» 67 / Mülk  27:

Kuran Sırası: 67
İniş Sırası: 77
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30

 » 67 / Mülk  Suresi: 27
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَلَمَّا (FLME) = felemmā : ne zaman ki
2. رَأَوْهُ (RÊVH) = raevhu : onu görünce
3. زُلْفَةً (ZLFT) = zulfeten : yakından
4. سِيئَتْ (SYÙT) = siyet : kötüleşti
5. وُجُوهُ (VCVH) = vucūhu : yüzleri
6. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimselerin
7. كَفَرُوا (KFRVE) = keferū : inkar eden(lerin)
8. وَقِيلَ (VGYL) = ve ḳīle : ve dendi
9. هَٰذَا (HZ̃E) = hāƶā : işte budur
10. الَّذِي (ELZ̃Y) = lleƶī :
11. كُنْتُمْ (KNTM) = kuntum : olduğunuz şey
12. بِهِ (BH) = bihi : onu
13. تَدَّعُونَ (TD̃AVN) = teddeǔne : çağırıyor(lar)
ne zaman ki | onu görünce | yakından | kötüleşti | yüzleri | kimselerin | inkar eden(lerin) | ve dendi | işte budur | | olduğunuz şey | onu | çağırıyor(lar) |

[] [REY] [ZLF] [SVE] [VCH] [] [KFR] [GVL] [] [] [KVN] [] [D̃AV]
FLME RÊVH ZLFT SYÙT VCVH ELZ̃YN KFRVE VGYL HZ̃E ELZ̃Y KNTM BH TD̃AVN

felemmā raevhu zulfeten siyet vucūhu elleƶīne keferū ve ḳīle hāƶā lleƶī kuntum bihi teddeǔne
فلما رأوه زلفة سيئت وجوه الذين كفروا وقيل هذا الذي كنتم به تدعون

 » 67 / Mülk  Suresi: 27
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فلما | FLME felemmā ne zaman ki But when
رأوه ر ا ي | REY RÊVH raevhu onu görünce they (will) see it
زلفة ز ل ف | ZLF ZLFT zulfeten yakından approaching,
سيئت س و ا | SVE SYÙT siyet kötüleşti (will be) distressed
وجوه و ج ه | VCH VCVH vucūhu yüzleri (the) faces
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerin (of) those who
كفروا ك ف ر | KFR KFRVE keferū inkar eden(lerin) disbelieved,
وقيل ق و ل | GVL VGYL ve ḳīle ve dendi and it will be said,
هذا | HZ̃E hāƶā işte budur """This"
الذي | ELZ̃Y lleƶī (is) that which
كنتم ك و ن | KVN KNTM kuntum olduğunuz şey you used to
به | BH bihi onu for it
تدعون د ع و | D̃AV TD̃AVN teddeǔne çağırıyor(lar) "call."""

67:27 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ne zaman ki | onu görünce | yakından | kötüleşti | yüzleri | kimselerin | inkar eden(lerin) | ve dendi | işte budur | | olduğunuz şey | onu | çağırıyor(lar) |

[] [REY] [ZLF] [SVE] [VCH] [] [KFR] [GVL] [] [] [KVN] [] [D̃AV]
FLME RÊVH ZLFT SYÙT VCVH ELZ̃YN KFRVE VGYL HZ̃E ELZ̃Y KNTM BH TD̃AVN

felemmā raevhu zulfeten siyet vucūhu elleƶīne keferū ve ḳīle hāƶā lleƶī kuntum bihi teddeǔne
فلما رأوه زلفة سيئت وجوه الذين كفروا وقيل هذا الذي كنتم به تدعون

[] [ر ا ي] [ز ل ف] [س و ا] [و ج ه] [] [ك ف ر] [ق و ل] [] [] [ك و ن] [] [د ع و]

 » 67 / Mülk  Suresi: 27
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فلما | FLME felemmā ne zaman ki But when
Fe,Lam,Mim,Elif,
80,30,40,1,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الفاء استئنافية
ظرف زمان
رأوه ر ا ي | REY RÊVH raevhu onu görünce they (will) see it
Re,,Vav,He,
200,,6,5,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
زلفة ز ل ف | ZLF ZLFT zulfeten yakından approaching,
Ze,Lam,Fe,Te merbuta,
7,30,80,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
سيئت س و ا | SVE SYÙT siyet kötüleşti (will be) distressed
Sin,Ye,,Te,
60,10,,400,
V – 3rd person feminine singular passive perfect verb
فعل ماض مبني للمجهول
وجوه و ج ه | VCH VCVH vucūhu yüzleri (the) faces
Vav,Cim,Vav,He,
6,3,6,5,
N – nominative masculine plural noun
اسم مرفوع
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerin (of) those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
كفروا ك ف ر | KFR KFRVE keferū inkar eden(lerin) disbelieved,
Kef,Fe,Re,Vav,Elif,
20,80,200,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
وقيل ق و ل | GVL VGYL ve ḳīle ve dendi and it will be said,
Vav,Gaf,Ye,Lam,
6,100,10,30,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular passive perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض مبني للمجهول
هذا | HZ̃E hāƶā işte budur """This"
He,Zel,Elif,
5,700,1,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
الذي | ELZ̃Y lleƶī (is) that which
Elif,Lam,Zel,Ye,
1,30,700,10,
REL – masculine singular relative pronoun
اسم موصول
كنتم ك و ن | KVN KNTM kuntum olduğunuz şey you used to
Kef,Nun,Te,Mim,
20,50,400,40,
V – 2nd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
به | BH bihi onu for it
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
تدعون د ع و | D̃AV TD̃AVN teddeǔne çağırıyor(lar) "call."""
Te,Dal,Ayn,Vav,Nun,
400,4,70,6,50,
V – 2nd person masculine plural (form VIII) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَلَمَّا: ne zaman ki | رَأَوْهُ: onu görünce | زُلْفَةً: yakından | سِيئَتْ: kötüleşti | وُجُوهُ: yüzleri | الَّذِينَ: kimselerin | كَفَرُوا: inkar eden(lerin) | وَقِيلَ: ve dendi | هَٰذَا: işte budur | الَّذِي: | كُنْتُمْ: olduğunuz şey | بِهِ: onu | تَدَّعُونَ: çağırıyor(lar) |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فلما FLME ne zaman ki | رأوه RÊWH onu görünce | زلفة ZLFT yakından | سيئت SYÙT kötüleşti | وجوه WCWH yüzleri | الذين ELZ̃YN kimselerin | كفروا KFRWE inkar eden(lerin) | وقيل WGYL ve dendi | هذا HZ̃E işte budur | الذي ELZ̃Y | كنتم KNTM olduğunuz şey | به BH onu | تدعون TD̃AWN çağırıyor(lar) |
Kırık Meal (Okunuş) : |felemmā: ne zaman ki | raevhu: onu görünce | zulfeten: yakından | siyet: kötüleşti | vucūhu: yüzleri | elleƶīne: kimselerin | keferū: inkar eden(lerin) | ve ḳīle: ve dendi | hāƶā: işte budur | lleƶī: | kuntum: olduğunuz şey | bihi: onu | teddeǔne: çağırıyor(lar) |
Kırık Meal (Transcript) : |FLME: ne zaman ki | RÊVH: onu görünce | ZLFT: yakından | SYÙT: kötüleşti | VCVH: yüzleri | ELZ̃YN: kimselerin | KFRVE: inkar eden(lerin) | VGYL: ve dendi | HZ̃E: işte budur | ELZ̃Y: | KNTM: olduğunuz şey | BH: onu | TD̃AVN: çağırıyor(lar) |
Abdulbaki Gölpınarlı : Azâbın yaklaştığını gördüler mi kâfir olanların yüzleri kararır ve işte denir, bu, isteyip durduğunuz şey.
Adem Uğur : Ama onu (azabı) yakından gördükleri zaman, inkâr edenlerin yüzleri kararacak ve (kendilerine): İşte sizin isteyip durduğunuz budur! denecektir.
Ahmed Hulusi : Onu (ölümü) yaklaşmış gördüklerinde, o hakikat bilgisini inkâr edenlerin yüzleri kötü oldu (karardı)! "İşte bu, kendisini bir an önce yaşamayı temenni ettiğinizdir!" denildi.
Ahmet Tekin : Azâbı yakından gördükleri zaman, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin yüzleri fenalaşacak. Kendilerine: 'İşte, inkârlarınız ve alaylarınızla isteyip durduğunuz azap budur.' denecek.
Ahmet Varol : Nihayet onu yakında gördüklerinde inkâr edenlerin yüzleri kötüleşir ve: 'İşte bu, (gerçekleşmeyeceğini) ileri sürüp durduğunuz şeydir' denir.
Ali Bulaç : Nihayet onu pek yakında gördüklerinde, o inkâr edenlerin yüzleri kötüleşip karardı. Ve: "İşte bu, sizin (gerçekleşmeyecek diye) öne sürüp durduğunuz şeydir" denildi.
Ali Fikri Yavuz : Nihayet vakti gelip de o (vaad olunan) azabı yakından gördüklerinde o kâfir olanların yüzleri kötüleşivermiştir ve onlara şöyle denilmiş olacaktır: “- İşte sizin istediğiniz (ve vuku bulmaz dediğiniz) azap budur!...
Bekir Sadak : Azabi yaklasirken gordukleri zaman, inkar edenlerin yuzleri cirkinlesip kararir; onlara: «Sizin arayip durdugunuz iste budur» denir.
Celal Yıldırım : Va'dolunan azabın yaklaştığını görünce, o küfre sapanların yüzleri bir tuhaf olup çirkinlesin Onlara : «Sizin istediğiniz, davet edip durduğunuz bu idi!.» denilir.
Diyanet İşleri : Onu (azabı) yakından gördükleri zaman inkâr edenlerin yüzleri kötüleşir ve onlara, “İşte bu, (alaylı bir biçimde) isteyip durduğunuz şeydir” denir.
Diyanet İşleri (eski) : Azabı yaklaşırken gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri çirkinleşip kararır; onlara: 'Sizin arayıp durduğunuz işte budur' denir.
Diyanet Vakfi : Ama onu (azabı) yakından gördükleri zaman, inkâr edenlerin yüzleri kararacak ve (kendilerine): İşte sizin isteyip durduğunuz budur! denecektir.
Edip Yüksel : Onu yaklaşırken gördükleri zaman inkarcıların suratı asılır, ve onlara 'İşte isteyip durduğunuz şey budur,' denir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Onu yakın görünce inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: «İşte çağırıp durduğunuz şey budur!» dendi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Derken vakti gelip de onu yakından gördüklerinde o inkar edenlerin yüzleri kötüleşti ve: «İşte o sizin kendinize davet edip durduğunuz budur!» denildi.
Elmalılı Hamdi Yazır : Derken vaktı gelip de onu yakından gördüklerinde o küfredenlerin yüzleri kötüleşiverdi. Ve denildi ki işte, o sizin kendilerine da'vet edip durduğunuz budur
Fizilal-il Kuran : Fakat azabı gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri kararır ve kendilerine «işte sizin arayıp durduğunuz budur» denir.
Gültekin Onan : Nihayet onu pek yakında gördüklerinde, o küfredenlerin yüzleri kötüleşip karardı. Ve: "İşte bu, sizin (gerçekleşmeyecek diye) öne sürüp durduğunuz şeydir" denildi.
Hakkı Yılmaz : "Artık onlar, onu yakınlaşmış görünce, kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimselerin yüzleri kötüleşti. Ve: “İşte bu, çağırıp durduğunuz şeydir!” dendi. "
Hasan Basri Çantay : Artık onu yakında gördükleri zaman o küfredenlerin yüzleri kötü bir haale getirilmiş ve (onlara) «İşte bu, sizin (çarçabuk istediğiniz ve aksini) iddia etdiğiniz şeydir» denilmişdir (denilecek).
Hayrat Neşriyat : Nihâyet onu (o kıyâmeti) yakından gördüklerinde, inkâr edenlerin yüzleri kötüleşir ve (kendilerine): 'İşte kendisini (acele ederek) isteyip durduğunuz (azab) budur!' denilir.
İbni Kesir : Onu yaklaşırken gördükleri vakit, küfredenlerin yüzleri buruştu. Ve: Sizin isteyip durduğunuz işte budur, denildi.
İskender Evrenosoğlu : Fakat onu (azabı), yakın olarak gördükleri zaman inkâr edenlerin yüzleri karardı. Ve onlara: “Bu sizin kendisini davet ettiğiniz (ne zaman diye sorduğunuz) azaptır.” denildi.
Muhammed Esed : Ama sonunda, bu (gerçekleşme)nin yakın olduğunu gördükleri zaman, hakikati inkar edenlerin yüzleri acı ile buruşacak ve onlara: "İşte (o kadar küçümseyerek) çağırıp durduğunuz şey budur!" denilecek.
Ömer Nasuhi Bilmen : Vaktâ ki, onu (o azabı) yakın bir halde görüverdiler. Kâfir olmuş olanların yüzleri çirkinleşmiş oldu ve denildi ki: «İşte bu odur ki, siz bunu talep ettiniz.»
Ömer Öngüt : Onu (azabı) yaklaşmış gördükleri zaman, kâfirlerin yüzleri kararır. Kendilerine "İşte sizin isteyip durduğunuz şey budur!" denilir.
Şaban Piriş : O’nu yakından gördükleri zaman, inkarcıların yüzleri simsiyah kesilir. Onlara denir ki: -İşte, isteyip durduğunuz şey!
Suat Yıldırım : Onu yanıbaşlarında buldukları zaman inkâr edenlerin kederden yüzleri mosmor kesilir. Kendilerine: "İşte sizin isteyip durduğunuz şey!" denilir.
Süleyman Ateş : Onu yakın görünce inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: "İşte çağırıp durduğunuz şey budur!" dendi.
Tefhim-ul Kuran : Nihayet onu pek yakında gördüklerinde, o küfretmekte olanların yüzleri kötüleşip karardı. Ve: «İşte bu, sizin (gerçekleşmeyecek diye) öne sürüp durduğunuz şeydir» denildi.
Ümit Şimşek : Onu yakınlarında gördükleri an, o kâfirlerin yüzleri simsiyah kesilir. Onlara 'İstediğiniz şey işte bu' denir.
Yaşar Nuri Öztürk : Onu yakından gördüklerinde, inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Şöyle denildi: "O habire çağırıp durduğunuz şey budur."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}