,Re,
6,20,500,10,200,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – nominative masculine singular indefinite noun
الواو عاطفة
اسم مرفوع
منهم | MNHM minhum onlardan of them
Mim,Nun,He,Mim,
40,50,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
فاسقون ف س ق | FSG FESGVN fāsiḳūne yoldan çıkmıştır (are) defiantly disobediently.
Fe,Elif,Sin,Gaf,Vav,Nun,
80,1,60,100,6,50,
N – nominative masculine plural active participle
اسم مرفوع
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |ثُمَّ: sonra | قَفَّيْنَا: ardarda gönderdik | عَلَىٰ: üzerine | اثَارِهِمْ: bunların izleri | بِرُسُلِنَا: elçilerimizi | وَقَفَّيْنَا: ve onların ardına kattık | بِعِيسَى: Îsa'yı | ابْنِ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | وَاتَيْنَاهُ: ve ona verdik | الْإِنْجِيلَ: İncil'i | وَجَعَلْنَا: ve koyduk | فِي: içine | قُلُوبِ: kalbleri | الَّذِينَ: | اتَّبَعُوهُ: ona uyanların | رَأْفَةً: şefkat | وَرَحْمَةً: ve merhamet | وَرَهْبَانِيَّةً: ve ruhbanlığı | ابْتَدَعُوهَا: icadettikleri | مَا: | كَتَبْنَاهَا: biz yazmamıştık | عَلَيْهِمْ: onlara | إِلَّا: dışında bir şey | ابْتِغَاءَ: kazanmaları | رِضْوَانِ: rızasını | اللَّهِ: Allah'ın | فَمَا: ama | رَعَوْهَا: ona uymadılar | حَقَّ: hakkıyla | رِعَايَتِهَا: riayet ederek | فَاتَيْنَا: biz de verdik | الَّذِينَ: kimselere | امَنُوا: iman eden(lere) | مِنْهُمْ: onlardan | أَجْرَهُمْ: mükafatlarını | وَكَثِيرٌ: fakat birçoğu | مِنْهُمْ: onlardan | فَاسِقُونَ: yoldan çıkmıştır |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ثم S̃M sonra | قفينا GFYNE ardarda gönderdik | على AL üzerine | آثارهم ËS̃ERHM bunların izleri | برسلنا BRSLNE elçilerimizi | وقفينا WGFYNE ve onların ardına kattık | بعيسى BAYS Îsa'yı | ابن EBN oğlu | مريم MRYM Meryem | وآتيناه W ËTYNEH ve ona verdik | الإنجيل ELÎNCYL İncil'i | وجعلنا WCALNE ve koyduk | في FY içine | قلوب GLWB kalbleri | الذين ELZ̃YN | اتبعوه ETBAWH ona uyanların | رأفة RÊFT şefkat | ورحمة WRḪMT ve merhamet | ورهبانية WRHBENYT ve ruhbanlığı | ابتدعوها EBTD̃AWHE icadettikleri | ما ME | كتبناها KTBNEHE biz yazmamıştık | عليهم ALYHM onlara | إلا ÎLE dışında bir şey | ابتغاء EBTĞEÙ kazanmaları | رضوان RŽWEN rızasını | الله ELLH Allah'ın | فما FME ama | رعوها RAWHE ona uymadılar | حق ḪG hakkıyla | رعايتها RAEYTHE riayet ederek | فآتينا F ËTYNE biz de verdik | الذين ELZ̃YN kimselere | آمنوا ËMNWE iman eden(lere) | منهم MNHM onlardan | أجرهم ÊCRHM mükafatlarını | وكثير WKS̃YR fakat birçoğu | منهم MNHM onlardan | فاسقون FESGWN yoldan çıkmıştır |
Kırık Meal (Okunuş) : |ṧumme: sonra | ḳaffeynā: ardarda gönderdik | ǎlā: üzerine | āṧārihim: bunların izleri | birusulinā: elçilerimizi | ve ḳaffeynā: ve onların ardına kattık | biǐysā: Îsa'yı | bni: oğlu | meryeme: Meryem | ve āteynāhu: ve ona verdik | l-incīle: İncil'i | ve ceǎlnā: ve koyduk | : içine | ḳulūbi: kalbleri | elleƶīne: | ttebeǔhu: ona uyanların | ra'feten: şefkat | ve raHmeten: ve merhamet | verahbāniyyeten: ve ruhbanlığı | btedeǔhā: icadettikleri | : | ketebnāhā: biz yazmamıştık | ǎleyhim: onlara | illā: dışında bir şey | btiğā'e: kazanmaları | riDvāni: rızasını | llahi: Allah'ın | femā: ama | raǎvhā: ona uymadılar | Haḳḳa: hakkıyla | riǎāyetihā: riayet ederek | fe āteynā: biz de verdik | elleƶīne: kimselere | āmenū: iman eden(lere) | minhum: onlardan | ecrahum: mükafatlarını | vekeṧīrun: fakat birçoğu | minhum: onlardan | fāsiḳūne: yoldan çıkmıştır |
Kırık Meal (Transcript) : |S̃M: sonra | GFYNE: ardarda gönderdik | AL: üzerine | ËS̃ERHM: bunların izleri | BRSLNE: elçilerimizi | VGFYNE: ve onların ardına kattık | BAYS: Îsa'yı | EBN: oğlu | MRYM: Meryem | V ËTYNEH: ve ona verdik | ELÎNCYL: İncil'i | VCALNE: ve koyduk | FY: içine | GLVB: kalbleri | ELZ̃YN: | ETBAVH: ona uyanların | RÊFT: şefkat | VRḪMT: ve merhamet | VRHBENYT: ve ruhbanlığı | EBTD̃AVHE: icadettikleri | ME: | KTBNEHE: biz yazmamıştık | ALYHM: onlara | ÎLE: dışında bir şey | EBTĞEÙ: kazanmaları | RŽVEN: rızasını | ELLH: Allah'ın | FME: ama | RAVHE: ona uymadılar | ḪG: hakkıyla | RAEYTHE: riayet ederek | F ËTYNE: biz de verdik | ELZ̃YN: kimselere | ËMNVE: iman eden(lere) | MNHM: onlardan | ÊCRHM: mükafatlarını | VKS̃YR: fakat birçoğu | MNHM: onlardan | FESGVN: yoldan çıkmıştır |
Abdulbaki Gölpınarlı : Sonra izlerinden peygamberler gönderdik ve onların izince de Meryem oğlu İsâ'yı yolladık ve ona İncil'i verdik ve ona uyanların gönüllerinde fazla bir yumuşaklık ve merhamet yarattık; ve râhipliği, onlara biz farzetmediysek de onlar ancak Allah rızâsını kazanmak için icât ettiler, derken onun hakkına da gereği gibi riâyet edemediler, derken onlardan inananlara, mükâfatlarını verdik ve onların çoğuysa buyruktan çıkmış olanlardır.
Adem Uğur : Sonra bunların izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.
Ahmed Hulusi : Sonra Rasûllerimizle onların eserleri üzere takviye ettik! Meryem'in oğlu İsa ile de takviye ettik; Ona İncil'i (müjde olan BİLGİ) verdik. . . Ona tâbi olanların kalplerinde şefkat, sınırsız hoşgörü ve rahmet ve Ruhbaniyet (Allâh'a ermeyi) oluşturduk; bu amaçla yaptıkları ruhbaniyet çalışmalarını ise (çok büyük korku dolayısıyla sırf uhrevî - ruhanî yaşama dönük çalışma) onlar uydurdular! (Oysa) onu (Ruhbaniyeti) onlara mükellef kılmamıştık. Ancak Allâh'ın rıdvanını (cennet nimetlerini) talep etmek için bunu başlattılar. . . (Ama) ona hakkıyla da riayet etmediler! Onlardan iman edenlere ecirlerini verdik. . . (Ancak) onlardan (ruhbanlardan) çoğunun inancı bozuktur!
Ahmet Tekin : Sonra bunların izinden ardarda Rasullerimizi gönderdik. Meryem oğlu Îsâ’yı da arkalarından gönderdik. Ona İncil’i verdik. Ona, onun sünnetine tâbi olanların kafalarına, kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Uydurdukları ruhbanlığı-zâhidliği biz onlara yazılı olarak farz kılmadık. Bunu, Allah rızasını kazanmak için yaptılar, ama buna gereği gibi, bihakkın, samimiyetle riayet etmediler. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. Onların çoğu doğru ve mantıklı düşünmenin, hak dinin dışına çıkan fâsıktı, âsi ve bozguncu idi.
Ahmet Varol : Sonra onların izleri üzere elçilerimizi ardarda gönderdik. Arkalarından da Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Ona İncil'i verdik ve ona uyanların kalplerine bir şefkat ve merhamet duygusu yerleştirdik. Kendilerinin çıkardıkları ruhbanlığı ise biz kendilerine farz kılmamıştık. Bunu sırf Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için (çıkardılar) ama ona da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere ecirlerini verdik. Fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
Ali Bulaç : Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik; ona İncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid'at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah'ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
Ali Fikri Yavuz : Sonra (Nûh ile İbrahîm’in) arkalarından peygamberlerimizi ard arda gönderdik. Bir de arkalarından Meryem’in oğlu İsa’yı yolladık; ve ona İncil’i verdik. Kendisine bağlı kalanların kalblerine ince bir duygu ve bir merhamet ihsan ettik. Bir de (insanların fitnesinden kaçıb sırf ibadete koyulmaktan ibaret olan) Ruhbaniyyet ki, bunu onlar icad ettiler; biz onu, üzerlerine farz kılmamıştık. Ancak Allah rızasını aramak için (bu icadı) yaptılar. Sonra da ona gereği üzre riayet etmediler, (Ruhbaniyyete teslisi, ittihadı ve küfrü ilâve etmek suretiyle hakkını gözetmediler, onu zayi ettiler). Biz de içlerinden iman etmiş olanlara mükâfatlarını verdik. Çokları ise yoldan çıkmış fâsıklardır, (kâfirlerdir).
Bekir Sadak : Onlarin izleri uzerinden peygamberlerimizi ard arda gonderdik; Meryem oglu Isa'yi da ardlarindan gonderdik ve ona Incil'i verdik; ona uyanlarin gonullerine sefkat ve merhamet duygulari koyduk; uzerlerine bizim gerekli kilmadigimiz fakat kendilerinin guya Allah'in rizasini kazanmak icin ortaya attiklari rahbaniyete bile geregi gibi riayet etmediler; iclerinde inanmis olan kimselere ecirlerini verdik; ama cogu yoldan cikmislardir.
Celal Yıldırım : Sonra onların izleri üzerine peygamberlerimizi birbiri ardınca gönderdik. Ve Meryem oğlu İsa'yı da onların ardından gönderdik ve ona İncîl'i verdik; ona uyanların kalblerinde bir şefkat ve rahmet meydana getirdik. Üzerlerine gerekli kılmadığımız halde Allah'ın rızâsına erişmek için, ruhbaniyyeti din adına icad edip ortaya çıkardılar; buna rağmen ona da hakkıyla riâyet etmediler. Onlardan imân edenlerin mükâfatını verdik. Çoğu ise ilâhî yoldan çıkan yozmuşlardır.
Diyanet İşleri : Sonra bunların peşinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik, ona İncil’i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. (Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir.
Diyanet İşleri (eski) : Onların izleri üzerinden peygamberlerimizi ard arda gönderdik; Meryem oğlu İsa'yı da ardlarından gönderdik ve ona İncil'i verdik; ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet duyguları koyduk; üzerlerine bizim gerekli kılmadığımız fakat kendilerinin güya Allah'ın rızasını kazanmak için ortaya attıkları ruhbaniyete bile gereği gibi riayet etmediler; içlerinde inanmış olan kimselere ecirlerini verdik; ama çoğu yoldan çıkmışlardır.
Diyanet Vakfi : Sonra bunların izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.
Edip Yüksel : Sonra onların peşinden, ard arda elçilerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da gönderdik ve ona İncil'i verdik. Onu izleyenlerin gönüllerine şefkat ve merhamet koyduk. Fakat, bizim kendileri için onaylamadığımız bir ruhbanlık uydurdular. Halbuki onlardan sadece ALLAH'ı hoşnut edecek hususlara uymalarını istemiştik. Üstelik ruhbanlığa hakkıyla da uymadılar. Aralarından inananlara ödüllerini verdik; ancak çokları yoldan çıkmışlardı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sonra bunların izinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik ve ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa gelince onu, biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Sonra onların izleri üzerinde ardarda peygamberlerimizle izledik; arkasından Meryem oğlu İsa'yı gönderdik, ona İncil'i verdik ve ona uyanların kalplerinde bir şefkat ve merhamet yarattık. Bir de rahipliği ki, onu onlar uydurdular, Biz onu üzerlerine yazmamıştık; ancak Allah'ın rızasını aramak için yaptılar, sonra da ona hakkıyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman etmiş olanlara mükafatlarını verdik, çokları ise yoldan çıkmış fasıklardır.
Elmalılı Hamdi Yazır : Sonra onların izleri üzerinde Resullerimizle ta'kıyb ettik, bir de Meryemin oğlu Isa ile ta'kıyb ettik ve ona İncili verdik ve ona tabi' olanların kalblerinde bir rıkkat bir merhamet yarattık, bir de rehbaniyyet ki onu onlar ibda' ettiler, biz onu üzerlerine yazmamıştık, ancak Allah rızasını aramak için yaptılar, sonra da ona hakkıyle riayet etmediler, biz de içlerinden iyman etmiş olanlara ecirlerini verdik, çokları ise yoldan çıkmış fâsıklardır
Fizilal-il Kuran : Onların arkasından ardarda diğer peygamberlerimizi gönderdik, bu arada Meryemoğlu İsa'yı da gönderdik. O'na İncil'i verdik, bağlılarının kalplerine şefkat ve merhamet duygusu aşıladık. Biz onlara aşırı sofuluğu farz kılmış değildik. Bunu akılları sıra Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için kendileri uydurdular. Buna rağmen onun gereklerini yerine getirmediler. Biz onların inananlarına ödüllerini verdik, fakat çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
Gültekin Onan : Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik; ona İncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bidat olarak) türettikleri ruhbanlığı ise, biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Tanrı'nın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan inananlara ecirlerini verdik, onlardan çoğu da fasıktı.
Hakkı Yılmaz : "Sonra, bunların izinden ardarda elçilerimizi gönderdik. Meryem oğlu Îsâ'yı da arkalarından gönderdik; kendisine İncîl'i verdik ve o'na uyan kimselerin kalplerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlık; onu, onların üzerine Biz yazmadık. Sadece Allah rızasını kazanmak için ortaya çıkardılar. Sonra da buna gereği gibi riâyet etmediler. Sonra da Biz, onlardan iman eden kimselere karşılıklarını verdik. Onlardan pek çoğu da hak yoldan çıkmış olanlardır. "
Hasan Basri Çantay : Sonra bunların izleri üzerinde, ardı ardınca peygamberlerimizi yolladık. Arkalarından da Meryem oğlu îsâyı gönderdik. Ona incîli verdik. Kendisine tâbi olanların yüreklerine bir şefekat ve merhamet koyduk. Onların (yeni bir âdet olmak üzere) ihdas etdikleri rehbanlığa (gelince:) Onu üzerlerine biz farzetmedik. Ancak (onlar bunu sırf) Allahın rızaasını aramak için yapdılar. Fakat buna hakkıyle riaayet de etmediler. Biz de içlerinden (gerçek) îman edenlere mükâfatlarını verdik. Onlardan bir çoğu ise (doğru yoldan) çıkanlardı.
Hayrat Neşriyat : Sonra onların izleri üzerinde ard arda peygamberlerimizi gönderdik; (o peygamberlerin) ardından da Meryemoğlu Îsâ’yı gönderdik; ona İncîl’i verdik ve ona tâbi' olanların kalblerinde bir şefkat ve bir merhamet kıldık.Bir de (kendilerinin) ortaya çıkardıkları ruhbâniyet ki, onu üzerlerine (biz) farz kılmamıştık, sâdece Allah’ın rızâsını kazanmak için (kendileri yaptılar); fakat ona (da) hakkıyla tâbi' olarak riâyet etmediler. Artık onlardan îmân edenlere mükâfâtlarını verdik. Fakat onlardan çoğu (yoldan çıkmış) fâsık kimselerdir.
İbni Kesir : Sonra onların izleri üzerinde, peygamberlerimizi ard arda gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik. Ona İncil'i verdik ve ona uyanların kalblerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Onların uydurdukları rehbaniyyete gelince; onu kendilerine Biz, yazmadık. Fakat kendileri Allah'ın rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da hakkıyla riayet etmediler. Biz de onlardan iman etmiş olanlara ecirlerini verdik. İçlerinden çoğu ise fasıklardır.
İskender Evrenosoğlu : Sonra onların izleri üzerine resûllerimizi ardarda gönderdik. Ve Meryemoğlu İsa (A.S)'ı gönderdik ve O'na İncil'i verdik. Ve O'na tâbî olanların kalplerinde refet (şefkat) ve rahmet kıldık. Ve onlar, O'na ruhbanlık ihdas ettiler. Biz, Allah'ın rızasını ibtiga etmekten başkasını onlara farz kılmadık. Oysa O'na hakkıyla riayet etmediler. Böylece onlardan, âmenû olanların ecirlerini verdik ve onlardan çoğu fasıklardı.
Muhammed Esed : Ve sonra onların ardından öteki elçilerimizi gönderdik; ve (zaman içinde) arkalarından kendisine İncil verdiğimiz Meryem oğlu İsa'yı gönderdik; o'na (sadık bir şekilde) uyanların kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Ruhbanca riyazete gelince, Biz onlara bunu emretmedik, Allah'ın rızasını kazanmak arzusuyla onu kendileri uydurdu. Ama sonra ona, (her zaman) gerektiği gibi uymadılar, böylece Biz, (gerçekten) iman etmiş olanlara karşılığını verdik, ama onların çoğu yoldan çıkmışlardı.
Ömer Nasuhi Bilmen : Sonra onların izleri üzerine peygamberlerimizi yolladık ve Meryem'in oğlu İsâ'yı da gönderdik ve O'na İncil'i verdik ve O'na tâbi olanların kalblerinde bir şefkat ve merhamet vücuda getirdik ve bir ruhbaniyet ihdas ettiler ki, onu onların üzerlerine yazmamıştık, ancak Allah'ın rızasını aramak için onu iltizam ettiler. Sonra ona bihakkın riâyette bulunmadılar, artık onlardan imân edenlere mükâfaatlarını verdik ve onlardan birçokları ise fâsık kimselerdir.
Ömer Öngüt : Sonra onların izleri üzerinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik ve ona İncil'i verdik. Ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Türettikleri ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Ancak Allah'ın rızâsını kazanmak için kendileri türettiler, amma buna da gereği gibi riâyet etmediler. Biz de onlardan iman etmiş olanlara mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmış fâsıktırlar.
Şaban Piriş : Sonra onların izi sıra peygamberlerimizi ardarda gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik. Ona İncil’i verip, ona tabi olanların kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Onların uydurdukları ruhbanlığı ise biz farz kılmadık. Yalnızca Allah’ın rızasını kazanmak için yaptılar. Fakat ona da hakkıyla riayet etmediler. Biz de onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik. Onlardan çoğu yoldan çıkmıştır.
Suat Yıldırım : Sonra bunların ardından peş peşe peygamberlerimizi gönderdik. Özellikle Meryem’in oğlu Îsâ’yı arkalarından gönderdik, kendisine İncîl’i verdik ve ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Uydurdukları ruhbanlığı ise Biz kendilerine farz kılmadık, lâkin Allah’ın rızasına nail olmak için kendileri icad ettiler. Kaldı ki ona gereği gibi de riâyet etmediler. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik, onların çoğu ise büsbütün yoldan çıkmışlardır.
Süleyman Ateş : Sonra bunların peşinden ardarda elçilerimizi gönderdik. Meryem oğlu Îsâ'yı da onların ardına kattık; ona İncil'i verdik ve ona uyanların kalblerine şefkat ve merhamet koyduk. İcâdettikleri ruhbanlığı, biz onlara yazmamıştık, yalnız Allâh'ın rızâsını kazanmak için kendiliklerinden uyguladılar ama ona gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan imân edenlere mükâfâtlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da yoldan çıkmıştır.
Tefhim-ul Kuran : Sonra onların izleri üzerinde peygamberlerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik; ona İncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid'at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, biz onlara (uyulması gerekli bir yaşama biçimi) yazmadık. Ancak Allah'ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
Ümit Şimşek : Sonra onların izinden peş peşe peygamberlerimizi gönderdik. Kendisine İncil'i vererek Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik. Onun izinden gidenlerin kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Onlar ise, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için, kendiliklerinden bir de ruhbanlık icad ettiler ki, Biz onlara bunu farz kılmamıştık. Sonra onun da hakkını vermediler. Onlardan iman edenleri ödüllendirdik; birçoğu ise yoldan çıkmış kimselerdi.
Yaşar Nuri Öztürk : Sonra onların eserleri üzere, resullerimizi art arda gönderdik. Meryem'in oğlu İsa'yı da onların ardınca gönderdik. Ona İncil'i verdik; ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet koyduk. Bir bid'at olarak ortaya çıkardıkları ruhbaniyeti, onlar üzerine biz yazmamıştık. Allah'ın rızasını kazanmak için ortaya çıkardılar. Ama ona gerektiği şekilde saygılı olmadılar. Onların, iman edenlerine ödüllerini verdik. Onlardan çoğu yoldan çıkmış olanlardır.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}