Kırık Meal (Okunuş) Meali |
|
|yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | lā: | tuḳaddimū: geçmeyin | beyne: önüne | yedeyi: önüne | llahi: Allah'ın | ve rasūlihi: ve Elçisinin | vetteḳū: ve korkun | llahe: Allah'tan | inne: şüphesiz | llahe: Allah | semīǔn: işitendir | ǎlīmun: bilendir | (49:1) | |
|yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | lā: | terfeǔ: yükseltmeyin | eSvātekum: seslerinizi | fevḳa: üstüne | Savti: sesinin | n-nebiyyi: Peygamberin | ve lā: ve | techerū: yüksek sesle konuşmayın | lehu: onunla | bil-ḳavli: sözü | kecehri: yüksek sesle konuştuğunuz gibi | beǎ'Dikum: bir kısmınız | libeǎ'Din: diğeriyle | en: | teHbeTa: yoksa boşa gider | eǎ'mālukum: amelleriniz | veentum: ve siz | lā: | teş'ǔrūne: farkında olmazsınız | (49:2) | |
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | yeğuDDūne: kısan(lar) | eSvātehum: seslerini | ǐnde: huzurunda | rasūli: elçisinin | llahi: Allah'ın | ulāike: işte onlar | elleƶīne: | mteHane: imtihan etmiştir | llahu: Allah | ḳulūbehum: onların kalblerini | litteḳvā: takva için | lehum: onlar için vardır | meğfiratun: mağfiret | ve ecrun: ve bir mükafat | ǎZīmun: büyük | (49:3) | |
|inne: şüphesiz | elleƶīne: | yunādūneke: sana bağıranların | min: -ndan | verā'i: arkası- | l-Hucurāti: odaların | ekṧeruhum: çoğu | lā: | yeǎ'ḳilūne: akıl etmezler | (49:4) | |
|velev: ve şayet | ennehum: onlar | Saberū: bekleselerdi | Hattā: kadar | teḣruce: sen çıkıncaya | ileyhim: kendilerinin yanına | lekāne: elbette olurdu | ḣayran: daha iyi | lehum: kendileri için | vallahu: Allah | ğafūrun: bağışlayandır | raHīmun: esirgeyendir | (49:5) | |
|yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | in: | cā'ekum: size gelirse | fāsiḳun: bir fasık | binebein: bir haberle | fetebeyyenū: onu araştırın | en: | tuSībū: yoksa kötülük edersiniz | ḳavmen: bir topluluğa karşı | bicehāletin: bilmeyerek | fetuSbiHū: sonra olursunuz | ǎlā: üzerine | mā: şey | feǎltum: yaptığınız | nādimīne: pişman | (49:6) | |
|veǎ'lemū: ve bilin ki | enne: elbette | fīkum: içinizdedir | rasūle: Elçisi | llahi: Allah'ın | lev: şayet | yuTīǔkum: size uysaydı | fī: | keṧīrin: birçok | mine: | l-emri: işte | leǎnittum: sıkıntıya düşerdiniz | velākinne: fakat | llahe: Allah | Habbebe: sevdirdi | ileykumu: size | l-īmāne: imanı | ve zeyyenehu: ve onu süsledi | fī: | ḳulūbikum: sizin kalblerinizde | ve kerrahe: ve çirkin gösterdi | ileykumu: size | l-kufra: küfrü | velfusūḳa: ve fıskı | vel'ǐSyāne: ve isyanı | ulāike: işte | humu: bunlardır | r-rāşidūne: doğru yolda olanlar | (49:7) | |
|feDlen: bir lutuftur | mine: -tan | llahi: Allah- | ve niǎ'meten: ve ni'metdir | vallahu: ve Allah | ǎlīmun: bilendir | Hakīmun: hakimdir | (49:8) | |
|ve in: ve eğer | Tāifetāni: iki grup | mine: -dan | l-mu'minīne: inananlar- | ḳtetelū: vuruşurlarsa | feeSliHū: düzeltin | beynehumā: onların arasını | fein: şayet | beğat: saldırırsa | iHdāhumā: biri | ǎlā: üzerine | l-uḣrā: öteki | feḳātilū: vuruşun | lletī: | tebğī: saldıran tarafla | Hattā: kadar | tefī'e: dönünceye | ilā: | emri: buyruğuna | llahi: Allah'ın | fein: eğer | fe'et: dönerse | feeSliHū: artık düzeltin | beynehumā: onların arasını | bil-ǎdli: adaletle | ve eḳsiTū: ve daima adil olun | inne: çünkü | llahe: Allah | yuHibbu: sever | l-muḳsiTīne: adalet yapanları | (49:9) | |
|innemā: muhakkak | l-mu'minūne: mü'minler | iḣvetun: kardeştirler | feeSliHū: o halde düzeltin | beyne: arasını | eḣaveykum: kardeşlerinizin | vetteḳū: ve korkun | llahe: Allah'tan | leǎllekum: umulur ki | turHamūne: size rahmet edilsin | (49:10) | |
|yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | lā: | yesḣar: alay etmesin | ḳavmun: bir topluluk | min: (başka bir) | ḳavmin: toplulukla | ǎsā: belki | en: | yekūnū: olurlar | ḣayran: daha iyi | minhum: kendilerinden | ve lā: ve ne de | nisā'un: kadınlar | min: (başka) | nisā'in: kadınlarla | ǎsā: belki | en: | yekunne: olurlar | ḣayran: daha iyi | minhunne: onlar kendilerinden | ve lā: ve | telmizū: kusur aramayın | enfusekum: birbirinizde | ve lā: ve | tenābezū: birbirinizi çağırmayın | bil-elḳābi: kötü lakaplarla | bi'se: ne kötü bir şeydir | l-iismu: adı | l-fusūḳu: fısk | beǎ'de: sonra | l-īmāni: inandıktan | ve men: ve kim | lem: | yetub: tevbe etmezse | feulāike: işte | humu: onlar | Z-Zālimūne: zalimdirler | (49:11) | |
|yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | ctenibū: sakının | keṧīran: çok | mine: -dan | Z-Zenni: zan- | inne: zira | beǎ'De: bir kısmı | Z-Zenni: zannın | iṧmun: günahtır | ve lā: ve | tecessesū: merak etmeyin | ve lā: ve | yeğteb: arkasından çekiştirmesin | beǎ'Dukum: biriniz | beǎ'Dan: diğerinizi | eyuHibbu: sever mi? | eHadukum: biriniz | en: | ye'kule: yemeği | leHme: etini | eḣīhi: kardeşinin | meyten: ölmüş | fekerihtumūhu: işte bundan iğrendiniz | vetteḳū: o halde korkun | llahe: Allah'tan | inne: şüphesiz | llahe: Allah | tevvābun: tevbeyi çok kabul edendir | raHīmun: çok esirgeyendir | (49:12) | |
|yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | n-nāsu: insanlar | innā: elbette biz | ḣaleḳnākum: sizi yarattık | min: -ten | ƶekerin: bir erkek- | ve unṧā: ve bir kadın(dan) | ve ceǎlnākum: ve ayırdık sizi | şuǔben: milletlere | ve ḳabāile: ve kabilelere | liteǎārafū: birbirinizi tanımanız için | inne: şüphesiz | ekramekum: en üstün olanınız | ǐnde: yanında | llahi: Allah | etḳākum: en çok korunanınızdır | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ǎlīmun: bilendir | ḣabīrun: haber alandır | (49:13) | |
|ḳāleti: dediler | l-eǎ'rābu: araplar | āmennā: inandık | ḳul: de ki | lem: | tu'minū: inanmadınız | velākin: fakat | ḳūlū: deyin | eslemnā: islam olduk | velemmā: henüz | yedḣuli: girmedi | l-īmānu: iman | fī: | ḳulūbikum: kalblerinize | vein: ve eğer | tuTīǔ: ita'at ederseniz | llahe: Allah'a | ve rasūlehu: ve Elçisine | lā: | yelitkum: size eksiltmez | min: -den | eǎ'mālikum: amelleriniz- | şey'en: hiçbir şeyi | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ğafūrun: çok bağışlayandır | raHīmun: çok esirgeyendir | (49:14) | |
|innemā: şüphesiz | l-mu'minūne: Mü'minler | elleƶīne: kimselerdir | āmenū: iman eden(lerdir) | billahi: Allah'a | ve rasūlihi: ve Elçisine | ṧumme: sonra | lem: | yertābū: şüphe etmeyenlerdir | vecāhedū: ve cihad edenlerdir | biemvālihim: mallarıyle | ve enfusihim: ve canlarıyle | fī: | sebīli: yolunda | llahi: Allah | ulāike: işte | humu: onlardır | S-Sādiḳūne: doğru olanlar | (49:15) | |
|ḳul: de ki | etuǎllimūne: siz mi öğreteceksiniz? | llahe: Allah'a | bidīnikum: dininizi | vallahu: Allah | yeǎ'lemu: bilir | mā: olanları | fī: | s-semāvāti: göklerde | ve mā: ve olanları | fī: | l-erDi: yerde | vallahu: Allah | bikulli: her | şey'in: şeyi | ǎlīmun: bilendir | (49:16) | |
|yemunnūne: başına kakıyorlar | ǎleyke: senin | en: | eslemū: İslam olmalarını | ḳul: de ki | lā: | temunnū: başıma kakmayın | ǎleyye: benim | islāmekum: müslüman olmanızı | beli: tersine | llahu: Allah | yemunnu: minnet eder | ǎleykum: size | en: | hedākum: size hidayeti nedeniyle | lilīmāni: imana | in: eğer | kuntum: iseniz | Sādiḳīne: doğrulardan | (49:17) | |
|inne: şüphesiz | llahe: Allah | yeǎ'lemu: bilir | ğaybe: gizlisini | s-semāvāti: göklerin | vel'erDi: ve yerin | vallahu: ve Allah | beSīrun: görmektedir | bimā: | teǎ'melūne: yaptıklarınızı | (49:18) | |