Suat Yıldırım Meali |
|
Gâşiye’nin/dehşeti her tarafı saracak olan o felâketin mahiyeti hakkında elbet sen de bilgi sahibi oldun.(88:1) | |
Yüzler vardır o gün yere eğilmiştir, zelildir!(88:2) | |
Yorgundur, bitkin mi bitkindir!(88:3) | |
Kızgın ateşe girerler.(88:4) | |
Susayınca kaynar su kaynayan bir çeşmeden içerler.(88:5) | |
Yiyecekleri sadece bir dikenden ibarettir.(88:6) | |
Bu diken ne besleyicidir, ne de açlığı giderir.(88:7) | |
Ama yüzler vardır, o gün mutludurlar!(88:8) | |
Emeklerinin neticesini almadan ötürü gayet memnundurlar.(88:9) | |
Pek üstün ve pek muteber bir cennettedirler.(88:10) | |
Orada hiç boş söz işitmezler.(88:11) | |
Orada akan berrak pınarlar...(88:12) | |
Orada üstün, kıymetli tahtlar...(88:13) | |
Hazırlanmış kadehler...(88:14) | |
Dizilmiş koltuklar, yastıklar...(88:15) | |
Yayılmış halılar ve döşemeler...(88:16) | |
O kâfirler bakıp düşünmezler mi: (Mesela) deve nasıl yaratılmış?(88:17) | |
Gök nasıl kurulup uçsuz bucaksız yükseltilmiş?(88:18) | |
Dağlar nasıl da yeri tutup, dengeleyen direkler halinde dikilmiş.(88:19) | |
Yeryüzü nasıl yayılıp hayata elverişli kılınmış?(88:20) | |
İşte böyle... Sen insanları irşada devam et! Zaten senin görevin sadece irşad edip düşündürmektir.(88:21) | |
Yoksa sen kimseyi zorlayacak değilsin.(88:22) | |
Lâkin kim ki imana sırtını döner ve inkâr eder,(88:23) | |
Allah da onu en büyük cezaya çarptırır.(88:24) | |
Elbet onların dönüşü Bize olacaktır.(88:25) | |
Elbet hesaplarını görmek de Bizim işimiz olacaktır.(88:26) | |