Suat Yıldırım Meali |
|
Hayır! Gerçek, kâfirlerin dediği gibi değil. Bu şanlı belde hakkı için!(90:1) | |
Senin bu beldeye girişin hakkı için!(90:2) | |
Hem o değerli baba, hem o değerli evladının hakkı için:(90:3) | |
Biz insanı, imtihan ve çile yüklü bir hayata gönderdik.(90:4) | |
O insan kendi üzerinde kimsenin güç sahibi olmadığını mı sanır?(90:5) | |
"Ben yığınla servet tükettim." diye övünüp durur.(90:6) | |
Kendisini gören olmadığını mı sanır?(90:7) | |
Biz ona görmesi için gözler,(90:8) | |
Gönlüne tercüman olacak dil ve dudaklar, vermedik mi?(90:9) | |
Ona hayır ve şer yollarını göstermedik mi?(90:10) | |
Fakat o sarp yokuşu aşmaya çalışmadı. (Böyle yaparak verilen nimetlerin şükrünü eda etmedi.)(90:11) | |
Sarp yokuş, bilir misin nedir?(90:12) | |
Sarp yokuş: Bir köleyi, bir esiri hürriyetine kavuşturmaktır!(90:13) | |
Kıtlık zamanında yemek yedirmektir.(90:14) | |
Yakınlığı olan bir yetimi,(90:15) | |
Ya da yeri yatak, (göğü yorgan yapan, barınacak hiçbir yeri olmayan) fakiri doyurmaktır.(90:16) | |
Hem sarp yokuş: Gönülden iman edip, birbirlerine sabır ve şefkat dersi vermek, sabır ve şefkat örneği olmaktır.(90:17) | |
İşte hesap defterleri sağ ellerine verilecek olanlar bunlardır.(90:18) | |
Ayetlerimizi inkâr edenlerin hesap defterleri ise, sol ellerine verilecektir.(90:19) | |
Onların cezası da, kapıları, üzerlerine sımsıkı kapatılmış ateş deposuna konulmak olacaktır.(90:20) | |